Bizim Gazete Nihal Kocabay Röportaj

Kasım 2004
 
Nazire Dedeman
Umut Vakfı Kurucu Başkanı

 
1. Umut Vakfı’nın kuruluşundan ve amaçlarından bahseder misiniz?
Umut Vakfı 1993 yılında Dedeman ve Önal aileleri tarafından kuruldu. Aslen çalışmalarımıza “Ortadoğu’da Barış Süreci” konulu konferanslar dizisiyle 1992 yılında başlamıştık.
Her ne kadar Bireysel Silahsızlanma üzerine kurulmuş bir vakıf olarak tanınıyorsak da aslen vakfımızın kuruluş amacı ; geleceğin garantisi olan gençlerimizi hukukun üstünlüğünü benimsemiş, çevreye ve insanlığa duyarlı, uyuşmazlıkların çözümünde barışçıl yolları yeğleyen, yurttaş olma bilincine sahip bireyler olarak yetiştirmektir.
 
Umut Vakfı olarak, amaçlarımız doğrultusunda, toplumumuzdaki bireysel silahlanma sorunu hakkında çözüm üretmek, toplumu bilinçlendirmek gibi faaliyetlerimizin yanı sıra, hukukun üstünlüğü, toplumsal sorunlara duyarlı, hak ve sorumluluklarının farkında olan, gereğini yerine getiren bilinçli yurttaşların yetişmesine katkıda bulunmak konusunda 10 yıldan fazla süredir çalışmalar yürütüyoruz.
 
2. Vakfın kaç üyesi var?
Türkiye’de vakıflar üye kabul edemiyorlar, fakat gönüllü kabul edebiliyorlar. Bizim faaliyetlerimize de gerek katılarak, gerek çalışmalarımızda görev alarak destek veren bir çok gönüllümüz mevcut. Belirtmem gerekir ki, bir sivil toplum kuruluşunun en önemli değeri de çalışmalara destek veren gönüllü sivil yurttaşlardır.
 
3. Türkiye’de bireysel silahlanma oranı ne?
Türkiye’de bugüne kadar bireysel silahlar hakkında konuşulmuyor, veriler kamuoyuna açıklanmıyordu. Bu konu neredeyse bir tabuydu. Ancak, Umut Vakfı’nın 10 yıldır yaptığı çalışmalar neticesinde bireysel silahlanmanın bir sorun olarak kabul edildiğini ve tartışıldığını görmek sevindirici. Nitekim, İçişleri Bakanımız Abdülkadir Aksu Türkiye’deki bireysel silahlanmanın tam rakamlarını geçtiğimiz aylarda toplumla paylaştı. Daha önce bu tarz verilere ulaşmak bizim için oldukça güçtü. Nedense, bu konuda herhangi bir bilgi paylaşımı yapılmıyordu. Aksu’nun açıklamalarına göre Türkiye’de 1990’a kadar yivli av tüfeği dahil bulundurma ve taşıma ruhsatlı toplam silah sayısı 119 bin 542 iken bu rakam 2003 sonunda bir milyon 954 bin 303’e yükselmiş. Yani son 13 yılda silahlanma hemen hemen 17 kat artmış.
Özellikle 2000 yılında silah ruhsatlandırması en yüksek rakama ulaşmış. Yine Emniyet Genel Müdürlüğü verilerine göre, ülkemizde 2000 – 2003 yılları arasında ateşli silahlar ve bıçaklar ile diğer aletlerin kullanılmasıyla toplam 94.493 olay meydana gelmiş. Sözkonusu olaylarda ise 97.484 kişi yaralanmış ve 7. 659 kişi hayatını kaybetmiş. Uzmanlar, Türkiye’de yaklaşık her dört evden birinde silah bulunduğunu belirtiyorlar. Bütün bu veriler ise sorunun ne kadar büyük olduğunu gösteriyor.
 
4. Bireysel silahlanmanın sebepleri sizce neler?
Sebepler çok farklı olabilir. İtibar, güç, güvensizlik, iletişim eksikliği, geri kalmışlık, korku ve kaygı, yanlış eğitim ve moda sebep olarak gösterilebilir. Bapam (Bakırköy Psikiyatri Tedavi ve Araştırma Merkezi)’nin bir araştırmasına göre ; Türkiye’de silah ruhsatı için başvuranların %35’i “iş riski”, %23,6’sı “evde bulunsun”, %16,7’si “merak – hobi”, %12,7’si “avcılık – atıcılık”, %6,8’i “meslek gereği” ve %5,5’i “hatıra”yı neden olarak göstermişler.
 
5. Dünya’daki ülkelerindeki silahlanma oranı nedir? Silahlanma oranı en yüksek olan ülke hangisi? 
Birleşmiş Milletler’in verilerine göre dünyada 638,9 milyon adet toplam hafif silah var. Bunların 378,3 milyonu bireylerin elinde. Bu toplamda %60’lık bir orandır. Yani bireysel silahlanma devletlerin silahlanmasından daha vahim bir tablo çizmektedir. Brezilyalı bir sivil toplum kuruluşu olan Viva Rio’nun beyanına göre Brezilya’da her yıl bir Vietnam yaşanmaktadır. 
Mütevellimiz Ayhan Akcan’ın belirttiği üzere, Türkiye ise cinayet verileri dünya sıralamasında 7 – 8. sırada yer almaktadır. Türkiye’de her yıl ortalama 2500 – 3000 civarında insan hayatını ateşli bir silahla kaybediyor.  2004 yılının hafif silahlar araştırmasına göre Dünya’da ateşli silahlarla ölümlerin bölgesel dağılımına bakıldığında, %36 ile Latin Amerika ve Karayip bölgesinin başta olduğunu görüyoruz. Ateşli silahlarla ölümlerin ikinci olarak %18 oranında Afrika’da, %12 oranında ise Kuzey Amerika ile Güneydoğu Asya’da yaşandığını görüyoruz. Vurgulamak gerekir ki, bu veriler yalnızca ölümlerle ilgilidir. Ateşli silahlarla yaralama olaylarını da düşünürsek, bireysel silahlanma sorununun tehlikesini fark ederiz.
 
6. Vakfınızın yaptığı çalışmalar neler?
Umut Vakfı, kurulduğu 1993 yılından beri, ev sahipliği yaptığı “ Uluslararası Bireysel Silahsızlanma Sempozyumu”, “Birinci Balkan Konferansı”, “1. – 2. - 3. Barış Uzlaşma Bilimi ve Sanatı Avrupa Konferansı”, “Ortadoğu Medya Konferansı: Barış Ortamına Doğru”, “Hukuk Devletinin Varlık koşullarının Sağlanmasına ve Güçlendirilmesine Yönelik Hukukla İlintili Eğitim Semineri”, “Toplumumuzda Bireysel Silahlanmanın Nedenleri ve Sonuçları” konulu etkinlikler ile, temel hak ve özgürlüklerin ve insan haklarının korunması ve güçlendirilmesine, dünya barışına ve adaletin sağlanmasına katkıda bulundu.
 
Vakıf olarak, şiddetin en uç noktası olan bireysel silahlanma ile ilgili her yıl çeşitli  dallarda  ödüllü yarışmalar ve toplantılar düzenliyor, bilimsel çalışmalar gerçekleştiriyoruz. Aynı zamanda ”Yurttaş Olmak İçin…” eğitici eğitimleri vermekte ve akademik çalışmalar yayınlamaktayız.
 
Yayınlarımızın ve eğitim alanında gerçekleştirdiğimiz çalışmaların yanı sıra, özellikle bireysel silahlanma sorununa dikkat çekebilmek ve toplumu bu konuda biraz olsun bilgilendirebilmek amacıyla, geleneksel olarak 28 Eylül Bireysel Silahsızlanma Günü’nde “Sessiz Ayakkabıların Yürüyüşü” etkinliğini ve yıl içinde düzenlemiş olduğumuz konulu ve ödüllü yarışmamızın sonuçlarını açıkladığımız ödül törenini gerçekleştiriyoruz.
 
Bireysel silahlanma sorunu ile ilgili başlattığımız bir dizi çalışma ise halen devam ediyor. Gündemimizde Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler hakkındaki kanunun güncellenmesi ve bir taslak kanun metninin hazırlanması çalışması bulunuyor. Ayrıca, 3 Eylül’de “Türkiye’de Bireysel Silahlanma Sorunu Arama Toplantısı” raporunu hazırlıyoruz. Rapor tamamlanınca, ilgili tüm makamlara ve kişilere göndereceğiz ve takip edeceğiz.
 
Nihayet ise, Aralık ayında Umut Vakfı’nın 10 yılı şerefine bir resim sergisi ve kokteyli gerçekleştirmek için hazırlıklarımız devam ediyor.
 
7. Sessiz  Ayakkabıların Yürüyüşü ne zamandır yapılan bir etkinlik? Nasıl tepkiler alıyor?
“Sessiz Ayakkabıların Yürüyüşü” 28 Eylül Bireysel Silahsızlanma Günü çerçevesinde düzenlediğimiz etkinliklerimizden biri. Bu etkinlik, Birleşmiş Milletler tarafından 18 Temmuz 2001 tarihinde NewYork’da düzenlenen Ateşli Silahlar Konferansı esnasında, binanın önünde gerçekleştirilen bireysel silahla yakınlarını kaybetmiş kişilerin protesto gösterisinin tekrarı olarak, bu yıl dördüncü kez Umut Vakfı tarafından düzenlendi. Daha önceki 28 Eylül Bireysel Silahsızlanma Günü etkinlikleri İstanbul’da yapılmıştı, ancak bu sene silah terörünün en fazla yaşandığı illerimizden biri olan Şanlıurfa’da gerçekleştirdik.
 
Toplumda bireysel silahsızlanma bilincinin oluşturulması ve 28 Eylül tarihinin Dünya Bireysel Silahsızlanma Günü olarak kabul edilmesi amacıyla düzenlediğimiz etkinliklerimizin her yıl daha da artan bir ilgiyle izlendiğini gözlemliyoruz. Bu da bizi daha da yüreklendiriyor.
 
8. Vakfınızın düzenlediği eğitim programları hakkında bilgi verir misiniz?
Mütevellimiz Prof. Dr. İpek Gürkaynak’ın liderliğindeki bir eğitici grubu, Umut Vakfı Biga Yurttaşlık Enstitüsü’nde “Yurttaş Olmak İçin…” ve “İnsanım, Bireyim, Yurttaşım” eğitimleri vermektedirler. Eğitimler 1997 yılında verilmeye başlandı ve halen devam ediyor. Eğitimler katılımcıların daha aktif olmaları temelinde gerçekleştiriliyor, yani eğitime katılanlar yalnızca dinlemiyorlar, aynı zamnda etkin olarak katılıyorlar. Bu yıl gerçekleştirilen eğitimlerden yalnızca iki tanesi TEGV’den eğitici olarak seçilmiş kişilere verilen “İnsanım, Bireyim, Yurttaşım” eğitimleri ve Sabancı Üniversitesi Toplumsal Duyarlılık Projesi’nde görev alan kişilere verilen Yurttaşlık ve İnsan Hakları eğitimidir. Bugün Türkiye’de yaklaşık 2000 eğitici ”Yurttaş Olmak İçin…” eğitici eğitimlerini almış ve ülkemizin çeşitli bölgelerindeki gençlere bilgilerini aktarmaktadırlar.
 
 Mütevellimiz  Prof. Dr. İpek Gürkaynak’ın liderliğinde alanlarında uzman kişilerden oluşan bir ekibin uzun ve meşakkatli bir çalışma sonucunda yazdıkları “Yurttaş Olmak İçin” öğrenci ve eğitici kitapları ise 1998 yılında Umut Vakfı Yayınları tarafından topluma kazandırıldı. MEB Talim ve Terbiye Kurulu tavsiyeli kitaplarımız, bugün çeşitli okullarda yurttaşlık kitabı olarak okutulmaktadır.
 
Ayrıca 2002 yılında gerçekleştirdiğimiz Uluslararası Bireysel Silahsızlanma Sempozyumu’nda, dünyanın çeşitli ülkelerinden ve ülkemizden katılan bilim adamları ve uzmanların sundukları tebliğlerden oluşan “Bireysel Silahsızlanma” kitabını yayınladık. Bu yıl ise, değerli mütevellimiz Eski Cezaevleri Genel Müdürü ve Çankaya Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hukuk Felsefesi Bölüm Başkanı Sayın Dr. Mustafa Tören Yücel’in “Kriminoloji” adlı kitabını yayınladık.
 
9. Bireysel silahlanma günümüzde artış mı yoksa azalma mı gösteriyor?
İçişleri Bakanlığı’nın açıklamasına bakıldığında, özellikle taşıma ruhsatlı silah sayısının arttığı dikkat çekiyor. Mesela, 2001 yılında 14.742 adet taşıma ruhsatı verilmişken, 2003 yılında 17.479 adet taşıma ruhsatı verilmiş. Bir de ruhsatsız silahlar var. 2002 – 2003 yılları arasında ateşli silahlar, bıçaklar ve diğer aletlerin kullanılması sonucu toplam 94.493 olay meydana gelmiş. Bu olayların 2.112’sinde ruhsatlı silah kullanılmış, fakat 7.172’sinde ruhsatsız silah kullanılmış. Yaklaşık 3,5 katı. Bu istatistikler tehlikeyi biraz daha vurguluyor.
 
10. Bireysel silahlanma sorununa çözüm getirmek için neler yapılmalı?
Şiddet her şeyden önce bir toplumsal sorundur ve insanları silahlanmaya yönelten toplumsal, ekonomik ve sosyal nedenlerin ortadan kaldırılması gerekir. Güvenli, sağlıklı bir toplumun oluşturulması için bu şart. Silah yalnızca bir “şiddet” aracıdır ve “öldürmeye” yarar. Başka da bir işlevi yoktur. İnsanların da bunu idrak etmeleri gerekir.
Bireysel silahlanma sorununa çözüm konusunda iş büyük ölçüde bu toplumu oluşturan bireylere ve tabii ki  yasa yapıcıya düşüyor. her şeyden önce ateşli silahlar ve bıçaklar ile diğer aletler hakkındaki kanunun ve ilgili yönetmeliklerinin, çağdaş ülkelerin ilgili yasaları göz önünde bulundurularak düzenlenmesi ve cezaların caydırıcı hale getirilmesi gerekiyor.
 
Diğer temel görevimiz ise, hak ve sorumluluklarını bilen ve uygulayan bilinçli ve duyarlı yurttaşların yetişebilmesi için Milli Eğitim bakanlığı’nın müfredatında “Bilinçli Yurttaş Olma” derslerinin yer alması gerekiyor.
 
Tabii bu konuda en temel görev ailelere, ebeveynlere de düşüyor. Anne ve babalar öncelikli olarak çocuklarına, sorunlarını çatışarak değil, barışçıl yollarla çözebileceklerini öğretmeleri lazım. Gençler “güç uyguladığı zaman güçlü olacağı” fikrini edinmemeleri, tam aksine “barışçıl olmak, insan olmanın gereğidir” düşüncesini özümsemeliler.
 
 
11. Özellikle gençlerin şiddete daha eğilimli olduğunu görüyoruz. Bunu neye bağlıyorsunuz?
Bu büyük ölçüde kitle iletişim araçlarına, özellikle televizyona bağlı. Çocuklar vakitlerinin çoğunu televizyon başında geçiriyorlar. Yani okuyan bir nesil değil, izleyen bir nesil yetişiyor ve izlediklerini model alarak taklit ediyorlar. Şiddet içerikli çizgi filmler ve diziler çocuklar üzerinde çok etkili oluyor. Ayrıca ebeveynler, eğiticiler ve Türkiye Büyük Millet Meclisi de bunda çok etkili. Aile içinde şiddeti yaşayan, okulda arkadaş ve öğretmenlerinden şiddet gören ve televizyonda yayınlanan haberlerde Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde milletvekillerin kavga ettiğini gören çocuk tabii ki şiddeti öğreniyor.
 
12. Oyuncak silahların yasaklanması yönünde bir talebiniz var. İnsanlar buna nasıl tepki veriyor? Bu fikre katılıyorlar mı?
Oyuncak silahların yasaklanması konusunda web sitemizde başlattığımız bir anket var ve yaklaşık iki senedir devam ediyor. Anketimize verilen cevaplar bizi çok şaşırttı, çünkü bugüne kadar toplam 18.954 kişinin oy kullandığı anketimizde %77 oranında “hayır, oyuncak silah yasaklanmamalı” cevabı çıktı. En azından web sitemize verilen yanıtlardan anlıyoruz ki genel kanaat yasaklanması yönünde değil. Oysa ki bizim argümanımız, şiddetin küçük yaşlardan itibaren öğrenilmeye başlandığı ve oyuncak silah gibi şiddet içeren oyuncakların şiddetin öğrenilmesinde önemli rol oynadığıdır.
 
13. Oyuncak silahlar haricinde özellikle şiddet içeren çizgi filmlerin ve çocukların izlediği şiddet içeren programlar sizce yayından kaldırılmalı mı?
Evet, çocuklara yönelik şiddet içerikli programların yayından kaldırılması fikrindeyim. Aslında yalnızca çocuklara yönelik olanlar değil, şiddet araçlarının ve sahnelerinin bolca kullanıldığı, bugünlerde moda olan dizilerin de denetlenmesi gerekiyor. Televizyonda şiddet görüntülerinin en fazla yer aldığı programlardan biri de haberlerdir. Haberci, haber değeri olan bir şiddet haberini elbette kullanacaktır. Fakat bu haberlerde şiddet görüntülerinin kontrollü olarak verilmesi, mümkünse sosyal psikologlardan danışmanlık alınmalıdır. Türk toplumunda nüfusun büyük çoğunluğunun genç olduğu düşünülürse, bu konunun ne kadar önemli olduğu kabul edilecektir.
 
Tabii, gözden kaçırılmaması gereken bir diğer önemli araç ise savaşın, dövüşmenin, vahşetin sınırının olmadığı bilgisayar oyunları. Bu oyunların piyasadan kaldırılması ve ebevynlerin kontrolünde gençlerin kullanımına verilmesi çok önemli. Yoksa çok da uzak olmayan bir zaman sonra Türkiye’de de okul katliamları yaşanacak ve sniper’lar ortaya çıkacak.
 
14. Silahsızlanmayı destekleme konusunda devletin neler yapması gerekir? Sizce bu gerekenler yerine getiriliyor mu?
Yukarıda da belirttiğim gibi, her şeyden önce yasal düzenlemelerin yapılması gerekiyor. Her ne kadar toplumsal davranış biçimleri büyük oranda geleneklerin etkisi altında ise de çağdaş bir hukuk devletinde yasaların gücü ve özellikle caydırıcılığı göz ardı edilemez. Bireyin yaşam hakkını tehdit eden bir davranış kalıbının ortadan kalkmasını geleneklerin oldukça yavaş olan değişim hızına bırakmak hata olur. Türkiye’de yasa yapıcının bugüne kadar bu konuda attığı somut adımlar bizce yetersiz. İlgili yasa ve yönetmeliklerin net ve sonuç alınacak bir biçimde ivedilikle yeniden oluşturulması gerekiyor.
 
15. Yurtdışında bireysel silahlanmaya karşı önlemler alınıyor mu? Bu önlemlerin içeriği ne?
Amerika’da bilindiği üzere silah kontrolü zayıf. Mütevellimiz Avukat Fikret İlkiz’in belirttiğine göre, Avrupa’da, İngiltere’de ve 54 ülkede daha silah kontrolleri başlatıldı. Tayvan ve Singapur’da silah bulundurmanın cezası ölüm. Güney Afrika’da silah bulundurma yaşı, Türkiye’de olduğu gibi 21’dir, birçok ülkede ise silah bulundurma yaş sınırı 16-18 arasındadır. Bazı ülkelerde ise silah almak için yapılan başvurunun ardından, yapılan incelemeler ve izlemelerden sonra silah alınabiliyor. Bu da uzun bir süreci gerektiriyor. Fransa, Danimarka ve Hollanda yasalarına göre ise silah veya mermi alımı, özel ihtiyacın kanıtlanmasına bağlıdır.