28 Eylül Bireysel Silahsızlanma Günü
Sessiz Ayakkabıların Yürüyüşü
Taksim Meydanı
2003
NAZİRE DEDEMAN
Umut Vakfı Kurucu Başkanı
Bildik acı hikayelerin bir kısmı bugün burada. Bir 28 Eylül’de daha kırmızı halıyı yine taş zemine serdik. Sakladıklarımız isyanlarını yürütsünler diye. Topluma bilinç olsun, başkalarının acısına sahip çıksınlar diye.
Yurttaşların birbirlerine karşı silahlanmaları artık son bulmalıdır. Bireysel silahlanma sonucu binlerce can kaybı ve mağduriyet sözkonusudur. Korunma bahanesiyle edinilen silahlar illa ki bir tanıdığa, bir yakına kıymaktadır.
Alistair Grimason, geçtiğimiz Temmuz ayında 2,5 yaşında bir serseri kurşuna pusetinde uyurken yakalandı. Sophie North 1996’da Dunblane vahşeti olarak bilinen olayda 5 yaşındayken okulunu basan silahlı bir adamın kurşunlarına hedef oldu. Daha birkaç gün önce 5 yaşındaki Aleyna düğünde danslar ederken bir kurşunla yaşamını yitirdi. Onlar artık birer yıldız. Onlar bugün kırmızı halıda yürüyecekler, taa ki kırmızı halıyı bir daha taşa sermemize gerek kalmayana dek.
Sevgili yurttaşlar başkalarının acısına duyarlı olun. Başınıza gelmesini beklemeyin. Türkiye’de her an size veya bir sevdiğinize doğrultulmaya hazır ruhsatlı 1,5 milyon ve kaçak tahminen 3 milyon silah ve onların milyonlarca ölümcül kurşunu var. 60 milyon nüfusta 5 milyon silah – iyi niyetli bir tahminle nüfusun en az %8,7’si silahlı. Silah ayağa düşmüştür. Artık silahlardan korkmak ve sakınmak zamanıdır.
Türkiye’de bir yılda 557 kişi kaza ile silahlardan çıkan kurşunlarla öldü. Bu ölenlerin 167’si 1 –24 yaş arası çocuklar ve gençlerdi. Onlar geleceğimizin garantisiydi.
Silahlı şiddet topluma çok pahalıya malolmaktadır. Bu bedelin ödenmesi külfeti yine toplumun üzerindedir. Basit anlamda iki kişi arasında çıkan kişisel bir kavganın yaralanmayla, ölümle veya hapislikle sonlanması durumunda konuyla yakından uzaktan ilgisi olmayanlara, toplumun belki de en zor şartlarda yaşayanlarına; işsizlere, özürlülere, fakirlere, hastalara, öğrencilere, maddi külfeti vardır. Uzun süren yargılama, işgöremezlik ve tedavi maliyetleri hep toplumca karşılanır. Maalesef insan hayatının maddi bir değeri vardır.
Ayrıca, ateşli silahların yol açtığı şiddet, yatırımı caydırır. Yüksek suç oranı, can güvenliği nedeniyle silahlananların toplumda giderek “can güvensizliğinin teminatı” olması, kamu, özel sektör ve yabancı yatırımcıların yatırım yapması için gerekli huzurlu, emniyetli ve istikrarlı ortamı kökünden zedeler. Korku ortamında yatırım yapılmasını beklemek fazla hayalcilik olur.
Silahınız varsa kendiniz ve aileniz için daha sağlıklı yaşam, daha sağlıklı beslenme peşinde koşmayın. Sizin hayatınız zaten bir kumar. Kumar bir matematik. Silahın matematiği der ki: Tüm silahlı ölüm olgularında ölenlerin %80’i tetiği çeken parmağı tanıyordu.
Bir toplumda asayişin sağlanmasından sorumlu olan emniyet güçlerine ne kadar az gereksinim duyulursa, o toplumda bireylerarası üst düzey sağlıklı iletişimin kurulduğunu söyleyebiliriz. Yüksek anlayış bilinci sayesinde ötekilerle çatışmaya gerek duymaz, insana saygılı insan. Empatik anlayışa erişmiş insanın silaha da ihtiyacı olmaz.
Ölüm çoğumuzun aklından uzaktır. Akıllardan uzak tutulur. Reddedilir. Başkasının acısıdır. Ölüm yaşamın doğal döngüsünün dışındadır. Ölümle pençeleşilir. Çocukla ölüm hakkında konuşulmaz. Çocuğa ölümü anlatmak zordur. Yetişkinler çocuklarıyla ölüm konusunda konuşmaktan çekinirler. Ölüm kötüdür, ayrılıktır. Ailelerin bu tavırları çocuklarının ruhsal sağlığını korumak adınadır. Aynı yetişkinler çocuklarının eline oyuncak silah verirler. Yavrucukları mahsuscuktan adam öldürsün diye. Bu sağlıklı bir ruh hali midir?
Yetişkinlerin oyuncak silahlarla işlediği suçlar giderek artarken, gerçek silahla oyuncağı birbirinden ayırd edemeyen çocukların sebep olduğu ölümcül kazalar ile çocuğun elindeki oyuncak silahı gerçek sanarak ateş eden polislerin hikayesi de artmaktadır. Çocuğunuza oyuncak silah almayın. Onu şimdiden silah bağımlısı yapmayın.
Yasayla suç yada kabahat sayılan eylemler toplum vijdanında gerektiği gibi ahlaki kınamayla karşılanmamaktadır. Çağdaş demokratik toplumların çoğunda ‘ahlaki düzen’ in yerini çoktan hukuk almıştır. Yine de bireysel silahlanma sıradan bir şekilde toplumun hemen hemen her kesiminde yaygınlaşmıştır. Bu üstünlüğe bir şekilde kavuşan yurttaşların sayısının hızla arttığı günümüzde, artık hukukun otoritesini sorgulayabiliriz.
Anayasa yurttaşın yaşama hakkını koruma görevini devlete vermişken, her sene kolluk güçleri için bütçede pay ayrılırken, sivil yurttaşa kendi yaşama hakkını kendi korusun diye ücret karşılığı silah ruhsatı vermek nasıl bir durumdur? Devletin suçlu olanları idam etmekten vazgeçtiği bir ortamda yurttaşına kendi yaşamını korusun diye silah vermesi garip değilmidir?
Bireysel silahlanma toplumsal sorunumuzun kaynağı tek başına yurttaşlar yada hükümetler değildir. Sorun süreç içerisinde birlikte yaratılmıştır. Şimdi birlikte çözülmesi gerekmektedir. Yasalar yeniden düzenlenmeli, yargı ve yürütme gözden geçirilmeli ve yurttaşlar birbirlerinin yaşama hakkına saygı duyacak şekilde bilinçlenmelidirler.
Geriye, resmi makamların alacağı önlemler kalıyor; bunlar daha ciddi sınırlamalar, sıkı kontroller ve yasaklamalardır. Bireyler galip gelmek yerine, uzlaşmanın mutluluğuna belki
de caydırıcı kanunlar sayesinde kavuşacaklardır.
Soruna köklü çözüm getirecek olan, savaşa ne kadar duyarlı ve karşı olduklarını her fırsatta dile getiren ancak kendi yurttaşlarının birbirine kıymasına aynı duyarlılıkla yaklaşarak, ilgili yasaları bir türlü sorgulamayan siyasilerdir.
Silahsız da mutlu ve güvenli yaşama becerisi kazanmak için siyasi irade, bireylere şans tanımalıdır.
Silahlardan korkun, başkalarının acısına duyarlı olun ve bireysel silahsızlanmayı talep edin.
Değerli katılımcılar, bireysel silahsızlanmaya gösterdiğiniz duyarlılığı yürekten takdir ediyorum. Desteğiniz için teşekkür eder, yurttaş olma bilincinizi çevrenizle paylaşmanızı dilerim.
Umut dolu yarınlara...
28 Eylül Bireysel Silahsızlanma Günü
“Sessiz Ayakkabıların Yürüyüşü” nün Ardından
2001 yılında gerçekleştirdiğimiz ilk Sessiz Ayakkabıların Yürüyüşü’nün ardından etkinliğin topluma malolması için elimizden geleni yaptık. Her yıl katılımın biraz daha artması, mağdur olanların etkinliğe sahip çıkmaları, yerli basının yanısıra yabancı basının da takibi bizi memnun kıldı. Görünen o ki, Umut Vakfı’nın yakmak için çabaladığı ışık artık herkesin misyonu. Silahlı şiddetin toplumsal bir sorun olduğuna dair toplumda bilinç oluştu. Artık yurttaşlar bireysel silahsızlanma talep ediyorlar. Şimdi sıra toplumsal soruna tepki veren yurttaşların sesine, siyasiler tarafından cevap verilmesindedir. Demokratik ortamda yurttaşlar ve sivil toplum kuruluşu olarak Umut Vakfı görevini yerine getirmiştir.
Siyasilerden talebimizdir : Bireylerin elindeki ateşli silahlar nedeniyle mağdur olanlar sorumluluğunuzdur. Sorunu çözümsüz bırakmayın, YURTTAŞIN SESİNE KULAK VERİN !
Nazire DEDEMAN
Umut Vakfı
Kurucu Başkanı