Sessiz Ayakkabıların Yürüyüşü - 28 Eylül 2005
- Beyoğlu Belediye Başkanı Konuşma Metni
- Ahmet Misbah DemircanBeyoğlu Belediye BaşkanıKonuşma MetniToplum birbirinden farklı düşünen, yaşayan, farklı gelenekleri uygulayan ve farklı değer yargılarına sahip bireylerden oluşur. Bu farklılıkların şiddet olmaksızın bir arada yaşayabilmeleri o toplumun çağdaşlığını ortaya koyar. Bu çağdaşlığın gereği ise, insanca yaşamak için hukukun üstünlüğüne ve barış kültürüne inanmaktır. Bireylerin bu inanca sahip olmamaları, o toplumdaki şiddetin sıklıkla yaşanmasına işaret eder. Bu gün, ateşli silahlarla yaşanan şiddetin önüne geçebilmek, protesto etmek için burada toplandık.Aynı toplumu paylaşan bireylerin birbirlerine karşı silahlanmaları bireysel silahlanmayı oluşturuyor. Takdir edersiniz ki, bu durum toplumsal barışın önünde çok büyük bir engeldir. Silahlı şiddetin önüne geçmek, topluma yüklediği maliyetlerin de önüne geçmek demektir. Şunu belirtmem gerekir ki; toplumda asayişi sağlamak, suçluları yargılamak pahalıdır. Dolayısıyla toplumsal barışın önündeki bu engeli mutlaka aşmalıyız. Kolluk güçlerinin üzerine düşen iş yükü toplumsal bilincin artması ve bireysel silahlanmanın yaşamı tehdit eden bir sorun olduğunun farkına varılması gerekir.Çağdaş ülkelerde olduğu gibi biz de şiddetin her türlüsünü ülkemizden sileceğiz. Şiddeti anlaşmazlıkların çözümü olmaktan çıkartacağız. Demokrasi ve hukuk devleti kavramlarının giderek geliştiği, bu kavramların yurttaşlar tarafından bilinçle talep edildiği bir toplumda elbette ki bireysel silahlanma isteği de anlamsızlaşacak ve giderek ortadan kalkmaya başlayacaktır.Silahsızlanmayı nasıl başaracağız? Hep birlikte - yurttaş, devlet, sivil toplum kuruluşları elele.Toplum içinde yaşayan bireylerin silahlanma nedenlerinin içinde en önde gelenin güvenlik endişesi olduğu görülüyor. Dolayısı ile bireylerin can ve mal güvenliğinden sorumlu olan kolluk güçlerinin topluma güven veren bir konumda olmasının önemi büyük. Ve her konuda olduğu gibi silahsızlanmada da, devletin yasama organına büyük iş düşüyor. Tabii toplumun sosyal ve ekonomik dalgalanmalarına, nüfusun niteliğine uygun, iyi ve icrası kolay ve icrası mümkün kanunlar çıkarmak meclisin görevi.Ancak, bireylerin silahsızlanması için en önemli bir mekanizma sosyal kontroldür. Barışcıl ortamda yaşayabilmek için öncelikle barış kültürüne inanmak ve benimsemek gerekir. İnsanlar komşularına dikkat etmelidir ve komşularına sahip çıkmalıdır. Bu mekanizmanın sağlanması için gerekli olan ise aile içi eğitim, okul eğitimi, askerlikte alınacak eğitim, medyanın bilgilenmesi ve sürekli bilgilendirmesidir.Suç topluma çok pahalıya malolmaktadır. Bu bedelin ödenmesi külfeti yine toplumun üzerindedir. Basit anlamda iki kişi arasında çıkan kişisel bir kavganın yaralanmayla, ölümle ve/veya hapislikle sonlanması durumunda konuyla yakından uzaktan ilgisi olmayanlara, toplumun belki de en zor şartlarda yaşayanlarına; işsizlere, özürlülere, fakirlere, hastalara, öğrencilere, maddi külfeti olur. Uzun süren yargılama, işgöremezlik ve tedavi maliyetleri hep toplumca karşılanır. Toplumsal refahın sağlanabilmesi için bu maliyetlerin bertaraf edilmesi şarttır.Yasayla suç ya da kabahat sayılan eylemler toplum vicdanında gerektiği gibi ahlaki kınamayla karşılanmalıdır. Silaha sahip olmanın yüz kızartıcı suç kabul edildiği ve utanç verdiği gün, barış kültürü adına önemli bir adım atılmış olacaktır.Devlet tüm organlarıyla bireylerin refahını, güvenliğini sağlamalı ve bunu sürekli kılmalıdır. Bu hepimizin bildiği bir gerçek. Ancak bireylerin mutlak işbirliği gereklidir. Bireylerin ortak menfaatine uygun olmayan hiçbir şey devletin menfaatine uygun değildir.Yurttaşların kolluk güçlerine güven duyması sağlanmalıdır. Bu suçu kınayarak, suç işlemeyerek mümkün olabilir. Bir toplumda asayişin sağlanmasından sorumlu olan emniyet güçlerine ne kadar az gereksinim duyulursa, o toplumda çağdaş uygarlık seviyesine gelindiğini söyleyebiliriz.Tüm bunların bilincinde olarak hepimiz bugün burada toplandık. Çabamız insanımızın doğuştan sahip olduğu yaşama hakkının kalitesini arttırmak içindir. Toplumsal sorunları çözmenin yalnızca tek bir yöntemi vardır. Devlet, yurttaşlar ve sivil toplum kuruluşları dayanışma içerisinde olmalıdırlar.Umut Vakfı’nın yıllardır sürdürdüğü bireysel silahsızlanma çalışmalarına gönülden katıldığımı ifade etmek istiyorum ve bu konuyu toplumun dikkatine ısrarla sundukları için kendilerine teşekkür ediyorum.
- Nazire Dedeman Konuşma Metni
- 28 Eylül Bireysel Silahsızlanma GünüSessiz Ayakkabıların YürüyüşüTaksim Meydanı2005NAZİRE DEDEMANUmut Vakfı Kurucu BaşkanıDeğerli Katılımcılar,Bugünün gençleri, evlatlarımız geleceğimizdir. Onların refah ve huzur içinde yaşamaları bizlerin onlara benimsetmekle yükümlü olduğu ilkelere, değer yargılarına ve yaşam anlayışına bağlıdır. “Bunlar nedir” diye sorarsanız: Her şeyden önce hukukun üstünlüğüne olan inançtır... Adalete güven duyulmasıdır... Toplum içinde yaşamanın gereği olan bilinçli, sorgulayıcı, hak ve görevlerinin farkında olan ve onları uygulayan yurttaş olmanın önemidir... Anlaşmazlıkları kaba güçle çözmenin ilkellik olduğunu bilmektir... Uzlaşmayı benimsemektir... Şiddet uygulamak güçlü olmak demek değildir, güçsüzlüğü ilkellikle bastırmak demektir.İşte 11 yıl önce bu amaçlarla ve ilkelerle yola çıktık ve bugün inançlarımızdan, amaçlarımızdan sapmadan; toplumumuzun önemli bir sorunu olan bireysel silahlanmaya karşı, barıçcıl bir topluma kavuşmanın özlemiyle mücadele ediyoruz. Çünkü şiddetin en uç noktası, öldürmekten başka işlevi olmayan ateşli bir silahla insan yaşamına son vermektir. Maalesef ülkemizdeki sayısal veriler ve en önemlisi yaşanan elim olaylar bu sorunun her geçen gün daha önemli olduğunu kanıtlıyor.Bir ülkede yılda ortalama 3000 kişi ateşli silahlar nedeniyle hayatını kaybediyorsa orada bireysel silahlanma sorunu var demektir. Bu toplumda yılda ortalama 700 kişi hangi namludan çıktığı belli olmayan bir kurşunla, adına “kaza” denilen bir olayda hayatını kaybediyorsa orada bireysel silahlanma sorunu var demektir. Bir toplumda 20’li yaşlarında Begüm’ler, 10’lu yaşlarında İbrahimler ve niceleri düğünlerde, maçlarda, asker uğurlamalarında serseri bir kurşuna hedef oluyorsa orada bireysel silahlanma sorunu var demektir. Üstelik bu durum “kaza kurşunu”, “maganda kurşunu” gibi terimlerle basite indirgenemeyecek kadar ciddi, ölümcül bir sorundur. Bu durumu belirleyen tek kavram “BİREYSEL SİLAHLANMA SORUNU”dur. Ülkemizde gençler, çocuklar, yetişkinler “maganda kurşunu” sonucu değil “bireysel silahlanma” sonucu ölüyorlar.Türkiye’de bireylerin mülkiyetinde bulunan ateşli silahların sayısı çok fazladır. Üstelik bu silahların üretiminde, satışında, edinilmesinde ve kullanımındaki denetimsizlik çok ürkütücüdür. 2003 yılında yaklaşık 2 milyon ateşli ruhsatlı silah mevcutken 2004-2005 yıllarında bu sayı 2 milyonun üzerine çıkmıştır. Üstelik kayıtsızca kullanımda bulunan ruhsatsız silahların sayılarının ruhsatlıların en az 3-4 katı olduğu tahmin ediliyor. Unutulmamalıdır ki; her silahlı insan potansiyel bir katil, dolayısıyla her silahsız insan ise potansiyel bir maktuldür. O halde ateşli silahların bu denli yaygın olduğu ve fütursuzca kullanıldığı bir toplumda potansiyel katiller ve maktullerin sayısı hiç de az değildir.Uzlaşma ve hoşgörü benimsenmesi gereken en önemli iki anlayıştır. Silah edinmenin ve kullanmanın “nedenleri” değil “bahaneleri” olur. Bu bahanelerin en yaygını ise “güvenlik”tir. Bir toplumda güvenliği kolluk güçleri, güvenlik sağlar. Eğer yurttaşlarımız güvenlik güçlerine rağmen silahlanıyorlarsa, bu ülkenin bazı milletvekilleri güvenliği sağlamanın tek yolunun “silahlanmak” olduğunu savunuyorsa orada bir yanlışlık var demektir. Bu yanlışlık bizlere aittir. O milletvekillerini Meclis’e gönderen, bizleri temsil etmekle görevlendiren biz yurttaşlara aittir.Unutulmamalıdır: Yaşam bir namlunun ucunda sona erecek kadar ucuz değildir... Yaşamın bu denli ucuz olduğu bir toplumda her türlü değer yozlaşması yaşanır. Ancak inanıyorum ki; güçlü bir sivil toplumun mevcut olduğu, farklı kesimlerin güçbirliği yapabildiği bir ülkede çözülemeyecek sorun yoktur.Bu yıl 28 Eylül Bireysel Silahsızlanma Günü’nde “Sessiz Ayakkabıların Yürüyüşü” ile, bir ateşli silahın namlusundan çıkan mermilerle hayatını kaybetmiş insanlar adına “bireysel silahlanmaya hayır” demek için burada toplandık. Bireylerin elindeki silahları sessizce protesto ederek “Yaşama Hak Tanıyın” diyeceğiz. Ne kadar sevindirici ki; bu yıl yalnız değiliz. İstanbul Valiliği ve Beyoğlu Belediyesi bireysel silahlanma sorunun önemine inanarak “Sesiz Ayakkabıların Yürüyüşü”ne katkıda bulundular. İstanbul Valiliği ile bu yıl gerçekleştirdiğimiz “Türkiye’de Bireysel Silahlanma Sorunu: Çözüm Önerileri” Arama Toplantısı’nın Sonuç Bildirgesi’ni, bu programımızın ardından Atatürk Kültür Merkezi’nde açıklayacağız. Ayrıca, Reklam Yaratıcıları Derneği ile işbirliği içinde, Hollanda Başkonsolosluğu’nun değerli katkılarıyla gerçekleştirdiğimiz “Bireysel Silahsızlanma: Yaşama Hak Tanıyın” konulu Beyin Fırtınası Yarışması’nda ortaya çıkan ve ödül alan reklam kampanyalarını sunacağız.Ortadadır ki; geçtiğimiz yıla göre daha fazlayız ve her geçen yıl bireysel silahlanmayı protesto edenlerin sayısı daha da artacaktır... Ülkemizde ilk defa bir Başbakan bireysel silahsızlanmanın önemine vurguda bulundu ve çalışmalar yapılacağını ifade etti. Sayın Başbakan’ın verdiği sözü tutacağına inanıyor; Türkiye Büyük Millet Meclisi’ndeki Milletvekilleri’mizin bireysel silahsızlanma için gerekli çalışmaları yapmalarını ve her zaman duyarlı olmalarını bekliyoruz. Umut Vakfı olarak konuyla ilgili her türlü desteği vermeye hazırız.Bir silahın kurşunuyla evladını kaybetmiş bir anne olarak biliyorum ve sizlere sesleniyorum. Bir insanın yaşamı kadar değerli hiçbir onur, hiçbir şeref, hiçbir töre, hiçbir dava yoktur.Burada yitirdiklerimizin ardından kırmızı halının üzerine ayakkabılar koyacağız. Yitirdiklerimizin resimlerini lanetlediğimiz şiddetin simgesi, kan kırmızısı halının üzerine koyacağız. Toplumumuzun her bireyinin onlara ve ailelerine özür borcu var. “Bireysel silahlanmaya HAYIR” demek, toplumu oluşturan her bireyin görevi olmalıdır.Yaşama Hak Tanımalıyız.Umut dolu yarınlara ...
- İstatistikler
-
Bireysel Silahlanmaya İlişkin 2004-2005
(İlk 6 Ay) İstatistikler
Emniyet Genel Müdürlüğü verilerine göre;
1. Emniyet Teşkilatı birimlerince, polis bölgesinde;
2004 yılında
38.988 adet tabanca taşıma ruhsatı,
39.211 adet tabanca bulundurma ruhsatı,
2005 yılı ilk 6 ayında
29.221 adet tabanca taşıma ruhsatı,
17.075 adet tabanca bulundurma ruhsatı verilmiştir.
2. Emniyet Teşkilatı birimlerince polis bölgesinde verilmiş;
2004 yılı itibariyle toplam
266.892 adet tabanca taşıma ruhsatı,
303.414 adet tabanca bulundurma ruhsatı,
2005 yılı ilk 6 ayı itibariyle toplam
284.289 adet tabanca taşıma ruhsatı,
312.892 adet tabanca bulundurma ruhsatı
bulunmaktadır.
3. Emniyet Teşkilatları birimlerince polis bölgesinde,
2005 yılı ilk 6 ayında
29.221 adet tabanca taşıma ruhsatı,
17.075 adet tabanca bulundurma ruhsatı verilmiştir.
Jandarma Genel Komutanlığı Verilerine Göre ;
Türkiye genelinde
Ülkemizde 2005 yılı itibariyle, jandarma ve polis bölgesi olmak üzere toplam ruhsatlı silah sayısı 2.145.000’dir. 2003 yılı itibariyle Türkiye’deki ruhsatlı silah sayısı ise 1.954.303’tü.
2005 yılı itibariyle ruhsatlı silah sayısında artış olduğu görülmektedir.
2004-2005 yılları polis sorumluluk bölgesinde meydana gelen asayiş olayları ve bu olaylarda ele geçirilen ateşli silah sayılarının türlerine göre dağılımına bakıldığında;
2004 yılında
Şahsa karşı meydana gelen suç sayısı toplam 158.241
Kasten öldürme suç sayısı 1.828,
İhmal veya Kazaen Öldürme suç sayısı 854
Olaylarda ele geçirilen ruhsatlı ateşli silah sayısı toplam 2.593, ruhsatsız ateşli silah sayısı toplam 10.355
Mala karşı meydana gelen suç sayısı toplam 195.337
Olaylarda ele geçirilen ruhsatlı ateşli silah sayısı toplam 167, ruhsatsız ateşli silah sayısı toplam 536
2005 yılının ilk 6 ayında (Ocak-Temmuz)
Şahsa karşı meydana gelen suç sayısı toplam 115.377
Kasten öldürme suç sayısı 1.219,
İhmal veya Kazaen Öldürme suç sayısı 448
Olaylarda ele geçirilen ruhsatlı ateşli silah sayısı toplam 1.447, ruhsatsız ateşli silah sayısı toplam 6.711
Mala karşı meydana gelen suç sayısı toplam 162.411
Olaylarda ele geçirilen ruhsatlı ateşli silah sayısı toplam 134, ruhsatsız ateşli silah sayısı toplam 355
- Program
- 28 Eylül Bireysel Silahsızlanma GünüSessiz Ayakkabıların YürüyüşüTaksim Meydanı28 Eylül 2005, Çarşamba11:55 Takdim12:00 Nazire Dedeman – Umut Vakfı Kurucu Başkanı12:05 Ahmet Misbah Demircan – Beyoğlu Belediye Başkanı12:10 Semaver Kumpanya Performans ve Perküsyon eşliğinde “Sessiz Ayakkabıların Yürüyüşü”“Türkiye’de Bireysel Silahlanma Sorunu: Çözüm Önerileri” Sonuç Bildirgesi Açıklaması “Bireysel Silahsızlanma: Yaşama Hak Tanıyın” Yarışması Ödül TöreniAtatürk Kültür Merkezi / Taksim28 Eylül 2005, Çarşamba13:30 Takdim13:35 Nazire Dedeman - Umut Vakfı Kurucu Başkanı13:40 Muammer Güler - İstanbul Valisi13:45 Arama Toplantısı Sonuç Bildirgesi Açıklaması14:00 11. Bireysel Silahsızlanma Günü Ödül Töreni
- Bülten
- “Sessiz Ayakkabılar” Taksim Meydanı’nda YürüdüTürkiye’de bireysel silahsızlanma konusunda çalışmaları başlatan ilk sivil toplum örgütü olan Umut Vakfı’nın, her yıl düzenlediği 28 Eylül Bireysel Silahsızlanma Günü etkinlikleri Taksim Meydanı ve AKM’de düzenlendi.Kurulduğu günden bu yana gerçekleştirdiği çalışmalarla “bireysel silahsızlanma” kavramını toplumun tüm kesimlerine duyuran Umut Vakfı, geleneksel 28 Eylül Bireysel Silahsızlanma Günü çerçevesinde İstanbul Valiliği ve Beyoğlu Belediyesi işbirliğiyle Taksim Meydanı’nda “Sessiz Ayakkabıların Yürüyüşü”nü gerçekleştirdi.Saat 11:55’te başlayan “Sessiz Ayakkabıların Yürüyüşü”nde bireysel silah mağdurları, duyarlı kişiler ve bireysel silahlanmaya karşı duranlar, kırmızı halı üzerine bir çift ayakkabı bırakarak bireysel silahlanmayı protesto etti.Taksim Meydanı’nda konuşan Umut Vakfı’nın Kurucu Başkanı Nazire Dedeman, Vakfın; hukukun üstünlüğüne, barış kültürüne, uzlaşmanın önemine olan inancı ve yurttaşlık bilinci ile 11 yıldan bu yana çeşitli çalışmalar yaptığını kaydetti.Bireysel Silahsızlanma günü için İstanbul Valiliği ve Beyoğlu Belediyesi gibi siyasi otoritelerin desteğinin önemini vurgulayan Nazire Dedeman “Bir ülkede yılda 3 bin kişi ateşli silahlar nedeniyle hayatını kaybediyorsa orada bireysel silahlanma sorunu var demektir. Her toplumsal sorunun çözümünde olduğu gibi devlet, sivil toplum kuruluşları ve yurttaşlarla birlikte çözüm üretip bunları uygulamaya koymak zorundadır. Bireysel silahsızlanmada da müspet sonuçlara ulaşmak için hükümetin devreye girmesi gerekmektedir. 20’li yaşlarında Begümler, 10’lu yaşlarında İbrahimler maganda kurşunları değil bireysel silahlanma sonucu ölüyorlar.” dedi.Bireysel silahlanmanın her zaman Umut Vakfı’nın gündeminde olduğunu vurgulayan Dedeman, “ ‘Sessiz Ayakkabıların Yürüyüşü’nde, bir ateşli silahın namlusundan çıkan mermilerle hayatını kaybetmiş insanlar adına ‘bireysel silahlanmaya hayır’ demek için burada toplandık. Bir silahın kurşunuyla evladını kaybetmiş bir anne olarak biliyorum ve sizlere sesleniyorum: Bir insanın yaşamı kadar değerli hiç bir onur, şeref, töre ve dava yoktur” diye konuştu.Yürüyüş sonrası Atatürk Kültür Merkezi’nde düzenlenen etkinlikte ise, İstanbul valiliği işbirliğiyle yapılan “Türkiye’de Bireysel Silahlanma Sorunu: Çözüm Önerileri” Arama Toplantısı’nın sonuç bildirgesi açıklandı. Sonuç Bildirgesi’nde “Sosyal Durum”, “Medya”, “Hukuk” ve “Güvenlik” gruplarının katılımcıları, bireysel silahlanma sorunu ile ilgili çözüm önerilerini belirledilerAyrıca yine AKM’de Umut Vakfı ve Reklam Yaratıcıları Derneği işbirliğinde, Hollanda Başkonsolosluğu’nun katkılarıyla yapılan “Bireysel Silahsızlanma: Yaşama Hak Tanıyın” konulu Beyin Fırtınası Yarışması’nın sonuçları açıklandı ve Ödül Töreni yapıldı.Semaver KumpanyaBİZ KİMİZ ?Tiyatro Topluluğuyuz...Işıl Kasapoğlu’nun 2002 yazında yaptığı çağrı üzerine bir araya gelmiş tiyatrocularız; çoğumuz mektepli, çoğumuz alaylı. Tiyatro’nun nasıl yapılması gerektiğine dair sorular sorduk. Basit sorumuza basit cevaplar bulduk bir de ideallerimizi gerçekleştirebilme imkanı.Uzak bir yer seçtik…Tiyatroların bir araya toplandığı ya da varolan seyirciye kolay ulaşabildikleri bir semtte tiyatro yapıp seyirci açısından dolayısıyla da maddi açıdan rahat edebilecekken tiyatronun olmadığı bir eski İstanbul semtine; Haliç’in öte yanına yerleştik. Tiyatroya gitmeyenlere tiyatroyu getirdik. Türkiye’de tiyatroya kimse gitmez diyenlere Türkiye’de herkesin tiyatroya gideceğini kanıtlamak için.Sahnemizi Kendimiz Yaptık…1974 yılında Altan Erbulak’ın büyük zahmetlerle açtığı, o dönemde hayli popüler olan, sonraları Nejat Uygur’un oynadığı fakat bir süredir kullanılamaz olan eski Çevre Tiyatrosu’nu elden geçirdik; koltukları, sahneyi, fuayeyi, gişeyi yeniden yaptık. Birkaç dost dışında hiçbir kurumun yardımı olmadan hem de. Ellerimizle kendi sahnemizi, evimizi oluşturduk; 377 koltuğa, 11x4x7m. sahneye sahibiz.Türkiye’nin Her Yanındaki Konservatuvar’lardan geldik…Eskişehir, Ankara, İstanbul, Mersin,İzmir illerinden; Hacettepe, İstanbul, Mimar Sinan, Dokuz Eylül Üniversitesi,Anadolu Üniversitelerinde, hatırı sayılır tiyatro okullarında okuduk. Televizyon sektörüne değil tiyatro işine soyunduk.Işıl Kasapoğlu ile çalışıyoruz…Türkiye’nin en iyi tiyatrocularıyla çalışıyoruz. Işıl Kasapoğlu Sanat Yönetmenimiz. Bülent Emin Yarar oyunlarımızı yönetiyor, Metin Deniz ve Hakan Dündar’la dekor; Nejat Yavaşoğulları, Şebnem Ünal, Mazlum Çimen ile müzik çalışıyoruz. Türkiye’nin önemli tiyatrocuları bizi destekliyor.Sigara Parasına Tiyatro Bileti Satıyoruz…Bilet fiyatlarımızı en baştan beri hep düşük tuttuk. Beş Milyon Liraya kukla ve çocuk oyununa yaşınıza göre yedi veya on milyon liraya büyük oyuna koltuk kiralayabilirsiniz. Bilet fiyatlarını kimse bahane etmesin, her gelir seviyesinden insan seyredebilsin diye.Haftada Ortalama Altı Oyun Oynuyoruz…Çoğu kendi sahnemiz Çevre Tiyatrosu’nda olmak üzere Beşiktaş’ta Afife Jale Sahnesi’nde, Kadıköy’de Oyun Atölyesi’nde, İstanbul’un bir çok semtinde, Türkiye’nin her yerinde ve Dünyanın çeşitli kentlerinde oynuyoruzKocamustafapaşa’dan Dünya’ya Açıldık…İtalya’da ilk kez Türkçe oyun oynadık. New York’ta, Strasbourg’da, Sofya’da festivallere katıldık.Kendi sahnemizde bir Fransız grupla ortak performans gerçekleştirdik. Avrupa’dan önemli tiyatrocular bizimle work-shoplar yaptılar. Şimdi de yurtdışından önemli topluluklarla projeler planlıyoruzKukla Yapıyor ve Oynatıyoruz…Çevre Tiyatrosu’nda açtığımız kukla atölyesiyle Karina Cheres önderliğinde kuklalar ve kukla oyunları yaptık. Kukla üzerinde ciddiyetle durup Türkiye’de bu konudaki açığı kapatmaya çalışıyoruz.Eğitim Merkeziyiz…Çocuklardan yetişkinlere her yaş grubuna tiyatro kursları veriyoruz. Yüzden fazla kursiyer tiyatro kurslarımıza devam ederek insan ilişkilerine farklı bir dil kazandırdılar, beden dili ve disiplini öğrendiler. Bir çok yetişkin kursiyer hayatında sosyalleşmeye dair yeni bir sayfa açtı.Sanat Merkeziyiz…Zuhal Olcay’dan Esin Afşar’a, Rahmi Saltuk’dan Muammer Ketencoğlu’na nitelikli konserlere, modern dans gösterilerine ve amatör tiyatrolara ev sahipliği yaptık. Sahnemizi her türlü sanatsal etkinliğe açtık.Opera Yaptık…Böylece ilk kez devlet sahneleri dışında bir özel tiyatro opera sahnelemiş oldu. Kocamustafapaşa’daki insanlar da ilk kez opera seyretme şansına sahip oldular. Orkestrası, korosu ve solistleri, gösterişli kostümleriyle İngilizce, barok opera yaptık.Ödüller Aldık…Kurulduğumuz yıldan itibaren ülkemizin saygın tiyatro ödüllerine layık görüldük. Tiyatro dünyası, onları umutlandırdığımızı her fırsatta dile getirdi, hakkımızda çok yazıldı, çizildi.Sponsorumuz veya Finansmanımız Yok…Hem sahnemizin yapım aşaması hem de perdemizin açık olduğu iki sezonda birkaç dostumuz dışında sponsorumuz olmadı. Gişe geliri ve turnelerde oynadığımız oyunların gelirleriyle ayakta kaldık..
- Fotoğraflar