28 Eylül Bireysel Silahsızlanma Günü Sessiz Ayakkabıların Yürüyüşü

Taksim Meydanı
28 Eylül 2009
 
 
Nazire DEDEMAN
Umut Vakfı Kurucu Başkanı

Saygıdeğer dostlar,
 
Bugün bireysel silahlanma sonucunda “yaşama haklarını” kaybetmiş yurttaşlarımız adına “bireysel silahlanma”yı protesto etmek için 9. kez biraradayız. Çünkü, bireysel silahlanmanın neden olduğu mağduriyet devam ediyor...
 
Bu yıl, yine bireysel silahlanmanın neden olduğu korkunç dramlara şahit olduk. Her gün gazete sayfalarında ateşli silahlarla hayatını kaybeden yurttaşlarımıza ilişkin haberleri gördük, okuduk, üzüldük... Zonguldak’da Köroğlu ailesinin, Mardin’deki Bilge Köyü’nde onlarca yurttaşımızın ateşli silahlarla katledilmesine şahit olduk... Sorunun adı açık: Bireysel Silahlanma! Çözüm ise belli: Bireysel Silahsızlanma... 
 
Önce bir anne, sonra bir kadın ve bir yurttaş olarak, bireysel silahlanmanın “yaşama hakkı”nı tehdit eden en önemli sorunlardan biri olduğunu hatırlatmak için, şu rakamları bir kez daha vurguluyorum: Ülkemizde her yıl yaklaşık 3000 kişi; yani her gün ortalama 8 kişi ateşli silahlarla ölüyor. Bu yurttaşlarımızın 700’ü ise yani günde ortalama 2 kişi ateşli silahlarla kaza sonucunda yaşamını yitiriyor. 
 
Mağduriyet çift taraflıdır, yalnızca yaşamını yitirenlerle sınırlı değildir. Ölenlerin ardında kalan yoksunluk ve acı, sevenlerini, yakınlarını ömür boyu yakıyor. Ölenlerin ardında kalanları da düşünürsek, her yıl en az 15 bin kişi bireysel silahlanmanın mağdurudur. Öldürenler ise “bir dünyayı öldürmüş olma”nın sorumluluğunu ömür boyu taşıyacaklardır. 
 
Unutmamak gerekir; bireysel silahlanma ile güvenlik sağlanamaz... Aksine, bireylerin sahipliğinde bulunan silahlar tehlikeyi daha fazla davet eder. Araştırmalar gösteriyor ki, evde bir silah bulundurulması, ev halkından bir kişinin cinayet, intihar veya kaza sonucu ölmesi tehlikesini %41 oranında arttırıyor.
 
Çünkü; silah aynı zamanda tahrik unsurudur. Silahlı bir kişi, zarar vermek amacı gütmese bile, bir öfke patlaması anında ya da kaza sonucunda etrafındaki kimselere zarar verebilir. Ayrıca, karşısındaki kimsenin de silahı varsa, ölüm ve yaralama riski büyür. 
 
Öfke düzeyi yüksek olan, öfke denetimi sağlayamayan ve güvenlik nedeniyle silah taşıyan bir kimse, trafikte, evde, işyerinde bir öfke nöbeti sırasında silahına kolaylıkla davranabiliyor.  Bu nedenle alkol, öfke kontrol, madde bağımlılığı, psikolojik rahatsızlıklar gibi problemler yaşayan insanlar hiçbir gerekçeyle silahlanmamalıdır. Trafik gibi stress düzeyi yüksek yerlerde, duygusal patlamaların alkolün etkisiyle çok yaşandığı eğlence mekanlarında silah bulundurulmamalıdır.
 
 
Değerli yurttaşlar,
 
Sizlerin de takip ettiği gibi, çok üzülerek söylüyorum, son günlerde medyada küçük yaştaki çocukların ateşli silah kullanmaları sonucu “adam öldürdükleri” haberleri sıkça yer alıyor. Çünkü çocuklarımız, babalarının silahlarının, televizyonda gösterilen ve bilgisayar oyunlarından yansıyan şiddetin gölgesinde büyüyorlar... 
 
Barış, önce iki insan arasında başlar... Barış ve uzlaşmayı onlara öğretmek biz ebeveynlerin ve sonra öğretmenlerin görevidir. Bu nedenle, önce biz çocuklarımızla iletişimimizde barış ve uzlaşmanın dilini kullanalım. Sonra önce kendimiz medya okur-yazarlığını öğrenelim ve çocuklarımıza öğretelim. Kitle iletişim araçlarıyla ilişkimizi ve çocuklarımızın ilişkisini yurttaşlık bilinciyle şekillendirmek bizim elimizde... 
 
Buradan, bu acıyı 16 yıl önce yaşamış, evladı öldürülmüş bir anne olarak,  annelere, babalara, eğitimcilere, velilere sesleniyorum: Çocuklarımızı silahlanmadan uzak tutalım. Onların bilinçaltına öldürmenin değil, yaşatmanın, barış içinde yaşamanın işlenmesini sağlayalım. Bunlar bizim elimizde. Birey olarak başlayacağımız mücadelemiz, zamanla toplumsal mücadeleye dönüşecektir, dönüşüyor. Bu önlemleri almak için mutlaka bu acıyı yaşamak gerekmiyor.  
 
 
Değerli Yurttaşlar,
 
16 yıl önce Umut Vakfı’nı kurduğumuzda, hukukun üstünlüğüne ve adalete güvenmenin önemine vurguda bulunduk. Yurttaşlık bilincini ve barış kültürünü önemsedik. Bireysel silahsızlanma konusundaki çalışmalarımızı bu kavramlara dayanarak yürüttük, yürütüyoruz...
 
Türkiye’de her 100 kişiden 30’u “bireysel silahlanmaya hayır” diyor. Bugün ülkemizde “bireysel silahsızlanma” konusunda kamuoyu oluşmuşsa, bu başarı Umut Vakfı, medya ve yurttaş birlikteliğinin sonucudur. Ancak mücadelemizin henüz başındayız... Ve bu birlikteliğimizi güçlendirerek ve zenginleştirerek sürdürmeliyiz...  
 
TBMM İçişleri Komisyonu’nda bulunan “Silah Kanun Tasarısı”, bireysel silahsızlanma için önemli bir adımdır. Fakat bu adımın yurttaşın yaşama hakkını güvenceye alması için, ülkemizdeki bireysel silahlanmaya ilişkin sosyolojik gerçeklikler de göz önünde bulundurulmalıdır... 
 
Ülkemizde her gün ortalama 8 yurttaşımızın bireysel silahlanma sonucu ölmemesi için sesleniyoruz: Bireysel silahlanma engellenmelidir... 
 
Bugün burada bireysel silahlanma sonucu hayatını kaybetmiş evlatlarımızın, annelerimizin, babalarımızın, kardeşlerimizin, eşlerimizin anısına 9. kez kırmızı halıya ayakkabı bırakırken ve bireysel silahlanmayı protesto ederken; Türkiye Büyük Millet Meclisi’ndeki vekillerimize ve kamuoyuna sesleniyorum: 
 
Bugünün Türkiyesi’nde, güncel sosyolojik gerçeklere uygun güncellenecek bir silah kanun tasarısı “yaşama hakkı”na saygıya ve bireysel silahsızlanma anlayışına dayanmalıdır. Maddi çıkarları değil, yaşama hakkını güvenceye almalıdır.
Umut Vakfı, TBMM İçişleri Komisyonu’nda ele alınmakta olan Silah Kanun Tasarısı’na ilişkin birazdan buradan açıklanacak sonuç bildirgesinin dikkate alınmasını beklemektedir. İnsan hayatına zarar veren maddelere ilişkin yasal düzenlemeler nasıl yapılıyorsa; öldürmekten başka işlevi olmayan ateşli silahlar da yasaklanmalıdır.
 
Yaşanan acıların, “Bireysel Silahsızlanma” konusunda herkese yeteri kadar öğüt verdiğini düşünüyorum. 
 
Bu nedenle bir kez daha sesleniyorum: “Bireysel silahsızlanmaya” destek verin... Bu konunun takipçisi olun... Bunu çocuklarımız için yapın. Çünkü bir insanın “yaşama hakkı” herşeyin üstündedir...
 
Hepinize tek tek teşekkür ediyorum.
 
Umut dolu yarınlara efendim...