Dünya Gazetesi Cumartesi Pazar Eki Röportaj

Ağustos 2004
 
Nazire Dedeman
Umut Vakfı Kurucu Başkanı

1. Umut Vakfı’nın kuruluşundan kısaca bahseder misiniz?
 
Umut Vakfı 1993 yılında Dedeman ve Önal aileleri tarafından kuruldu. Aslen çalışmalarımıza “Ortadoğu’da Barış Süreci” konulu konferanslar dizisiyle 1992 yılında başlamıştık. Oğlum Umut’un vefatından sonra ise vakıf kurup, toplum menfaatine çalışmak kaçınılmaz olmuştu.
 
Her ne kadar Bireysel Silahsızlanma üzerine kurulmuş bir vakıf olarak tanınıyorsak da, aslen vakfımızın kuruluş amacı ; geleceğin garantisi olan gençlerimizi hukukun üstünlüğünü benimsemiş, çevreye ve insanlığa duyarlı, uyuşmazlıkların çözümünde barışçıl yolları yeğleyen, yurttaş olma bilincine sahip bireyler olarak yetiştirmektir.
 
2. Vakıf bireysel silahlanmaya karşı ne gibi etkinliklerde bulunuyor?
 
Bireysel silahlanma sosyal bir sorunumuz. Her sosyal sorunun çözümü için yapılması gerekli bir dizi çalışmalar var. Biz de öncelikle, gerçekleştirdiğimiz Dünya’daki ilk Uluslararası Bireysel Silahsızlanma Sempozyumu’nun ardından, bireylerin silahlanmasının sosyal sorunumuz olduğunu tespit ettik. Bundan sonra yapılması gerekli olan, bu tespiti yurttaşlarla ve devletle paylaşmak ve onları ikna etmektir. Biz de böyle yaptık. Çeşitli etkinliklerle toplumda bilinç oluşturduk. Çocukları Oyuncak Silahlardan Arındırma Projemiz, her yıl 28 Eylül Bireysel Silahsızlanma Günü’nde gerçekleştirdiğimiz Sessiz Ayakkabıların Yürüyüşü ve Ödüllü Yarışmalarımız ile devam ettirdiğimiz panellerimiz, her hafta güncellenen ve artık bir haber kaynağı haline gelmiş olan www.umut.org.tr sayfamız, tamamen toplumda sorunla ilgili bilinç oluşturma faaliyetleri olarak düzenlenmektedir. Artık toplum ve devlet, bireysel silahlanmanın toplumsal bir sorun olduğunun farkında ve çözüm için bizim yanımızda. Bundan sonra yapılacak olan ise çözüm önerileri üretmek ve yine bunları yurttaşlar ve devletle paylaşmaktır. Halen Oyuncak Yönetmeliği, Kuru Sıkı Gaz ve Ses Tabancaları’nın imali, satışı ve kullanımına dair esaslar ve Ateşli Silahlar Kanun’u üzerinde çalışmalarımız sürüyor.
 
3. Kamuoyundan, devletten veya özel kurumlardan, bireysel silahlanmaya karşı düzenlediğiniz etkinliklerde destek görüyor musunuz?
 
Özellikle yerel yönetimler gerek bizzat etkinliklerimizde konuşmacı olarak yer almak suretiyle, gerekse imkanlarını bizimle paylaşmak suretiyle destek oluyorlar. Diğer sivil toplum kuruluşlarından arzu ettiğimiz ölçüde işbirliği maalesef bulamıyoruz. Özel kurumlardan ise sadece bir kaç kez çok ufak maddi yardımlar alınmıştır. Genel olarak vakıf kendi gelirleri ile ayakta durmaktadır ve gerektiğinde Dedeman Holding tarafından fonlanmaktadır.
 
4. Türkiye’de bireysel silahlanma ne boyutta?
 
İçişleri Bakanımız Abdülkadir Aksu Türkiye’deki bireysel silahlanmanın tam rakkamlarını kamu ile nihayet paylaştı. Daha önce bu tarz verilere ulaşmak bizim için çok zor oluyordu. Bunlar bir tabu gibi konuşulmuyordu. Aksu’nun açıklamalarına göre Türkiye’de 1990’a kadar yivli av tüfeği dahil bulundurma ve taşıma ruhsatlı toplam silah sayısı 119 bin 542 iken bu rakam 2003 sonunda bir milyon 954 bin 303’e yükselmiş. Yani son 13 yılda silahlanma hemen hemen 17 kat artmış.
 
5. Türkiye’de silah gücün ve iktidarın bir sembolü. Sizce bu durumu tersine çevirmek mümkün mü? İnsanların en ufak bir olayda silaha sarılmasını, silah bulundurmasını veya taşımasının önüne nasıl geçilebilir?
 
Silah maalesef toplumumuzda güç ve statü simgesi olarak kabul edilmiş durumda. Bunu değiştirmek çok zor, ama vazgeçmeden sık sık tekrarlanan eğitimlerle gençlerimiz ikna edilebilir. Silah yerine bilginin insana güç ve statü kattığı öğretilebilir.
 
Devlet yurttaşının can ve mal güvenliğini korumak vazifesine sahiptir ve “ben bu işi yapamıyorum yurttaşları silahlandırayım” diyerek, bu vazifesini yurttaşına ihale edemez. Kolluk güçleri ve yargı bir an evvel yurttaşların güvenini kazanmalıdır.
 
6. Yasalarda değişiklik yapılmalı mı sizce, silahlanmayı caydırıcı hale getirmek için?
 
Toplumda hiçbir şey yasaklarla çözülmez ancak bireysel silahlanmada bir farklılık var. Bireylerin silahlandığı toplumlarda bir hukuk devletinden bahsetmek mümkün değildir. Bireylere, silahlar kanunla demokratik bir hakmış gibi verilmekten vazgeçilmelidir. Silahların isteyen her yurttaşa verilmesinin önüne geçilmesi ve yasaklanması gereklidir. Tetiği çeken insandır ve sırf bu nedenle silah ile insan biraraya mümkün olduğunca az getirilmelidir.
 
7. Devletlerin silahlanması da ciddi boyutlarda. Bu konuda ne düşünüyorsunuz? Türkiye’nin silahlanmaya ayırdığı bütçenin büyüklüğü de bu konuyla bağlantılı. Umut Vakfı’nın bununla ilgili girişimleri var mı?
 
Birleşmiş Milletler’in verilerine göre dünyada 638,9 milyon adet toplam hafif silah var. Bunların 378,3 milyonu bireylerin elinde. Bu toplamda %60’lık bir orandır. Yani bireysel silahlanma devletlerin silahlanmasından daha vahim bir tablo çizmektedir. Brezilyalı bir sivil toplum kuruluşu olan Viva Rio’nun beyanına göre, Brezilya’da her yıl bir Vietnam yaşanmaktadır. Vietnam’da beş sene içerisinde hayatlarını kaybedenlerin sayısı ile bir yılda bireysel silahlanma nedeniyle Brezilya’da ölenlerin sayısı eşit.  Dünya’da her yıl 500.000 kişi ateşli silahlarla hayatını kaybetmektedir. Bunların 300.000’i savaşlarda 200.000’i ise barışın hüküm sürdüğüne inandığımız savaşsız bölgelerde hayatını kaybetmektedir. Buradan anlaşılan şu olmalıdır: Devletlerin silahlanması barış ortamını tehdit etmektedir, ancak savaş öncesi ve sonrasında bu bölgelerde bireysel silahlanmanın çok yoğunlaştığı, bölgenin bir hukuk devleti olma özelliğini yitirdiği dikkat çekicidir. Umut Vakfı bu bilinçle hareket ederek savaşların önlenmesi için bireysel silahlanmanın önünü kesmek üzere faaliyet gösterirken, aslında devletlerin silahlanmasına zemin teşkil eden bir sebebi ortadan kaldırmaya çalışmaktadır.
 
8. Umut Vakfı olarak, savaş karşıtı hareketi destekliyor musunuz?
 
Tabii ki destekliyoruz ve bu destek sadece sözde kalmıyor. Hukuk devleti, barış, uzlaşma gibi kavramlar üzerinde çalışmalarımız sürüyor, “Yurttaş Olmak İçin” konulu Eğitici Eğitimleri yapıyoruz. Bu eğitimlerde bugüne kadar 2000’den fazla eğitmen yetişti. Son derece interaktif geçen eğitimlerde gençlere her bireyin özgün olduğunu, iletişim kurma becerileri kazanmaları gerektiğini, yurttaş olarak sorumlulukları bulunduğunu, özgür olduklarını, hakları bulunduğunu öğretiyoruz. Bu kavramların farkına varan, bunları içselleştiren insanların savaş karşıtı olmaları ve ötekilerin haklarına saygı duymaları, anlaşmazlıkların çözümünde barışçıl yöntemleri – uzlaşmayı tercih etmeleri kaçınılmaz oluyor.
 
 
9. Oyuncak silahlar tüm çocukların (özellikle erkek çocuklar!) vazgeçilmez oyuncağı. Bunun yanında televizyon yayınlarından şarkılara kadar silahlanma ve şiddet kültürü toplumu çevrelemiş durumda. Bireysel silahlanmanın önlenmesi için tabandan bir istek olması ve kültürel anlamda bir şeyler yapılması gerektiğini düşünüyor musunuz?
 
Dünya’da uyuşturucu, sigara, alkol gibi silahın da bağımlılık yapan madde statüsünde olduğunu ilk telaffuz eden sivil toplum kuruluşu Umut Vakfı olmuştur. Yapılan anketlerde silah sahibi olanların silahsız yaşayamadıkları, uyuyamadıkları ve kendilerini silahsız çıplak gibi hissettikleri tespit edilmiştir. Silaha psikolojik bir bağımlılık geliştirildiği bilinmektedir. Silah kullanıcıları, silahı, vazgeçemedikleri bir haz ve güven duygusu olarak tanımlamaktadırlar. Silah vazgeçemeyecekleri bir erkeklik simgesidir. Dolayısıyla oyuncak silahlar bu bağımlılığa zemin oluşturmakta, küçük yaşlarda oyuncak silah yetişkin yaşlarda gerçek silah sahibi olmaya kadar gitmektedir. Toplumda maalesef şiddet kültürsüzlüğü de var olunca, işimiz oldukça zorlaşmaktadır. Ancak yüzyıllardan beri gelmekte olan köklü gelenekler ve alışkanlıklar, etkin bir suç önleme politikasıyla bertaraf edilebilirler. Devletin tavrını belirtmesi ve buna sadık kalması gereklidir. Toplum sağlığını tehdit eden böyle bir sorunda devletin ve sektörde çalışan bireylerin gelirlerinin ön planda tutulması, silah mağdurlarını ve ailelerini bir kat daha aşağılamak anlamına gelir ki, bu hiç yakışık almaz. Kaldı ki devlet, sektörden elde ettiği geliri, suç ile mücadele için harcamaktadır. Suçun maliyeti çok büyüktür. Bu maliyet bizim toplumumuzda mutlaka kaliteli temel eğitime yatırılmalıdır. Böylece yurttaşlar silah sahibi olmak istemeyecekleri bir bilince kavuşacaklardır.
 
10. Umut Vakfı’nın bugün geldiği noktayı nasıl değerlendiriyorsunuz?
 
Umut Vakfı, günümüzde profesyonel bir kadroyla yönetilen tamamen kurumsallaşmış örnek bir sivil toplum kuruluşudur. Amacı doğrultusunda toplum menfaatine çalışmaktadır. Mütevelli Heyeti, Vakfı uluslararası platformlara taşıyıp, temsil edecek nitelikte kanaat önderlerinden oluşmaktadır. Birleşmiş Milletler’e Danışman Statüsü sahibidir. Her türlü etkinliğinde bilimsellikten asla uzaklaşmaz ve paylaştığı bilgiler güvenilirdir. Bu nedenle toplumda ombudsman olarak algılanmakta ve muhakkak görüşü sorulmaktadır. Vakıf 10 yıllık bir sürede 5 panel, 7 seminer, 9 workshop, 13 konferans, 3 forum, 1 uluslararası sempozyum, 3 kampanya ve yüze yakın eğitim gerçekleştirmiştir. Bunun yanısıra 11 ödüllü yarışma düzenlemiş, 8 adet kitap yayınlamış ve Silahsızlanma Türkiye Alternatif Raporu’nu hazırlayarak BM’ye sunmuştur. Uluslararası yüzlerce toplantıya katılmış ve bunların önemli bölümünde tebliğ sunmuştur. Bu bir başarıdır, ama “misyona yönelik ne başardınız” diyecek olursanız; bireysel silahsızlanma kavramı Umut Vakfı tarafından tanımlanmış ve kabul görmüştür, yurttaşlar bireysel silahlanmanın toplumsal bir sorun olduğunun bilincine varmışlardır ve yasa yapıcı artık bu problemi konuşur, irdeler haldedir. En önemlisi silah lobisi artık bizden rahatsız olmaya başlamıştır –bu muhalafetimizi doğru zemine oturttuğumuz ve etkin olduğumuz anlamına gelir. Kısaca yıllardır geleneğimiz diye reklam edilen silah günümüzde tartışılır hale gelmiştir.
 
11. Umut Vakfı’nın kadınlarla, cinsiyet ayrımcılığı, çocuk hakları gibi diğer sosyal – toplumsal sorunlarla ilgili çalışmaları var mı?
 
Umut Vakfı belki de en geniş amaca sahip sivil toplum kuruluşudur. Amacımız içerisinde insan hakları, çevre, barış, hukukun üstünlüğü kavramları var. Tek başına yurttaş olmak bilinci bile kadın, çocuk, insan haklarını, adalet kavramını, aileiçi demokrasiyi, kanunları, uzlaşma ve arabuluculuk becerilerini kapsamaktadır. Eğitimlerimizde hep bu konular işlenmekte olup, sosyal sorunların oluşmaması için bunlar gençlere öğreti olarak ulaştırılmaktadır.
 
Programımız : (1) 03 Eylül’de “Türkiye’de Bireysel Silahlanma Sorunu” konulu bir arama toplantısı gerçekleştireceğiz. Bu toplantıya “bize hiç söz etme fırsatı kalmıyor” diye şikayet eden silah sanayi mensuplarını, yasa yapıcı ve uygulayıcıyı da davet ettik. Demokratik bir ortamda herkesin söyleyecek bir sözü vardır, paylaşalım, çözüm önerilerini birlikte oluşturalım istedik. Sınırlı sayıda medya mensubunun da katılacağı bir tartışma platformunu yakalamak çok hoş olacak ve toplantı verimli geçecektir diye düşünüyoruz. (2) Bu yıl 28 Eylül’de Sessiz Ayakkabıların Yürüyüşü etkinliğimizi Urfa’da gerçekleştirme kararı aldık. Urfa, silahlanmanın en yoğun olduğu illerimizden biri olması sebebiyle özellikle seçilmiştir. (3) Çizgi filmlerimiz ve diğer görsel materyallerimizi İstanbul dışına taşıyarak, “Kutlamalarda Silaha Hayır” kampanyası başlatıyoruz. (4) TEGV ve Sabancı Üniversitesi’nin gönüllü çalışanlarına ve öğrencilerine “Yurttaş Olmak İçin Eğitici Eğitimleri” vermeye devam ediyoruz. (5) Ateşli Silahlar Kanunu üzerinde çalışıyoruz ve çağdaş bir kanun öneri taslağı hazırlıyoruz.
 
Teşekkürler.