28 Eylül Bireysel Silahsızlanma Günü Sessiz Ayakkabıların Yürüyüşü

28 Eylül 2005
Taksim Meydanı
 
Nazire Dedeman
Umut Vakfı Kurucu Başkanı
Konuşma Metni 

 
Değerli Katılımcılar,
 
Bugünün gençleri, evlatlarımız geleceğimizdir. Onların refah ve huzur içinde yaşamaları bizlerin onlara benimsetmekle yükümlü olduğu ilkelere, değer yargılarına ve yaşam anlayışına bağlıdır. “Bunlar nedir” diye sorarsanız: Her şeyden önce hukukun üstünlüğüne olan inançtır... Adalete güven duyulmasıdır...
 
Toplum içinde yaşamanın gereği olan bilinçli, sorgulayıcı, hak ve görevlerinin farkında olan ve onları uygulayan yurttaş olmanın önemidir... Anlaşmazlıkları kaba güçle çözmenin ilkellik olduğunu bilmektir... Uzlaşmayı benimsemektir... Şiddet uygulamak güçlü olmak demek değildir, güçsüzlüğü ilkellikle bastırmak demektir.
 
İşte 11 yıl önce bu amaçlarla ve ilkelerle yola çıktık ve bugün inançlarımızdan, amaçlarımızdan sapmadan; toplumumuzun önemli bir sorunu olan bireysel silahlanmaya karşı, barıçcıl  bir topluma kavuşmanın özlemiyle mücadele ediyoruz. Çünkü şiddetin en uç noktası, öldürmekten başka işlevi olmayan ateşli bir silahla insan yaşamına son vermektir.
 
Maalesef ülkemizdeki sayısal veriler ve en önemlisi yaşanan elim olaylar bu sorunun her geçen gün daha önemli olduğunu kanıtlıyor.
 
Bir ülkede yılda ortalama 3000 kişi ateşli silahlar nedeniyle hayatını kaybediyorsa orada bireysel silahlanma sorunu var demektir.
 
Bu toplumda yılda ortalama 700 kişi hangi namludan çıktığı belli olmayan bir kurşunla, adına “kaza” denilen bir olayda hayatını kaybediyorsa orada bireysel silahlanma sorunu var demektir. Bir toplumda 20’li yaşlarında Begüm’ler, 10’lu yaşlarında İbrahimler ve niceleri düğünlerde, maçlarda, asker uğurlamalarında serseri bir kurşuna hedef oluyorsa orada bireysel silahlanma sorunu var demektir.
 
Üstelik bu durum “kaza kurşunu”, “maganda kurşunu” gibi terimlerle basite indirgenemeyecek kadar ciddi, ölümcül bir sorundur. Bu durumu belirleyen tek kavram “BİREYSEL SİLAHLANMA SORUNU”dur. Ülkemizde gençler, çocuklar, yetişkinler “maganda kurşunu” sonucu değil “bireysel silahlanma” sonucu ölüyorlar.
 
Türkiye’de bireylerin mülkiyetinde bulunanan ateşli silahların sayısı çok fazladır. Üstelik bu silahların üretiminde, satışında, edinilmesinde ve kullanımındaki denetimsizlik çok ürkütücüdür. 2003 yılında yaklaşık 2 milyon ateşli ruhsatlı silah mevcutken 2004-2005 yıllarında bu sayı 2 milyonun üzerine çıkmıştır. Üstelik kayıtsızca kullanımda bulunan ruhsatsız silahların sayılarının ruhsatlıların en az 3-4 katı olduğu tahmin ediliyor.
 
Unutulmamalıdır ki; her silahlı insan potansiyel bir katil, dolayısıyla her silahsız insan ise potansiyel bir maktuldür. O halde ateşli silahların bu denli yaygın olduğu ve fütursuzca kullanıldığı bir toplumda potansiyel katiller ve maktullerin sayısı hiç de az değildir.
 
Uzlaşma ve hoşgörü benimsenmesi gereken en önemli iki anlayıştır. Silah edinmenin ve kullanmanın “nedenleri” değil “bahaneleri” olur.
 
Bu bahanelerin en yaygını ise “güvenlik”tir. Bir toplumda güvenliği kolluk güçleri, güvenlik sağlar. Eğer yurttaşlarımız güvenlik güçlerine rağmen silahlanıyorlarsa, bu ülkenin bazı milletvekilleri güvenliği sağlamanın tek yolunun “silahlanmak” olduğunu savunuyorsa orada bir yanlışlık var demektir. Bu yanlışlık bizlere aittir. O milletvekillerini Meclis’e gönderen, bizleri temsil etmekle görevlendiren biz yurttaşlara aittir.
 
Unutulmamalıdır: Yaşam bir namlunun ucunda sona erecek kadar ucuz değildir... Yaşamın bu denli ucuz olduğu bir toplumda her türlü değer yozlaşması yaşanır. Ancak inanıyorum ki; güçlü bir sivil toplumun mevcut olduğu, farklı kesimlerin güçbirliği yapabildiği bir ülkede çözülemeyecek sorun yoktur.
 
Bu yıl 28 Eylül Bireysel Silahsızlanma Günü’nde “Sessiz Ayakkabıların Yürüyüşü” ile, bir ateşli silahın namlusundan çıkan mermilerle hayatını kaybetmiş insanlar adına “bireysel silahlanmaya hayır” demek için burada toplandık. Bireylerin elindeki silahları sessizce protesto ederek “Yaşama Hak Tanıyın” diyeceğiz. Ne kadar sevindirici ki; bu yıl yalnız değiliz.
 
İstanbul Valiliği ve Beyoğlu Belediyesi bireysel silahlanma sorunun önemine inanarak “Sesiz Ayakkabıların Yürüyüşü”ne katkıda bulundular. İstanbul Valiliği ile bu yıl gerçekleştirdiğimiz “Türkiye’de Bireysel Silahlanma Sorunu: Çözüm Önerileri” Arama Toplantısı’nın Sonuç Bildirgesi’ni, bu programımızın ardından Atatürk Kültür Merkezi’nde açıklayacağız.
 
Ayrıca, Reklam Yaratıcıları Derneği ile işbirliği içinde, Hollanda Başkonsolosluğu’nun değerli katkılarıyla gerçekleştirdiğimiz “Bireysel Silahsızlanma: Yaşama Hak Tanıyın” konulu Beyin Fırtınası Yarışması’nda ortaya çıkan ve ödül alan reklam kampanyalarını sunacağız.
 
Ortadadır ki; geçtiğimiz yıla göre daha fazlayız ve her geçen yıl bireysel silahlanmayı protesto edenlerin sayısı daha da artacaktır...
 
Ülkemizde ilk defa bir  Başbakan bireysel silahsızlanmanın önemine vurguda bulundu ve çalışmalar yapılacağını ifade etti. Sayın Başbakan’ın verdiği sözü tutacağına inanıyor; Türkiye Büyük Millet Meclisi’ndeki Milletvekilleri’mizin bireysel silahsızlanma için gerekli çalışmaları yapmalarını ve her zaman duyarlı olmalarını bekliyoruz. Umut Vakfı olarak konuyla ilgili her türlü desteği vermeye hazırız.
 
Bir silahın kurşunuyla evladını kaybetmiş bir anne olarak biliyorum ve sizlere sesleniyorum. Bir insanın yaşamı kadar değerli hiçbir onur, hiçbir şeref, hiçbir töre, hiçbir dava yoktur.
 
Burada yitirdiklerimizin ardından kırmızı halının üzerine ayakkabılar koyacağız. Yitirdiklerimizin resimlerini lanetlediğimiz şiddetin simgesi, kan kırmızısı halının üzerine koyacağız. Toplumumuzun her bireyinin onlara ve ailelerine özür borcu var.
 
“Bireysel silahlanmaya HAYIR” demek, toplumu oluşturan her bireyin görevi olmalıdır.
 
Yaşama Hak Tanımalıyız.
 
Umut dolu yarınlara ...