"Türkiye’de Bireysel Silahsızlanma ve Şiddet Haberleri" Yerel Medya Eğitim Semineri - ESKİŞEHİR

UMUT VAKFI 
"Türkiye’de Bireysel Silahsızlanma ve Şiddet Haberleri" Yerel Medya Eğitim Semineri
Eskişehir - T.C. Anadolu Üniversitesi, Kongre Merkezi Salon Anadolu 
13 Mayıs 2008, Salı
 
Nazire Dedeman 
Açış Konuşması

 
Değerli konuklarım,
 
Hepiniz hoşgeldiniz.
 
Şiddet, bireysel ve toplumsal hayatımızın neredeyse ayrılmaz, ayrılamaz bir parçası haline geldi. “Şiddet doğuştan mı vardır, yoksa içinde yaşadığımız çevre ve yaşam koşulları içinde sonradan öğrendiğimiz bir şey midir?” sorusu, sosyal psikolojinin çok klasik bir sorusudur. Elbette, sosyal bilimlerin laboratuvarı toplumun ve toplumsal yaşamın kendisi olduğu için, bu  gibi sorulara net, bilimsel yanıtlar bulabilmek doğal olarak çok uzun sürer.
 
“Şiddet doğuştan vardır” diyenler kadar, “şiddet sonradan öğrenilir”i savunanlar da çoktur. Benim şahsi kanaatim ise şudur: Canlılar hayatta kalmak için doğaya ayak uydurmak zorundadırlar. Bu gerçekten hareketle, insan-şiddet ilişkisi doğuştan vardır ve toplumsal yaşam bu ilişkiyi şekillendirir. Yani şiddeti en aza indirmek de, tırmandırmak da topluma, toplumsal varoluş şeklimize, yetiştirilme sürecimize ve yaşam içindeki sosyal ilişkilerimizin karakterine bağlıdır.
 
Bireysel silahlanma ise şiddetin en uç noktasıdır. Ülkemizde yılda ortalama 3000 kişi ateşli silahlarla hayatını kaybetmektedir. 3000 kişinin, ortalama 700’ü ise ateşli silahlarla kazalar sonucudur.
 
Dünya genelinde de, bireysel silahlanmanın insanlığa verdiği zarar konvansiyonel silahlanma ile eşittir: IANSA’nın (Küçük Silahlara Karşı Uluslararası Eylem Ağı’nın) verilerinden biliyoruz ki; Dünya’da her gün 1000 kişi ateşli silahlarla ölüyor. Bu sayının 250’si savaşlardaki ölümlerden oluşurken; 750 kişi ise  ateşli silahlarla meydana gelen cinayet, intihar, kaza gibi nedenlerle hayatlarını kaybediyorlar.
 
Yine IANSA’nın verilerine göre, Dünya’da 875 milyon silah kullanımda bulunuyor. Bu silahların %74’ü, yani çoğunluğu sivillerin elinde bulunmaktadır. Bu rakam gösteriyor ki, bireysel silahlanma, devletlerinkinden daha fazladır; dolayısıyla dünyada da çok önemli bir sorundur.
 
Ülkemizde, çok ciddi bir yaşamsal sorun olan bireysel silahlanma ile ilgili iyi gelişmelerin de olduğunu vurgulamak isterim. Sorunun görünmeyen ama önemli bir parçası olan, maalesef toplumda “oyuncak” olarak kabul görmüş kurusıkı silahlar, suçta çok yaygın kullanılmaktadır. Dönüştürülerek kullanıldığında bir çok yurttaşımızı öldürdüğü ve yaraladığı gibi; dönüştürülmeden de yakından kullanıldığında yine aynı zararı veren bu silahlarla ilgili yeni bir yasa Şubat ayında kabul edildi. Böylelikle, kurusıkı silahlar konusundaki mevzuat boşluğu giderilmiş oldu.
 
Ancak yasanın uygulanabilmesi, bu yasayla ilgili yönetmelik çalışmalarının tamamlanmasına bağlı olduğu için, kurusıkı silahlarla ilgili sorun hala devam ediyor. Bu sorunun tamamen çözülmesi için yönetmelik çalışmalarının bir an önce tamamlanması gerekmektedir. Yasanın oluşturulması sürecindeki katkı ve desteklerinden dolayı Sayın İçişleri Bakanımız Prof. Dr. Beşir Atalay’a teşekkür ederken, sorunun tamemen ortadan kaldırılması için desteğinin devamlı olmasını, yönetmeliğin bir an önce hayata geçirilmesini dilerim.
 
Dostlarım,
 
Ülkemizde de bir kültürel özellik olarak kabul ettiğimiz, şanın, şerefin, coşkunun, kızgınlığın, öfkenin, düşmanlığın ifadelendirilmesinde adeta sosyal bir iletişim aracı olarak gördüğümüz silah, aslında işlevsel olarak yalnızca insanı öldürür veya yaralar. Başka hiç bir işlevi yoktur. Yalnızca bu basit neden dahi bireysel silahlanmaya karşı olmamızı gerektiriyor.  Fakat yalnızca karşı olmak yetmiyor, şiddetin artmaması için birlikte yaşadığımız insanları da bu konuda uyarmamız, bilgilendirmemiz gerekiyor. 
 
Toplumsal değişimde ve toplumu bilinçlendirme konusunda en önemli itici güç, hiç kuşku yok ki medyadır. Siz gazetecilere, bu konuda çok önemli sorumluluk ve görev düşüyor. 
 
Şiddet haberleri, yalnızca artık 3. Sayfalarda değil, gazetelerin her yerinde ve medyanın tamamında yer alıyor. Belki de en fazla okunan, dikkat edilen bu haberler gündelik yaşamın bir parçası olarak, medya izleyicisine türlü yaşamsal tecrübeler, insan hikayeleri anlatıyor. Peki bu haberlerin ve olayların tanıkları olan gazeteci arkadaşlarımız, bir tür hikaye anlatıcısı olarak, toplumsal kanaat ve davranışları şekillendirdiklerinin farkında mıdırlar? Anlatıcı olarak gazeteciler, taşıdıkları sorumluluğun bilincinde midirler?
 
Bu sorular, bugünkü eğitim programımızın temelini teşkil ediyor. Bu nedenle, ülkemizdeki en önemli iletişimsel ve değişimci güç olan medyanın, özellikle de yerel medyanın, şiddet ve bireysel silahlanma konusundaki olayları topluma yansıtırken, objektif ve meslek gereklerine uygun bakış açısını sağlamak amacıyla Türkiye’de Bireysel Silahsızlanma ve Şiddet Haberleri Yerel Medya Eğitim Projesi’nin 3. Seminerini gerçekleştirmek üzere bugün burada toplandık.
 
Bugünki programımız 2 bölümden oluşmaktadır. 1. Bölümde; genel olarak, Gazetecilik meslek ilkeleri, bireysel silahsızlanma, şiddetin haber değeri, medya okuryazarlığı konuları ele alınacak. Öğle yemeğinden sonraki 2. Bölümde ise; şiddet haberlerinde toplumsal cinsiyet ve insan hakları konularında bilgileneceğiz.
 
Sonrasında ise “Yerel Medya’nın Şiddet Haberciliğine Bakışı” konusundaki tartışma oturumunda sayın konuşmacılarımız, oturum başkanlarımız ve siz gazeteci arkadaşlarımız ile birarada olacağız. Bu oturum, karşılıklı olarak konuya bakış açımızı ortaya koyacağı için son derece önemlidir. Bu nedenle son oturuma katılmanızı, fikirlerinizi, sorularınızı ve değerlendirmelerinizi bizlerle paylaşmanızı rica ediyoruz.
 
Bu bölümü takiben sizlere sertifikalarınızı takdim etmekten gurur duyacağız.
 
Bu vesileyle; organizasyonda emeği geçen herkese; Sayın konuşmacılarımız Yrd. Doç. Dr. Esra Arsan’a, Av. Filiz Kerestecioğlu’na, Serpil Çamoğlu’na, Yrd. Doç. Dr. Hakan Ergül’e, Av. Fikret İlkiz ve Psikiyatr Dr. Ayhan Akcan’a, Nail Güreli’ye; Oturum Başkanlarımız Sayın Hüsnü Arslan’a ve Prof. Dr. Ali Murat Vural’a içtenlikle teşekkürlerimi sunuyorum.
 
Ayrıca değerli katkılarından dolayı Anadolu Üniversitesi’ne ve Sayın Rektör Prof. Dr. Fevzi Sürmeli’ye çok teşekkür ediyorum.
 
Son olarak açılış konuşmalarıyla semineri onurlandırdıkları için Sayın Rektör’e, Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen’e ve Sayın Vali Kadir Çalışıcı’ya sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum.
 
Tekrar hepinize hoşgeldiniz diyorum... Ve verimli, eğlenceli, katılımcılığın yüksek olduğu bir çalışma diliyorum.
 
Umut dolu yarınlara...