Arabuluculuk ve Demokrasi Konferansı

27 - 29 Mayıs 1994
Umut Vakfı Ankara
 
Nazire DEDEMAN 
Umut Vakfı Kurucu Başkan
Konuşma Metni

 
Sayın Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Ahmet Erdoğan, Search for Common Ground sorumlusu sevgili Bonnie Pearlman ve Stephany Koury, Çalışma Gruplarını yönetecek olan Lousie Smart ve Howard Gadlin ve değerli katılımcılar ;
 
ilem, uzlaşma ya da barış olgusunun bölgemizde gelişmesine öncülük edip katkıda bulunmaya yıllar önce başlamıştı. Amacımız bir temel oluşturduktan sonra bu konuları işleyen bir dernek kurmak, sonra da bu derneği bir vakfa dönüştürmekti.
 
İlk adımı, iki yıl önce Antalya’da yapılan ve 175’i yabancı 350 kişinin katıldığı "Barış, Uzlaşma Bilim ve Sanatı Birinci Avrupa Konferansı" nın gerçekleşmesine ve "Barış, Uzlaşma Bilim ve Sanatında Avrupa’da Kim Kimdir" kitabının basımına katkıda bulunarak attık. "Orta Doğu Uzlaşma Süreci" ön toplantısının İstanbul’da gerçekleşmesine katkıda bulunmak da bir diğer adımdı.
 
Vakıf broşüründen de anlaşılacağı gibi bundan sekiz ay önceki son elim kaybımız, bizi Umut Onurlu Önderler Vakfı’nı hızla gerçekleştirmeye yönlendirdi. Vakıf, 1993 sonunda 40’a yakın Orta Doğulu seçkin kişinin katılımıyla Antalya’da gerçekleşen "Orta Doğuda Uzlaşma Süreçleri ve Yöntemleri" konferansına, Orta Doğu Teknik Üniversitesi, "Initiatives for Peace in the Middle East" ve "European Conference on Peacemaking and Conflict Resolution" ile birlikte katkıda bulundu.
 
Son olarak da, Dünya Bankası Akdeniz Çevresel Teknik Yardım Programı, merkezi Cenevre’de olan "Uluslararası Çevre Akademisi", "Alman Teknik İşbirliği Kuruluşu", T.C. Çevre Bakanlığı ve Vakfımız işbirliği ile gerçekleşen "Çevresel Anlaşmazlıkların Giderilmesi" konferansını 9 - 13 Mayıs 1994 tarihinde yaptık.
 
Vakıf, bu güne dek gençler için bu ve buna benzer etkinliklerde bulundu. Ancak, Vakıf gençlere yönelik olmak kadar, hatta daha fazla, gençlerindir ve amacı şöyle belirlenmiştir;
 
VAKFIN AMACI
Madde 3 : "Geleceğin teminatı olan gençlerimize Atatürk’ün izinde önderlik yapacak kişilik ve beceriler kazandırarak onları ülkemizin gelişmesine yardımcı ve insanlığa yararlı bireyler olarak yetiştirmek; kişilere hukukun üstünlüğünü benimsetip uygulamasında katkıda bulunmalarını sağlamak; önderimiz Atatürk’ün ’Yurtta Sulh, Cihanda Sulh’ anlayışından yola çıkarak, uyuşmazlıkların çözülmesinde barışçıl yolları seçmelerini yeğletmek; bu bağlamda uzlaşma (ve barışı sürdürme ve geliştirme) becerilerini bireylere öğretip benimsetmek."
 
Bugün burada toplanmamıza neden olan "Arabuluculuk ve Demokrasi" seminerinin uzlaşma, barışı sürdürme ve geliştirme becerilerini sizler vasıtasıyla gençlere aktarma amacımızda önemli bir adım olacağına eminim. Eğer gençlerimizde, okul çağından başlıyarak aralarındaki uyuşmazlıkları barışçıl yollarla çözme isteği uyandırabilir, bu becerileri kazandırabilirsek, şiddetin ve aracı olan silah taşımanın ve kullanmanın da gereksizliğini zaman içinde benimsetebileceğimiz inancındayım.
 
Ülkemizde silah bulundurma ve kullanma gün geçtikçe yaygınlaşmakta, üstesine, bu konuda bireyler özendirilmektedirler. Bireysel silah bulundurma, korunma amaçlı da olsa, hiç bir ülkede salt bu sonucu vermemiştir. Ne yazık ki, silah bulunan her 35 evden birinde, silah savunma amacı ile kullanılmaya zaman kalmadan, günlük uyuşmazlıklar sonucu, aile bireylerinden birinin ölümüne neden olmuştur. Söylemek gereksiz, silah bulunmayan evlerde uyuşmazlıklar, böyle elim sonuçlar doğurmamaktadır. Verdiğim istatistikler, Amerikan toplumuna aittir.
 
Böyle bir çalışmayı, Türkiyemiz’de Vakfımız aracılığı ile yapmak istediğimizde, gördük ki, bu tür bir veri tabanını bulmak Türkiye’de mümkün değildir. Bu da bizim bu konuda, bilinçsizliğimizin bir göstergesidir.
 
Türkiye’de ki durumun ne olduğunu bilmememize karşın, biliyoruz ki, sorunlar şiddetle, silahla çözülememektedir. Tersine, alevlenmekte, arkasında dayanılmaz keder ve acılar bırakmaktadır. Kaza ile de olsa silah aracılığı ile ölüm bu sonucu değiştirmemektedir.
 
Şu halde, ben, bu Vakıf silaha karşı değil, şiddet ve araçlarının uyuşmazlıkların çözülmesinde yararlı olmadığı bilinciyle vurgulanması gerekenin, öğretilmesi gerekenin barışçıl yöntemler olduğu gerçeği sonucudur. Amacımız, uzlaşma içinde, onurlu bir yaşam sağlamak, ve bunu gelecek kuşaklara aktarmaktır.
Bu da ancak hukuk, hukuğun üstünlüğünün benimsenmesi ile ulaşılabilecek bir özlemdir. Hukukun yanlı ya da güçsüz olduğu toplumlarda kaba kuvvet hakim gelir ve kargaşa gelişir. Böyle toplumlarda bireylerin onurlu bir yaşam sürdürmeleri imkansızdır. Bu sonuç da, onursuz bireyler , onursuz toplumlar yaratır.
 
Kaba kuvvet, insan olma olgusuyla ters orantılıdır. Bu nedenle, bizler aldığımız onarılmaz yara ile acımızı gündeme getirmek ve çığlığımızla barışçıl yöntemleri duyurmakla kendimizi yükümlü kıldık.
 
Gençleri bu konularda bilinçlendirirken onlara kucak açmamız onurumuz ve umudumuz olacaktır.
 
Bu seminerin gerçekleşmesinde, Search for Common Ground sorumlusu sevgili Bonnie Pearlman’a ve emeklerini hiçbir zaman esirgemeyen Prof. Dr. İpek Gürkaynak’a teşekkür ederim. Bu duygu ve düşüncelerle seminerin başarılı olmasını diler, hepinizi saygı ile selamlarım.