"Bireysel Silahsızlanmada Kadın Perspektifi" konulu Konferans

Bireysel Silahsızlanmada Kadın Perspektifi
Dedeman Otel
10 Aralık 2011

Nazire Dedeman Çağatay
Umut Vakfı Kurucu Başkanı
Konuşma Metni


Değerli Konuklarım, Hoşgeldiniz.

Bugün 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü. En temel hakkın “yaşama hakkı” olduğu evrensel bildirgenin imzalanmasının üzerinden 63 yıl geçmiş. Ancak hala en temel hak olan yaşama hakkını korumakta yetersiz kalıyoruz. Seminerimizin bu gün yapılması tesadüf değildir. Şiddetin, kadın cinayetlerinin hızla arttığı günümüzde bu ölümlerin önüne geçebilmek için “neler yapabiliriz”i tartışmak, yurt dışından gelen misafir konuşmacılarımız ile fikir alışverişinde bulunmak ve edindiğimiz bilgileri çağdaş, Türkiye gerçeklerine uygun, silahlı cinayetleri, kadına yönelik ölümcül şiddeti hızla düşürecek bir silah kanun tasarısına aktarmak için bir aradayız. 


Umut Vakfı’nı; gençlerimizi şiddetten uzak, hukukun üstünlüğüne inanan ve bu sorumlulukları taşırken de uyuşmazlıkları barışçıl yollarla çözebilen bireyler yetiştirmek üzere kurduk. Böyle bir çerçeve içerisinde de “Bireysel Silahlanmaya Hayır” çalışmalarımızı başlattık.

Amacımız; şiddet uygulamanın, insan haklarını ihlal etmenin en uç noktası silahı günlük yaşamımızdan çıkartmaktır. Bu sadece bireylerin bilinçli bir şekilde silahsızlandırılması ile mümkün olabilir. Bu sürece kadınların katkısı büyük olacaktır. Çünkü toplumumuzda erkekler silahlanır ve maalesef kadınlar ve çocuklar bu silahların gölgesinde ve baskısında yaşarlar. 

Çocuklarımız ne yazık ki gözlerini şiddetin hakim olduğu bir topluma açmaktadırlar. Ailede şiddet çocuğun eğitimi için uygulanmaktadır. Okullarda, televizyon karşısında, bilgisayar oyunlarında ise şiddetin çözüm getirdiğine inanarak büyüyorlar ve ileriki yaşlarında kendileri şiddet uygulamaya başlıyorlar.

Bireysel silahsızlanma konusunda kadınlara düşen görev şu olmalıdır: erkeğin silahlanmasına muhalefet edelim. Silah kullanmanın Türk erkeğinin geleneği olduğunu kafamızdan önce biz silelim ve izin vermeyelim. Bu geri kalmış kültürün altında kadına ve çocuğa baskı yatmaktadır. Erkek namus koruyan, namus temizleyen konumuna getirilmiştir. Bu temizlik silahla kadınları katletmek suretiyle yapılmaktadır.

Bugünün tablosunda bireysel silahsızlanma çok acil olarak üzerinde durulması gereken toplumsal bir sorunumuzdur. Sorun yasa yapıcıların önlem almasıyla ve eğitimle yok edilebilir. Kadın olarak önce kendimizi sonra gelecek nesillerin aydınlığı için çocuklarımızı eğitmek görevimizdir.


Değerli Konuklarım,

Her yıl savaşlarda yaklaşık 300.000 insan ölmektedir. Barışın hüküm sürdüğüne inanılan, savaşsız bölgelerde ise bu sayı 200.000 bireysel ateşli silahlarla yok olan insan hayatıdır. O zaman bireysel silahlanma adı konmamış bir savaştır aslında.

Kadına yönelik şiddeti Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü’nün Şubat 2011’de yaptığı araştırma çerçevesinde Türkiye’de kadınların yüzde 41,9’unun fiziksel şiddet, yüzde 43,9’unun ise duygusal şiddet mağduru olduğu belirlendi. Şiddet gören kadınların yüzde 49,9’unun düşük gelirli, yüzde 55,7’sinin eğitimsiz kadınlardan oluştuğu tespit edildi.……..  2010 yılı verilene göre, ‘Toplumsal Cinsiyet Eşitsizliği Endeksi’ sıralamasında 134 ülke arasında 126. sırada bulunuyoruz. Hakları öğrenmek, yorumlamak ve kullanmak eğitim işidir. 

Ateşli silahlar her gün ortalama 1000 insanın öldürülmesinde kullanılmakta. 875 milyondan fazla ateşli silah var ve %75’i bireylerin elinde. Her yıl 8 milyon yeni ateşli silah ve 15 milyar mermi üretilmekte: Kişi başı 2 kurşun! Türkiye’de 9 milyon silah olduğu tahmin ediliyor. Her 100 kişiden 12’sinde silah var. Silahlanma konusunda Türkiye 178 ülke arasında 14.sırada. Silah ticareti ile ilgili şeffaflık konusunda ise 48 ülke arasında 31. sırada. Türkiye’deki silahlarla işlenen cinayetlerin %14’ünde ruhsatlı silah kullanılmış.

Bugün çok önemli iki konuyu masaya yatıracağız: silahlı şiddet ve kadına yönelik şiddet. Bu iki önemli konunun kesiştiği nokta ise bugünün odak noktası olacak. Kadına yönelik şiddet için bir tasarı hazırlandı. Bireysel silahlar için hazırlanan tasarı ise maalesef geçtiğimiz yıl kadük oldu. Umuyoruz, bu yasama döneminde her iki yasa tasarısı da Türkiye’nin içinde bulunduğu şiddet döngüsünü kırmada gereken önlemleri almak konusunda başarılı olur. İlk hedefimiz yasalar. Daha sonra ise yasaların bilinirliği, kadınlarımızın haklarına sahip çıkması için geniş bir kamuoyu bilinçlendirmeye ihtiyaç var. Her iki aşamada da kadın kuruluşlarına büyük sorumluluk düşüyor. Uygulamadaki aksaklıkların takipçisi olmak, medya ile birlikte bunların üzerine gitmek durumundayız. Umut Vakfı olarak bilgi birikimimiz, sahip olduğumuz ağlar ve uluslararası deneyimleri kadın kuruluşlarının hizmetine sunmaya hazırız. Amacımız hep birlikte Dünyayı ve Türkiye’yi şiddetsiz, çağdaş bir topluma kavuşturmak olmalı. 

Umut dolu yarınlara efendim...