28 Eylül Bireysel Silahsızlanma Günü Sessiz Ayakkabıların Yürüyüşü

28 Eylül 2007
Taksim Meydanı
 
Nazire Dedeman
Umut Vakfı Kurucu Başkanı
Konuşma Metni

 
Değerli Konuklar, Değerli Dostlar,
 
Bu yıl 13’üncüsünü düzenlemekte olduğumuz “Bireysel Silahsızlanma Günü” etkinliğine hepiniz hoş geldiniz!
 
Bugün burada, bir araya gelerek, bireysel silahsızlanma için son derece önemli ve anlamlı bir buluşmayı gerçekleştirmiş bulunuyoruz. Bireysel silahlanmaya karşı mücadele veren herkes ve şahsım adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.
 
Bildiğiniz gibi, 14 yıl önce Umut Vakfı’nı kurduğumuzda, hedefimiz çocuklarımızın ve gençlerimizin bizlerle gurur duyacağı bir toplumu, barışçıl ve medeni bir toplumu inşa etmeye katkıda bulunmaktı.
 
Bu hedefle çıktığımız yolda, evlatlarımızın hukukun üstünlüğüne inanan ve adalete güvenen bireyler, hak ve sorumluluklarının farkında olan yurttaşlar olarak yetişmeleri için çalışmak gerektiğine inandık. Onların refah ve huzur içinde yaşamaları, bizlerin onlara benimsetmekle yükümlü olduğu ilkelere, değer yargılarına ve yaşam anlayışına bağlıdır.  Çünkü onlar geleceğimizdir. Ve geleceğimizin en öncelikle şiddetten ve şiddetin en önemli unsuru olan bireysel silahlardan arındırılması gerekir.
 
Anlaşmazlıkları kaba güçle, zorla çözmek ilkelliktir. Şiddet uygulamak, güçlü olmak demek değil,  güçsüzlüğü ilkellikle bastırmak demektir. Tek işlevi “öldürmek” olan ateşli silahlar, şan ve şerefin değil, ancak ilkelliğin simgesi olabilir.  Silah, cesareti, açık yürekliliği, merhamet ve anlayışlılığı yok eder, onu tutan eller potansiyel katildir. Medeniyet ve mertliği katleden bireysel silahlanmanın yaygın olması, savaş ortamında bulunmadığımız halde kişiler arasında gizliden gizliye süregelen sıcak bir “savaş”a işaret etmektedir. Yurttaşlar olarak, aramızdaki bu görünmeyen savaşa son vermek için kararlı bir şekilde “Bireysel Silahlanmaya Hayır!” dememiz gerekmektedir.
 
Değerli Dostlar,
 
Bugün dünyadaki mevcut tüm silahların yüzde 74’ü sivillerin elinde bulunuyor ve her dakika birileri ateşli silahlarla hayatını kaybediyor. Türkiye’de her 100 kişiden 13’ünde ateşli silah var ve yılda ortalama 3.000 yaşam bireysel silahlanma nedeniyle sona eriyor. Bireysel silahlar yüzünden yaşamını kaybedenlerin yakınları, aileleri ve sevdikleri ise dayanılması güç ve tarifi imkansız acıları hayatları boyunca göğüslemek zorunda kalıyorlar.
 
Bugün, geleceğimizin teminatı olan evlatlarımız, ateşli silahlarla ve bıçaklarla çok küçük yaşlarda tanışıyorlar. Her 10 gençten biri delici-kesici alet, her 20 gençten biri ise ateşli silah taşıyor ve “çete üyesi” olmaya özeniyor.
 
Durum tahmin edilenden çok daha vahimdir, değerli dostlar. Kutlamalarda, eğlencelerde ateşli silahlarla kutlama yapmanın hiçbir gelenekte yeri olamaz. Emniyet Genel Müdürlüğü verilerine göre 2006 yılı içerisinde "meskun mahalllerde silah atma"  olay sayısı 6533’ü bulmaktadır ve 2005 yılına göre % 19’luk bir artışı ifade etmektedir. Umut Vakfı olarak, 2007 yılı için yaptığımız bir çalışmada şu gerçeği gördük: Yalnızca Eylül ayına kadar, gazetelerin 3. sayfalarına yansıyan ortalama 80 olayda silahlar kaza ile patlamış ve yurttaşlarımızın yaşam hakkına son vermiştir. Bu vahim, ölümcül olaylar Ağustos ayında 16 olay ile en yüksek noktaya varmıştır. Yalnızca bu haberleri dikkate aldığımızda rahatlıkla tespit edebiliriz ki; neredeyse her ay 10 olayda ateşli silahlar sadece “kaza” ile can alıyor. Buna intiharlar, hırsızlık ve gasplarda meydana gelen ölüm ve yaralamalar, kasıtlı insan öldürme suçları da eklendiğinde, son derece ürkütücü bir tablo ile karşı karşıya olduğumuz açıktır.
 
Ülkemizde mevcut olan ortalama 2,5 milyon ruhsatlı silahlara ek olarak, bu rakamın en az 3 katı ruhsatsız silah ve gerçeğe çevrilerek insan yaşamına son veren çok sayıda kurusıkı ve gaz tabancaları korkunç bir gerçeği gözlerimizin önüne seriyor: Bireysel silahlanma hızla artıyor ve çocuklarımız, sevdiklerimiz hayatlarını kaybediyorlar.
 
Kurusıkı silah ve gaz tabancaları hakkında ülkemizde hiç bir yasal düzenleme mevcut olmadığı gibi, gençlerimiz ve bir çok yurttaşımız tarafından rahatlıkla edinilebiliyor. Kurusıkı silahlar, son derece kolaylıkla gerçeğe dönüştürülebiliyor ve suçta yaygın kullanılıyor. Yalnızca Ağostos 2007 İstanbul’da gerçeğe dönüştürülmüş kuru sıkı silahlar 33 kişi hayatını kaybetti. Kuru sıkı ile meydana gelen ölüm ve yaralamalara ilişkin istatistiki bilgi tutulmadığı için Türkiye genelinde verilere ulaşmak bugün mümkün değil. Fakat, Umut Vakfı olarak dikkat çekmek isteriz ki; kuru sıkı silahlar da insan yaşamına mal oluyor ve bireysel silahlanmanın daha da yaygınlaşmasının önlenmesi açısından bu kurusıkı silahlar konusunda gerekli yasal düzenlemelerin bir an önce yapılması gerekmektedir.
 
Trafikte, coşkulu bir eğlencede, maç sonrasında, asker uğurlamasında, sünnet düğününde, kına gecesinde, sokak ortasında… Kısacası her an her yerde, bir ateşli silahın namlusu size veya çocuklarınıza ya da yaşamınızı paylaştığınız, yokluğuna tahammül bile edemeyeceğiniz yakınlarınıza çevrilebilir.
 
Değerli Dostlarım!
 
Yaşam, 3 kuruşluk kurşunla ziyan edilecek ucuzlukta olmamalıdır. Bu gerçeği önce biz yurttaşlar, sonra güvenliğimizi, asayişi ve huzuru sağlamakla görevli kurumlar ve daha da önemlisi topluma örnek olacak siyasetçilerimiz, devlet adamlarımız ve popüler şahsiyetlerimiz görmelidir.
 
Bu çerçevede, 2007 yılı içinde şahit olduğumuz taksitli silah satışlarının devlet kuruluşlarınca yapılması kabul edilemez... “Silahı koyacak yer bulamazlar” gerekçesiyle açık alanlarda yapılan düğün, nişan, kına, sünnet gibi törenlere silahla katılmayı uygun görmeyi anlamak mümkün değildir. Devlet büyüklerimizin, diğer devlet büyüklerine silah hediye etmeleri tarafımızca şaşkınlıkla ve dehşetle karşılanmaktadır. Silahı bir hediye olarak kabul eden ve toplumsal tepkiyi, yurttaşı görmezlikten gelen siyasi anlayış, ağır eleştirileri hak etmiş olmaktadır.
 
Bireysel silahlanmayı “önemsiz” gören ve teşvik eden böyle bir anlayış varsa, ortada bir yanlışlık var demektir. Ve bu yanlışlığın asıl sorumluluğu biz yurttaşlara aittir.
 
Unutulmamalıyız ki, yaşam, bir namlunun ucunda sona erecek kadar ucuz değildir! Yaşamın bu denli değersiz olduğu bir toplumda her türlü değer yozlaşması yaşanmaktadır. Ancak inanıyorum ki; güçlü bir sivil toplumun mevcut olduğu, farklı kesimlerin güç birliği yapabildiği bir ülkede, çözülemeyecek sorun yoktur.
 
Evladını bireysel silahlanma nedeniyle kaybetmiş bir anne olarak diyorum ki: Direniyorum ve mücadele ediyorum... Başka evlatların değersiz kurşunlara hedef olmaması için, bireysel silahlanmaya karşı toplumsal birlikteliğimizi güçlendirmenin tek koşul olduğunu biliyorum. Ateş başka yerlere düşmeden farkına varınız: Hiçbir şeref, hiçbir namus, hiçbir töre ve hiçbir dava insan yaşamından üstün ve kıymetli olamaz!
 
Bir kez daha 28 Eylül Bireysel Silahsızlanma Günü nedeniyle bugün burada toplanmış bulunuyoruz. Bireylerin elindeki silahları sessizce protesto ederek, “Yaşama Hak Tanıyın” diyeceğiz. Ne kadar sevindiricidir ki; bu yıl da yalnız değiliz. İstanbul Valiliği ve Beyoğlu Belediyesi bireysel silahlanma sorunun önemine inanarak “Sesiz Ayakkabıların Yürüyüşü”ne katkıda bulundular.
 
Burada yitirdiklerimizin ardından kırmızı halının üzerine ayakkabı bırakacağız. Yitirdiklerimizin resimlerini ve çiçekleri, onlar adına, lanetlediğimiz şiddetin simgesi, kan kırmızısı halının üzerine koyacağız.
 
Şunu unutmayın ki, sorumluluğunun farkında olan her yurttaşın onlara ve ailelerine bir özür borcu var.
 
“Bireysel silahlanmaya hayır” demek, toplumu oluşturan her bireyin görevidir.
 
Umut dolu yarınlara efendim...