Eskişehir Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğrenci Dergisi Röportaj

26 Ocak 2006

Nazire Dedeman
Umut Vakfı Kurucu Başkanı


1-Umut Vakfı neden kuruldu?
Umut Vakfı, geleceğimizin teminatı olan gençlerin ve çocukların silahtan ve şiddetten uzak yaşayan, sorunlarını ve anlaşmazlıkları şiddet içermeyen yöntemlerle çözebilen, barışçıl ortamlar yaratabilen, hukukun üstünlüğüne inanan ve adalet duygusu gelişmiş çağdaş insanlar ve iyi yurttaşlar olarak yetişmelerine katkıda bulunmak amacıyla 1993 yılında Dedeman ailesi tarafından kuruldu.

2-Sizin  kişisel olarak silah ve bireysel silahlanma konusunda ne düşündüğünüzü öğrenebilir miyim?
Vakfın görüşü ve benim “bireysel silahlanma” hakkındaki kişisel görüşüm birbirine paraleldir. Zaten aynı görüşe birey olarak sahip olmasam böyle bir vakfı içselleştirmekte, çalışmalarının altına imzamı atmakta güçlük çekerdim.

3-Vakıf’ın logosunu oluşturan 4 martının sizin için önemini ve martı seçiminin nedenini öğrenebilir miyim?
Aslında bildiğiniz gibi barışın simgesi güvercindir. Barış fikrinin böylesine başat olduğu bir vakfın logosunun martı oluşunun nedeni ise, Vakfın amacının sadece barışı sağlamak olmayışıdır. "Barış" sınırlı bir kavramdır, barışa kavuşmayı vurgular. Vakfın amacı, barışa kavuşmak yanında, barışı devamlı kılmak, en önemlisi barış içinde gelişmeyi sağlamak, bu amaca yönelik önderler yetiştirmektir. 

Bu istemin simgesinin martı olduğunu gençler buldu. Onlara göre martı, beyazın, saflığının, masum olmanın, iyimserliğin simgesi, kendisi ile ve doğayla barışık olmanın özlemiydi. Bunun yanında martı, iyi haberin, gelişmenin müjdesiydi. Bu da özgürlüğün, kendini gerçekleştirme, kendine güvenme coşkusunun simgesiydi. 

Ancak belki de en önemlisi vakfımız logosunda yer alan ve yükselişin sınırsızlığını deneyen bu dört martının, dört evladımız Berna, Umut, Onur ve Önder’in ve bizlerden beklentilerin simgesi olması. Çabamız, bu beklentileri uçan martılarla tüm gençliğe yaymak, benimsetmek; gençlerin Dünya’nın umudu olması...

4-Türkiye’de neredeyse her üç bireyden biri, silah bulunduruyor ya da taşıyor. Güvenlik gerekçesiyle silah bulunduran ya da taşıyan insanlar arasında siz kendinizi güvende hissediyor musunuz?
Güvenlik Türkiye’de silahlanma gerekçelerinin başında yer alıyor. Ancak gözden kaçan bir şey var, şiddet şiddeti doğurur. Bu nedenle güvenlik sebebiyle silah taşıyanların gene silahla vurulma olasılıkları silah taşımayan bireylere nazaran daha fazla. Üstelik güvenlik, yani yabancılara karşı güvenlik amacıyla evde bulundurulan silah, evde yaşayan yakınlarımız açısından ciddi bir tehlike oluşturuyor. Yapılan bir araştırmaya göre evde bulundurulan silahın intihar amacıyla kullanımı güvenlik gerekçesiyle kullanımının tam 22 katı…

5-Umut Vakfı’nın çalışmaları hakkında biraz bilgi verebilir misiniz?
Umut Vakfı, kurulduğu 1993 yılından beri, ev sahipliği yaptığı “ Uluslararası Bireysel Silahsızlanma Sempozyumu”, “Birinci Balkan Konferansı”, “1. – 2. - 3. Barış Uzlaşma Bilimi ve Sanatı Avrupa Konferansı”, “Ortadoğu Medya Konferansı: Barış Ortamına Doğru”, “Hukuk Devletinin Varlık koşullarının Sağlanmasına ve Güçlendirilmesine Yönelik Hukukla İlintili Eğitim Semineri”, “Toplumumuzda Bireysel Silahlanmanın Nedenleri ve Sonuçları” konulu etkinlikler ile, temel hak ve özgürlüklerin ve insan haklarının korunması ve güçlendirilmesine, dünya barışına ve adaletin sağlanmasına katkıda bulundu.
Vakıf olarak, şiddetin en uç noktası olan bireysel silahlanma ile ilgili her yıl çeşitli  dallarda ödüllü yarışmalar ve toplantılar düzenliyor, bilimsel çalışmalar gerçekleştiriyoruz. Aynı zamanda ”Yurttaş Olmak İçin…” eğitici eğitimleri vermekte ve akademik çalışmalar yayınlamaktayız.

Yayınlarımızın ve eğitim alanında gerçekleştirdiğimiz çalışmaların yanı sıra, özellikle bireysel silahlanma sorununa dikkat çekebilmek ve toplumu bu konuda biraz olsun bilgilendirebilmek amacıyla, geleneksel olarak 28 Eylül Bireysel Silahsızlanma Günü’nde “Sessiz Ayakkabıların Yürüyüşü” etkinliğini ve yıl içinde düzenlemiş olduğumuz konulu ve ödüllü yarışmamızın sonuçlarını açıkladığımız ödül törenini gerçekleştiriyoruz.

Bireysel silahlanma sorunu ile ilgili başlattığımız bir dizi çalışma ise halen devam ediyor. 2005 yılında 24-25 Eylül tarihlerinde İstanbul Valiliği’nin işbirliği ve Bahçeşehir Üniversitesi’nin katkılarıyla “Türkiye’de Bireysel Silahlanma Sorunu: Çözüm Önerileri” Arama Toplantısı yaptık. Toplantı Sosyal Durum, Hukuk, Güvenlik ve Medya çalışma gruplarından oluştu ve çözüm önerilerini içeren uygulama planımız 28 Eylül Bireysel Silahsızlanma Günü’nde, Sessiz Ayakkabıların Yürüyüşü sonrasında AKM’de yapılan etkinlikle kamuoyuna açıklandı.

2006 yılı için ise “Bireysel Silahlanma: Yaşama Hak Tanıyın” konulu bir belgesel film yarışması düzenlemek üzere çalışmalara başladık.

6-Silahlanmanın, birçok alt nedeni var. Siz bu alt başlıkları nasıl tanımlıyorsunuz?
Bireysel silahlanma sebeplerini itibar, güç, güvensizlik, iletişim eksikliği, geri kalmışlık, korku ve kaygı, yanlış eğitim ve moda olarak tanımlamaktayız. Vakfımız mütevellilerinden Dr. Ayhan Akcan’ın kurucusu bulunduğu Bapam (Bakırköy Psikiyatri Tedavi ve Araştırma Merkezi)’nin bir araştırmasına göre; Türkiye’de silah ruhsatı için başvuranların %35’i “iş riski”, %23,6’sı “evde bulunsun”, %16,7’si “merak – hobi”, %12,7’si “avcılık – atıcılık”, %6,8’i “meslek gereği” ve %5,5’i “hatıra”yı neden olarak göstermişler…

7-Umut Vakfı’nın farklı sivil toplum örgütleri ve kuruluşlarla gerçekleştirdiği çalışmalar var mı? Bu çalışmalarla ne amaçlanıyor?
Geçmişte yapılan ortak çalışmalar var. Şu anda başka bir sivil toplum kuruluşuyla ortak yürüttüğümüz herhangi bir proje yok ama bir takım projelerde ortak yer almak için faaliyetlerimiz var.  Geçtiğimiz senelerde Türk Eğitim Gönüllüleri Vakfı ile “İnsanım-Bireyim-Yurttaşım” Eğitim Projesi’ni, İstanbul Barosu ve Açık Toplum Enstitüsü ile birlikte Uluslararası Bireysel Silahsızlanma Sempozyumu’nu yaptık. Ayrıca Umut Vakfı’nın önderliğiyle her ilde barolar bünyesinde bireysel silahlanmaya karşı çalışma komisyonları kuruldu ve  Türkiye Barolar Birliği desteğiyle 6136 Sayılı Ateşli Silahlar, Bıçaklar ve Diğer Aletler hakkındaki kanunu ve oyuncak yönetmeliği irdeleme komisyon çalışmaları yaptık.

Ayrıca çalışmalarımızı sürdürdüğümüz süre içerisinde yerel yönetimlerin desteklerini aldık ve sivil toplum kuruluşlarına destek olma eğiliminde olduklarını da gördük. Bugüne kadar İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Kadıköy Belediyesi, Şişli Belediyesi, Şanlıurfa Valiliği ve Şanlıurfa Büyükşehir Belediyesi, Viranşehir Kaymakamlığı, Beyoğlu Belediye Başkanlığı gibi yerel yönetimlerle çalıştık.

Tüm bu çalışmalarla, hukukun üstünlüğüne inanan, anlaşmalıklarını barışcıl yollarla çözen, adalet duygusu gelişmiş çağdaş insanlar, bizim açımızdan tam “bireyler” yetiştirilmesi için gereken alt yapının hazırlanması amaçlanıyor.

8-Anlaşmazlıkların silah yoluyla çözülmesi ve her duygu halinin silahla gösterilmesi, eğitimsizlikle bağdaştırılıyor. Oysa, Türkiye’de birçok eğitimli insan silah bulunduruyor hatta kullanıyor. Sizce, silahsızlanma çağrısına önce eğitimli insanların cevap vermesi ve silah bırakması eğitimsiz insanlara örnek teşkil eder mi?
Silah toplumumuzda yer alan bir çok kişiye göre itibar simgesidir;  yasa silah edinmeyi hak olarak yurttaşa sunar. Bu hakkı kullanan kişiler olduğu gibi bu hakkını kullanmayan bilinçli bireyler de mevcuttur. Eğitimsiz, geri kalmış alt kültürlerin etkisinde olan kişiler silah sahibi olmamayı tercih edenlerin karşısında silah edinmeyi bir prestij olarak algılarlar ve bilince ulaşmamış yurttaşlar da silahları nedeniyle bu kişilere itibar ederler. 

Dikkat ederseniz burada kişi ve birey arasında bir fark mevcut. Birey bizim gözümüzde kendi kararlarını kendi alan ve bu kararları alırken modern düşünce tarzını ve gerek ulusal gerekse ulusal üstü hukuku özümsemiş olan kişidir. Bu nedenle “kişileri” “bireye” dönüştürecek eğitimler vakfımız açısından çok önemli. Bizim diğer STK’lar ve yerel yönetimlerle birlikte projeler geliştirir ve uygularken amaçladığımız da bu zaten.

Sorunuza dönecek olursak evet belki bu kişiler eğitim seviyesi açısından bakınca belli bir seviyenin üstünde, ancak birey olma açısından bakınca bizim anladığımız anlamda bir eğitime ne yazık ki sahip  olmadıkları gözüküyor. Ama inanıyoruz ki kamu oyunun baskısı ve oluşturmaya çalıştığımız uzlaşı kültürü çerçevesinde bizim anladığımız bir eğitim gerçekleşecek ve belirli kültürel seviyenin üstündeki kişiler, birey oldukça silahlarını bırakıp daha başka hasletler ile de itibar görebileceklerini, itibar görmeleri gerektiğini anlayacaklar.

9-Umut Vakfı’nın barışa ulaşmak değil, barışta süreklilik istediğini vurguluyorsunuz; Türkiye’de anlaşmazlıkların silah yerine diyalogla giderilebilmesi, yani bu anlamda bir barış gerçekleştirmek ve bunu sürekli kılmak mümkün mü?
Her ne kadar Bireysel Silahsızlanma üzerine kurulmuş bir vakıf olarak tanınıyorsak da aslen vakfımızın kuruluş amacımı geleceğin garantisi olan gençlerimizi hukukun üstünlüğünü benimsemiş, çevreye ve insanlığa duyarlı, uyuşmazlıkların çözümünde barışçıl yolları yeğleyen, yurttaş olma bilincine sahip demokratik bireyler olarak yetiştirmektir.

Tabii bu konuda en temel görev ailelere, ebeveynlere düşüyor. Anne ve babaların öncelikli olarak çocuklarına, sorunlarını çatışarak değil, barışçıl yollarla çözebileceklerini öğretmeleri lazım. Gençler “güç uyguladığı zaman güçlü olacağı” fikrini edinmemeleri, tam aksine “barışçıl olmak, insan olmanın gereğidir” düşüncesini özümsemeliler.

Bu uzlaşı kültürü toplumda yer ettikçe yeni gelen kuşaklar her türlü sorunun barışcıl yollarla çözümlendiğini görecekler. Bizim umudumuz 21. yüzyılın bir savaşlar yüzyılı değil barışcıl uzlaşılar yüzyılı olması…

10-“Türkiye’de bireysel silahlanma sorunu: çözüm önerileri” arama toplantılarının önemi nedir?
Umut Vakfı’nın yıllardır ısrarla sürdürdüğü bireysel silahsızlanma çalışmalarının önemi ve ciddiyeti bu arama toplantılarıyla bir kez daha anlaşılmıştır. Nihayet siyasilerimizin de dikkati bu konuya yoğunlaşmıştır. 

Ülkemizde ilk defa bir başbakan konunun önemini vurguladı ve önlem alınması üzere gerekli çalışmaların yapılacağını açıkladı. İçişleri Bakanlığı’nın tüm illerin Valilikleri’ne gönderdiği “Silahlarla Ateş Edilmesi” konulu genelge; bazı milletvekillerimizin bu konu hakkında hazırladıkları soru önergeleri ve yasa önerileri bireysel silahsızlanma konusunda ciddi çalışmaların yapılacağına işaret ediyor. 

Yaptığımız arama toplantısında bu konuda çalışmaları ve ilgileri bulunan, farklı disiplinlerden uzmanlar ve bilim insanları, son derece uzun ve yorucu bir çalışma sonucunda  “bireysel silahsızlanma nasıl sağlanır” sorusunun cevabını aradılar; ve onların önerilerinden oluşan bir Sonuç Bildirgesi ortaya çıktı.

Umut Vakfı olarak görevimiz bu bildirgede yer alan önerilerin gerçekleşmesinin takipçisi olmaktır. Beklentimiz ise siyasilerimizin ve Milletvekillerimizin ilgilerinin devam etmesi ve bu sorunla ilgili çalışmaların başlatılmasıdır.

11-Bu toplantılarda ortaya konan sorun ve çözüm önerileri Türkiye’de ne kadar etkili olabilir? Çözüm önerileri hakkında bilimsel çalışmalar gerçekleştirmek ve gençlerin bu çalışmalar içerisinde yer almalarını sağlamak mümkün olabilir mi? (Üniversite işbirliği gibi)
Eylül 2005 tarihinde gerçekleştirilen “Türkiye’de bireysel silahlanma sorunu: çözüm önerileri” konulu arama toplantısının sonuç bildirgesinde vardığımız kararlara bir göz atalım isterseniz; konunun uzmanlarının yer aldığı  çalışma gruplarında her görüşten temsilciler yer aldığı için geniş tabanlı ve uygulanabilir bir uzlaşıya varılması mümkün oldu. 

Sosyal durum çalışma raporuna göre,: “Silahlanmanın önlenebilmesi ve sorun alanlarının çözümlenmesinde; toplumsal değerler, kültürel ögeler ve silahlanma nedenlerini içeren kapsamlı araştırmaları temel alan, toplumun tüm kesimlerinde tutum, davranış ve dil değişikliği yaratacak, şiddet içermeyen sorun çözme yöntemlerini, insan haklarını ve barış kültürünü hedefleyen eğitim modelleri geliştirmeli ve hızla hayata geçirmeliyiz.” sonucuna ulaştık.

Sizi belki biraz daha fazla ilgilendirecek olan “Medya çalışma grubu” ise;  “Medyada yer alan şiddet ve bireysel silahlanma görünümlerinin çok ve çarpıcı, bu görünümlere karşı izleyici-okuyucu-dinleyiciler tarafından gösterilen tepkilerin ise yok sayılabilecek kadar az ve etkisiz oluşu; medya ve şiddet ilişkisinin demokratik kültür açısından ele alınması gereğini ortaya çıkartmaktadır” sonucu çıktı. 

Özellikle siz yeni gazeteci, haberci adaylarından bu konuya şimdi olduğu gibi ileride de duyarlı olmanızı rica ediyorum. İleride yükleneceğiniz  görevlerde şiddetin medya tarafından kamuoyuna sunulma biçimine, şiddet uygulayarak bir yere varılmayacağının altının çizilmesine  biraz daha özen gösterirseniz vakfımız açısından çok önemli bir iş başarmış olacaksınız. 

Üniversitelerle araştırma konulu işbirliğine gelince destek sağladığımız bir takım araştırmalar var. Zaten bizim için yol gösterici nitelikle olan bu araştırmaları ve araştırmacıları vakıf olarak destekliyoruz. Bizim asıl önceliğimizin kamuoyunun ve siyasilerin dikkatini sırf insan olmanın bir gerekliliği olarak bireysel silahsızlanma konusuna çekmek. Bu nedenle akademik araştırmaları kamuoyunda  uygulanabilir hale getirmenin de çok önemli olduğunu düşünmekteyim.

12-Bireysel silahlanma sorunu karşısında denetleme çalışmalarının ve konuyla ilgili yasaların yeterli olduğunu düşünüyor musunuz?
Türkiye’de yasa yapıcının bugüne kadar bu konuda attığı somut adımlar bizce yetersiz. İlgili yasa ve yönetmeliklerin net ve sonuç alınacak bir biçimde ivedilikle yeniden oluşturulması gerekiyor. 

Bizce alkollüyken taşıt kullanmak yasaksa, silah taşımak da yasaklanmalı. Taşıt alırken başkalarına ve kendinize vereceğiniz hasarlar nedeniyle zorunlu trafik sigortası yaptırmanız gerekiyorsa, ateşli silah satın alırken de bu hatta daha geniş kapsamda bir sigorta yaptırılması zaruri olmalıdır. 60 yaş üstü demans olaylarının çok görülmesi nedeniyle silah edinmeye nasıl alt yaş sınırı getirilmişse bir üst yaş sınırı da getirilmelidir. Biz bu görüşlerimizi Emniyet Genel Müdürümüz ile paylaştık ve çalışmalarımız devam ediyor. Ayrıca Umut Vakfı’nın bu tespitleri dünyada konuyla ilgilenen birçok STK’nın ilgisini çekmiş ve ülkelerinde yasa değişikliği için faaliyetlerine başlamışlardır. 6136 sayılı kanunun günümüz koşullarına uygun olarak yeniden yapılandırılması ve iyileştirilmesine yönelik Türkiye Barolar Birliğiyle birlikte yaptığımız çalışma sonrasından yasa yapıcıya çağdaş bir Ateşli Silahlar Kanunu taslağı sunduk.

Ayrıca milletvekillerimizin de sunduğu ateşli silahlarla ilgili yasa önerilerine gerek bilgi gerek belge olarak destek vermekteyiz.

13- Televizyonda yayınlanan bir dizide vurularak hayatını kaybeden bir mafya lideri karakterine gıyabi cenaze namazı kılındığını biliyorsunuz. Toplumsal şiddet unsurlarının ortaya çıkmasında, eğitimsizlik, ekonomik zorluklar, kültür gibi alt başlıkların yanı sıra, özellikle medyanın oluşturduğu gündemin ve şiddet sunumunun silah kullanma ve şiddete başvurma konusunda olumsuz bir etkisi olabilir mi?
Bu tarz dizilerde ve hatta reklamlarda, haberlerde yer bulan şiddet mesajları çok bilinçsizce veriliyor. Bizim arama toplantısı medya çalışma grubunun sonuç bildirgesinde de ifade edildiği gibi, “Toplum vicdanında şiddet meşrulaştırılıyor ve özendiriliyor.” 

Özellikle henüz kimliği tam oluşmamış çocuklar ve gençler şiddet uygulayan ve/fakat itibar gören karakterleri kendilerine model olarak alıyorlar. Bu nedenle bu tip görüntüler ve yeni nesli etkileyecek kahramanlar yaratırken iki – üç defa düşünmeli, gerekirse pedagoglardan, sosyal psikologlardan yardım alınmalı. Bu tip programları belli bir yaş sınırının altının seyretmesini engellemeye çalışmalıyız belki de. Ama şunu da unutmamalı,  bu tip denetimlerin yapılabilmesi ancak çocukların ebeveynleri tarafından mümkün ve bu nedenle ailelerin bu konuda bilinçlendirilmesi çok önemli.

14-Türk Medyası’na bu anlamda bakış açınız nedir?
Umut Vakfı kurulduğu 1993 yılından bu yana bireysel silahsızlanma kampanyasını devam ettiriyor. Bu kampanyaya en büyük destekçilerimiz konuya duyarlı, sorumluluk sahibi yurttaşlardır. Ancak medya konunun öneminin farkına vardı ve bizi yalnız bırakmıyorlar. Medya mesajımızı halka taşıyor ve insanların bu sorun hakkında bilinçlendirilmesinde çok önemli bir rol oynuyor. 
 
Son olarak, bireysel silahlanma sorunu nedeniyle henüz zarar görmemiş ve bu sorunun farkında olmayan ya da görmezlikten gelen insanlara ne söylemek istersiniz?

Biz, ailelerin en büyük eğitici olduklarına inanıyoruz bu nedenle bizce anne babalara verilecek en önemli mesaj çocuklarını uzlaşmacı ve barışçıl bir ortamda büyütmeleridir. Çocuklara hukukun üstünlüğü çok küçük yaşlardan itibaren verilmelidir. Çocuklar medyada sıklıkla yer alan şiddet görüntülerinden ve şiddet ifade eden oyuncaklardan arındırılmalıdır.