28 Eylül Bireysel Silahsızlanma Günü Sessiz Ayakkabıların Yürüyüşü

28 Eylül 2001
Maçka Demokrasi Parkı
 
Nazire Dedeman
Umut Vakfı Kurucu Başkanı
Konuşma Metni

 
 
Değerli Konuklar,
Bundan sonra, örneğin yarın, ne olur bilemem ama daha düne kadar Barış içinde yaşamanın "konuşulduğu/ tartışıldığı" ve hatta bunun temel hak ve özgürlükten "sayıldığı" bir dünyamız vardı. Oysa bugün ne kadar süreceği belli olmayan bir savaşın kıyısına gelmiş bir dünyamız var.
 
Bugün biz, böyle bir muhtemel savaşın gölgesinde ; 28 Eylül Bireysel Silahsızlanma günün de, bir kez daha " Bireysel Silahlanmaya Hayır. " demek için düzenlediğimiz Sessiz Ayakkabıların Yürüyüşü etkinliğimizi gerçekleştirmek için bir aradayız.
 
Hoş geldiniz.
 
Değerli Konuklar,
Sizlerin de bildiği gibi ; Umut Vakfı, kurulduğu 1993 yılından beri, anlaşmazlıkların şiddet içermeyen, uzlaşmacı ve barışçı yöntemlerle çözülmesi için uğraş veriyor. Bu hedef doğrultusunda; Umut Vakfı, Avrupa da, Ortadoğu’da ve yoğun olarak Türkiye’de barış için etkinliklerde bulunuyor. Bu kapsamda; arama konferansları düzenliyor, seminerler organize ediyor, eğitimler düzenliyor, gençliğe seslenen, eğitimin önemini vurgulayan kitaplar yayınlıyor.
 
Her yıl 28 Eylül Bireysel Silahsızlanma Günü etkinlikleri kapsamında; farklı dallarda belirlediği değişik konularla, ama her zaman bireysel silahsızlanma ile ilgili yarışmalar düzenliyor.
 
Bugün burada gerçekleştireceğimiz Sessiz Ayakkabıların Yürüyüşü etkinliğimizden sonra, bu yıl yapılan " Gençlik ve Silah " konulu film öyküsü ve kısa metrajlı film yarışması sonuçları da ayrıca açıklanacak ve değerli katılımcıların bulunacağı, İstanbul Barosu ile düzenlenen bir forum yapılacak.
 
Değerli konuklar,
Bugün burada, Şişli Belediyesi’nin destekleriyle Maçka Parkın da bir araya geldik.
Gördüğünüz gibi bireysel silahlanmaya karşı mücadelede bizler elimizden geleni yapmaya çalışıyoruz.
 
Ama inanın ki sadece biz değil, bugün dünyada milyonlarca insan bu ideal için çalışıyor. Bunun bize güç verdiğini belirterek, bireysel silahsızlanma konusunda dünyanın neler yaptığına kısaca göz atmak gerekiyor.
 
Örneğin bu yıl; 10-20 Temmuz tarihleri arasında Birleşmiş Milletler tarafından New York’ta düzenlenen hafif silahlarla ilgili konferans büyük ilgi topladı.
 
Konferansa 189 ülkeden binin üzerinde delege katıldı. Burada; hafif silahların yasa dışı yollardan satışının ve suç örgütlerinin eline geçmesinin engellenmesinin çareleri arandı.
 
Şu yazgıya bakın ki konferansa katılan Amerikan delegesi, o gün silah taşınmasının engellenmesine ve denetlenmesine ilişkin Birleşmiş Milletler düzeyinde önlem alınamayacağını, bu işin ulusal hükümetlere bırakılmasını dile getirmişti.
 
Dünyayı bir anda savaşın eşiğine getiren hava korsanlarının bu kıyımı/ bu katliamı serbestçe üzerlerinde taşıdıkları hafif silahlarla gerçekleştirdiklerini anımsatmam bilmem burada doğru olur mu?
 
Değerli Konuklar,
Konferans sonunda New York’ ta Birleşmiş Milletler binası önüne toplanan bireysel silahlanma karşıtları da, aynı sizler gibi tıpkı bugün bizim yaptığımız gibi anlamlı bir protestoda bulundular.
 
Tabanca, tüfek, bıçak gibi bireysel silahlarla öldürülen yakınlarının ayakkabılarını kırmızı bir halı üzerine bıraktılar dans ettiler, şarkılar söylediler. Bireysel Silahlanmaya Hayır dediler.
 
Gördüğünüz gibi, Türkiye’ de olduğu gibi dünyada da bireysel silahlanmaya karşı etkin bir mücadele yürütülüyor.
 
Birleşmiş Milletler Konferansına yansıyan sayılar bence herşeyi anlatıyor:
90’lı yıllarda dünyada yaşanan 49 silahlı çatışmanın 46’sında hafif silahlar kullanıldı.
Yine 90’lı yıllarda yaşanan savaşlarda 4 milyon insan öldü. Bu kayıpların % 90’ı sivillerdi. İnsanlığın kaybettiği bu sivillerin % 80’i ise kadın ve çocuktu.
 
Konferansa yansıyan diğer veriler ise, hafif silah bulunan evlerde silah bulunmayan evlere oranla 2,7 kat daha fazla cinayet işlendiğini ve silah bulunan evlerde silah bulunmayan evlere oranla 4,8 kat daha fazla intihar olaylarına rastlandığını ortaya koydu.
Bu sayıları alt alta , yan yana getirdiğimizde; aslında, dünyanın zaten topyekun bir savaş içinde olduğu gibi bir sonuç çıkıyor. Ülkemizde ise; bilinçsiz ellerde dolaşan milyonlarca ruhsatlı silah ve en az bunların 4 misli ruhsatsız silah var.
 
Adalet Bakanlığı Adli Sicil İstatistik Genel Müdürlügü’nden alınan alınan veriler ise durumun vahimliğini gözler önüne sermektedir :
Ceza Mahkemelerinde, 2000 yılı istatiktiklerine göre, kasten ve taksirle adam öldürme suçları nedeniyle açılan toplam dava sayısı 26.403 olup bu davalarda yargılanan toplam sanık sayısı 38.865 tir.
 
Yine 6136 sayılı ateşli silahlar ve bıçaklar hakkında kanuna muhalefetten 2000 yılı içerisinde toplam 21.515 dava açılmış, ve toplam 27.933 kişi yargılanmıştır.
 
Özetle; T.C. Kanununun adam öldürme cürümleri ve 6136 sayılı yasaya muhalefetten yargılanan toplam sanık sayısı 66.798’dir.
 
Bu rakkamlara adam yaralama dahil değildir. En az onbinlerce kişide bu suçlardan yargılanmaktadır.
 
Diğer bir gerçek ise Türkiyede kayıtlı 570 tane silah tamiri ve üretimi yapılan yerin mevcudiyetidir.
 
Tablolar acı olduğu kadar şiddete ne denli meyilli olduğumuzun göstergesidir.
 
Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü istatistiklerine göre ise ceza evlerinde 59 bin 901 tutuklu ve hükümlüden 12 bin 529 ’u adam öldürmek suçundan mahkümdur. Bu da en az 12 bin 529 kişinin yaşama hakkı elinden alınmış demektir.
 
Değerli Konuklar ,
Bütün bunlardan sonra gündeminde savaş olan bir dünyada bireysel silahlanmaya karşı mücadeleyi konuşmanın ne anlamı var diyebilirsiniz.
 
Soruna canından can koparılan insanların penceresinden bakabilirseniz, bu kavganın anlamını kolayca kavrayabilirsiniz.
 
Bir yakınını cinayete kurban veren herkesin bildiği gibi, ateş; "düştüğü yeri" , bıçak; " değdiği yeri " yakıp geçiyor. Unutulur dense de asla unutulmuyor. Yaşam onlar için bir daha asla eskisi gibi olmuyor.
Bir namludan fırlayan kurşunla "canından can koparılan " bir insan olarak size soruyorum, dünyada her an size veya bir yakınınıza da yöneltilebilecek, ateşlenmeye hazır 500 milyon tabanca ve tüfek olmasından rahatsız olmaz mısınız?
Bunu önemseyin ve bundan rahatsız olun. Bir parmağın dokunduğu tetiğin sizi her an sevdiklerinizden koparıp alabileceğini bilin.
Türkiye’de insan yaşamına sadece tabanca ve tüfek son vermiyor. Günümüzde bir bıçağın ucuyla anne, baba, eş, kardeş "yüreğinin yarısını alıp götüren" cinayetlerin sayısı da, acısı da insanı utandırıyor. Çok zor, hatta olanaksız gibi görünse de bu korkuya son vermek bu utançtan kurtulmak gerekiyor. Bu ve benzeri gerçekler insanın artık susmaması gereğini tartışmasız bir biçimde ortaya koymaktadır.
 
Bugün aramızda yüreğinin yarısı alıp götürülmüş anne, baba, eş, kardeş ve dostlar var.
Onlar için, hepimiz için gideni geri getirmek elbette mümkün değil. Ama bu olumsuz gidişe " dur " demenin yolunu aramanın önünde hiçbir engel yok. 
Bizler Umut Vakfı olarak, bu zorluğun inatçı çabalarla aşılabileceğine inanıyoruz. İnsanımız için umutluyuz. Çünkü Umut Vakfı olarak bireysel silahlanmaya karşı başlattığımız mücadele çağrımıza katılımın ve desteğin her gün biraz daha büyüdüğünü görüyoruz. Etkinliklerimiz ilgiyle izleniyor, etkinliklerimize katılım çoğalıyor.
 
Ama bugün bu saate tüm insanlık için de umutluyuz demenin zor olduğunu da biliyoruz. Amerika Birleşik Devletlerine yapılan saldırıda gördük ki, uçaklar da tabanca gibi/ bıçak gibi silah oldu. Bireysel şiddet, örgütlü şiddet kadar güçlü olmaya başladı. Bireysel şiddet toplu teröre dönüşürken, bizi, dünyayı savaşın eşiğine getirdi.
 
Dileriz daha başka savaşlar olmaz, masum insanlar ölmez. Şiddetin terörün kökü kazınır ve adalet yerini bulur. İşte o zaman daha onurlu yaşarız. Ve biz yaşama hakkının her koşulda, her şeye rağmen, her zaman savunulabileceğine yürekten inanmış olmanın keyfini çıkarırız.
 
Ülkemizde silah kültürü ve geleneğinin olması, silah merakı, eğitim seviyesi düşük ve şiddete meyilli bir toplum oluşumuz ve bunların katlanarak artması, işte bizleri bu acı tabloları yaşamaya getirdi. Hükümetlerimizde adeta teşvik edercesine ceza ve af politikalarıyla, Bireysel Silahlanmayı kolaylaştırıcı hatta özendirici uygulamalarıyla, bu tabloya maalesef katkıda bulundu. Ve bizde seslenmek istedik. Eğitim ve yasal düzenlemelerine acilen ihtiyaç var.
Her insanın insan olarak doğmasından kaynaklanan bir yaşama hakkı var. Kimsenin bu hakkı alınamaz.
EĞİTİM VE YASAL DÜZENLEMELERE ACİLEN İHTİYAÇ VAR.
Dünya susmadı, bizler de susmamalıyız.
İşte bu fikirle yıllardır sürdürdüğümüz çalışmalara bir yenisini daha ekledik. Daha geniş kitlelere ulaşmak, toplumsal bilinci hareketlendirebilmek için toplumumuza buradan, Maçka Parkından seslenmek istedik. Çünkü huzurlu ve hukukun üstünlüğünü kabul eden bir toplum olabilmek için hep birlikte olmamız gerekiyor. Az sonra Sessiz Ayakkabıların Yürüyüşü’ nü birlikte izliyeceğiz. Kırmızı halı üzerine bireysel bir silahla yaşam hakları ellerinden alınmış sevdiklerimizin adına, bu gidişe onların ağzından dur demek için ayakkabı bırakacağız. Dinleti eşliğinde yapacağımız bu eylemde amacımız kamuoyunu daha fazla bilinçlendirmek.
 
Mücadelemiz; Bireysel Silahlanmayı kolaylaştıran politikalara ve uygulamalara karşı durarak, gençlere yurttaşlık bilinci vermenin, şiddeti ve silahı onların dünyalarından ayıklamanın, onları hukuk devleti ilkelerine bağlı kılmanın mücadelesidir.
 
Birkaç cümle ile konuşmalarımı toparlamam gerekirse, umudumuz ve amacımız, vakfımız ve işbirliği içinde bulunduğumuz çeşitli kuruluşlarla birlikte, eğitim seviyesinin düşük olduğuna inandığımız toplumumuzun şiddet ve onun en uç noktası olan silah konusuna dikkati çekmek ve bilinçsiz silahlanmanın ne denli acı sonuçlar doğurabileceğini göstermek ve çözüm üretmektir.
 
En önemlisi ise, toplumsal bilince sahip bireyler olarak var olmamızdır. Geleceğimizi emanet edeceğimiz gençlerimizin, toplumsal sorumluluklarının bilincinde, barışçı ve yaratıcı gençler olması hepimizin dileği.
 
İnsanca yaşamayı hak edebilmek için, bizler, kendi payımıza düşen görevi böyle bir etkinliği aracı kılarak, kitlelere mesajımızı iletmek sureti ile yerine getirmeye çalışıyoruz. Gelin bizlere destek verin. Uzlaşmacı ruhlu, sorunlarını barışçıl yollarla çözümleyen, öfkeye, şiddete ve silaha gerek duymayan onurlu toplumlarda yaşayalım.
 
Sözlerimi noktalarken "Her insanın insan olarak doğmasında kaynaklanan bir yaşama hakkı olduğunu" vurguluyorum. Ve "bu hakkın devredilemez / vazgeçilemez ve ertelenemez bir özellik taşıdığına" dikkat çekiyorum.
 
Buradaki etkinliğimize katılan herkese yürekten teşekkür ediyorum. Şişli Belediye Başkanı Sayın Mustafa Sarıgül’e ve ekibine tüm emeği geçenlere, ve siz katılımcılara tek tek teşekkür ederim. Barış içinde savaşsız bir dünya özlemiyle bir kez daha "Bireysel Silahlanmaya Hayır." diyor, saygı ve sevgilerimi sunuyorum.
 
Umut dolu yarınlara diyorum efendim.