-
28 Eylül Bireysel Silahsızlanma Günü
”Sessiz Ayakkabıların Yürüyüşü”
Taksim Meydanı
28 Eylül 2009
Nazire DEDEMAN
Umut Vakfı Kurucu Başkanı
Saygıdeğer dostlar,
Bugün bireysel silahlanma sonucunda “yaşama haklarını” kaybetmiş yurttaşlarımız adına “bireysel silahlanma”yı protesto etmek için 9. kez biraradayız. Çünkü, bireysel silahlanmanın neden olduğu mağduriyet devam ediyor...
Bu yıl, yine bireysel silahlanmanın neden olduğu korkunç dramlara şahit olduk. Her gün gazete sayfalarında ateşli silahlarla hayatını kaybeden yurttaşlarımıza ilişkin haberleri gördük, okuduk, üzüldük... Zonguldak’da Köroğlu ailesinin, Mardin’deki Bilge Köyü’nde onlarca yurttaşımızın ateşli silahlarla katledilmesine şahit olduk... Sorunun adı açık: Bireysel Silahlanma! Çözüm ise belli: Bireysel Silahsızlanma...
Önce bir anne, sonra bir kadın ve bir yurttaş olarak, bireysel silahlanmanın “yaşama hakkı”nı tehdit eden en önemli sorunlardan biri olduğunu hatırlatmak için, şu rakamları bir kez daha vurguluyorum: Ülkemizde her yıl yaklaşık 3000 kişi; yani her gün ortalama 8 kişi ateşli silahlarla ölüyor. Bu yurttaşlarımızın 700’ü ise yani günde ortalama 2 kişi ateşli silahlarla kaza sonucunda yaşamını yitiriyor.
Mağduriyet çift taraflıdır, yalnızca yaşamını yitirenlerle sınırlı değildir. Ölenlerin ardında kalan yoksunluk ve acı, sevenlerini, yakınlarını ömür boyu yakıyor. Ölenlerin ardında kalanları da düşünürsek, her yıl en az 15 bin kişi bireysel silahlanmanın mağdurudur. Öldürenler ise “bir dünyayı öldürmüş olma”nın sorumluluğunu ömür boyu taşıyacaklardır.
Unutmamak gerekir; bireysel silahlanma ile güvenlik sağlanamaz... Aksine, bireylerin sahipliğinde bulunan silahlar tehlikeyi daha fazla davet eder. Araştırmalar gösteriyor ki, evde bir silah bulundurulması, ev halkından bir kişinin cinayet, intihar veya kaza sonucu ölmesi tehlikesini %41 oranında arttırıyor.
Çünkü; silah aynı zamanda tahrik unsurudur. Silahlı bir kişi, zarar vermek amacı gütmese bile, bir öfke patlaması anında ya da kaza sonucunda etrafındaki kimselere zarar verebilir. Ayrıca, karşısındaki kimsenin de silahı varsa, ölüm ve yaralama riski büyür.
Öfke düzeyi yüksek olan, öfke denetimi sağlayamayan ve güvenlik nedeniyle silah taşıyan bir kimse, trafikte, evde, işyerinde bir öfke nöbeti sırasında silahına kolaylıkla davranabiliyor. Bu nedenle alkol, öfke kontrol, madde bağımlılığı, psikolojik rahatsızlıklar gibi problemler yaşayan insanlar hiçbir gerekçeyle silahlanmamalıdır. Trafik gibi stress düzeyi yüksek yerlerde, duygusal patlamaların alkolün etkisiyle çok yaşandığı eğlence mekanlarında silah bulundurulmamalıdır.
Değerli yurttaşlar,
Sizlerin de takip ettiği gibi, çok üzülerek söylüyorum, son günlerde medyada küçük yaştaki çocukların ateşli silah kullanmaları sonucu “adam öldürdükleri” haberleri sıkça yer alıyor. Çünkü çocuklarımız, babalarının silahlarının, televizyonda gösterilen ve bilgisayar oyunlarından yansıyan şiddetin gölgesinde büyüyorlar...
Barış, önce iki insan arasında başlar... Barış ve uzlaşmayı onlara öğretmek biz ebeveynlerin ve sonra öğretmenlerin görevidir. Bu nedenle, önce biz çocuklarımızla iletişimimizde barış ve uzlaşmanın dilini kullanalım. Sonra önce kendimiz medya okur-yazarlığını öğrenelim ve çocuklarımıza öğretelim. Kitle iletişim araçlarıyla ilişkimizi ve çocuklarımızın ilişkisini yurttaşlık bilinciyle şekillendirmek bizim elimizde...
Buradan, bu acıyı 16 yıl önce yaşamış, evladı öldürülmüş bir anne olarak, annelere, babalara, eğitimcilere, velilere sesleniyorum: Çocuklarımızı silahlanmadan uzak tutalım. Onların bilinçaltına öldürmenin değil, yaşatmanın, barış içinde yaşamanın işlenmesini sağlayalım. Bunlar bizim elimizde. Birey olarak başlayacağımız mücadelemiz, zamanla toplumsal mücadeleye dönüşecektir, dönüşüyor. Bu önlemleri almak için mutlaka bu acıyı yaşamak gerekmiyor.
Değerli Yurttaşlar,
16 yıl önce Umut Vakfı’nı kurduğumuzda, hukukun üstünlüğüne ve adalete güvenmenin önemine vurguda bulunduk. Yurttaşlık bilincini ve barış kültürünü önemsedik. Bireysel silahsızlanma konusundaki çalışmalarımızı bu kavramlara dayanarak yürüttük, yürütüyoruz...
Türkiye’de her 100 kişiden 30’u “bireysel silahlanmaya hayır” diyor. Bugün ülkemizde “bireysel silahsızlanma” konusunda kamuoyu oluşmuşsa, bu başarı Umut Vakfı, medya ve yurttaş birlikteliğinin sonucudur. Ancak mücadelemizin henüz başındayız... Ve bu birlikteliğimizi güçlendirerek ve zenginleştirerek sürdürmeliyiz...
TBMM İçişleri Komisyonu’nda bulunan “Silah Kanun Tasarısı”, bireysel silahsızlanma için önemli bir adımdır. Fakat bu adımın yurttaşın yaşama hakkını güvenceye alması için, ülkemizdeki bireysel silahlanmaya ilişkin sosyolojik gerçeklikler de göz önünde bulundurulmalıdır...
Ülkemizde her gün ortalama 8 yurttaşımızın bireysel silahlanma sonucu ölmemesi için sesleniyoruz: Bireysel silahlanma engellenmelidir...
Bugün burada bireysel silahlanma sonucu hayatını kaybetmiş evlatlarımızın, annelerimizin, babalarımızın, kardeşlerimizin, eşlerimizin anısına 9. kez kırmızı halıya ayakkabı bırakırken ve bireysel silahlanmayı protesto ederken; Türkiye Büyük Millet Meclisi’ndeki vekillerimize ve kamuoyuna sesleniyorum:
Bugünün Türkiyesi’nde, güncel sosyolojik gerçeklere uygun güncellenecek bir silah kanun tasarısı “yaşama hakkı”na saygıya ve bireysel silahsızlanma anlayışına dayanmalıdır. Maddi çıkarları değil, yaşama hakkını güvenceye almalıdır.
Umut Vakfı, TBMM İçişleri Komisyonu’nda ele alınmakta olan Silah Kanun Tasarısı’na ilişkin birazdan buradan açıklanacak sonuç bildirgesinin dikkate alınmasını beklemektedir. İnsan hayatına zarar veren maddelere ilişkin yasal düzenlemeler nasıl yapılıyorsa; öldürmekten başka işlevi olmayan ateşli silahlar da yasaklanmalıdır.
Yaşanan acıların, “Bireysel Silahsızlanma” konusunda herkese yeteri kadar öğüt verdiğini düşünüyorum.
Bu nedenle bir kez daha sesleniyorum: “Bireysel silahsızlanmaya” destek verin... Bu konunun takipçisi olun... Bunu çocuklarımız için yapın. Çünkü bir insanın “yaşama hakkı” herşeyin üstündedir...
Hepinize tek tek teşekkür ediyorum.
Umut dolu yarınlara efendim...
-
“Silah Kanunu Tasarısı” Umut Vakfı İnceleme Komisyonu
Sonuç Bildirgesi
Umut Vakfı “Silah Kanunu Tasarısı” İnceleme Komisyonu’nun sözkonusu Tasarı’ya ilişkin çalışması bireysel silahsızlanma ve yaşama hakkının güvenceye alınması, herşeyden üstün tutulması gerekliliği yaklaşımına dayanmaktadır. Umut Vakfı, uzun dönemde bireysel silahsızlanmanın sağlanması hedefini vurgularken, bu çalışmanın kısa zamanda bireysel silahlanmanın denetlenmesi ve toplumda güvenliğin sağlanması esasını gözettiğini belirtir.
1953 tarihinden itibaren uygulanan 6136 sayılı Ateşli Silahlar Kanunu ve 1981 tarihinden itibaren uygulanan 2521 sayılı Avda ve Sporda Kullanılan Silahlar kanunlarının birleştirilerek, 91/477/AET sayılı Direktif ile Avrupa Birliği Uyum süreci kapsamında tekleştirilmesinin uygun bulunmasının yanı sıra; Tasarı, tanımlar maddesinin ayrıntılı şekilde düzenlenmiş olması, silah kavramının geniş bir kapsamda tanımlanmış olması, yetersiz olmasına karşın reklam ve imha konularının düzenlemede ilk defa yer almış olması bakımından olumludur. Ancak, bazı açılarda Türkiye’deki güncel toplumsal/kültürel durumu ve gereklilikleri gözardı etmiş olduğu görülmüştür.
Komisyonumuzun önerileri şunlardır:
1. “Armağan silah” kavramı, bireysel silahlanmayı meşrulaştırmaktadır. Bu nedenle tartışmaya açılmalı ve kanun kapsamından çıkarılmalıdır.
2. Hiçbir silah veya malzemenin basın ve yayın yoluyla “aleni ve/veya gizli yöntemlerle reklam ve tanıtımı yapılamayacağı gibi; her türlü ortam ve yöntemlerle tanıtım, pazarlama ve reklamı yapılmamalıdır.
3. Ruhsat edininceye kadar silah edinme izni veren “geçici ruhsat” hükmü Tasarı metninden çıkarılmalıdır.
4. Ruhsat alımında alt yaş sınırı 25 olmalıdır.
5. 1 yıldan fazla hapis cezasına mahkum olunan suçlardan mahkum olanlara veya denetimli serbestlik tedbirine karar verilenlere hiç bir koşulda silah ruhsatı verilmemelidir.
6. Ruhsatlandırmada kişilerden istenen sağlık raporları “hekim raporu” yerine kapalı kanaat usulüyle “heyet raporu” olarak mutlaka istenmelidir. Sağlık kurulu raporu doğrudan ruhsat vermeye yetkili kuruma kapalı ve gizli olarak gönderilmelidir.
7. Sadece silahların değil ayrıca mermilerin kayıt altında tutulması özel bir önem taşımaktadır. Mermilerin tek bir seferde değil zamana yayılarak ve ihtiyaca göre verilmesi, mevcut düzenlemeye göre verilen mermi adedinin düşürülmesi; yeniden mermi talebi halinde kullanılmış olanların iadesi gerekmelidir.
8. Hiç bir silah kimseye “muhafaza” amacıyla teslim edilemez. Böyle bir gereklilik varsa, emniyet birimlerince muhafaza altına alınmalıdır.
9. Bar, pavyon, gece kulübü, düğün salonu, diskotek ve taverna gibi alkollü içeceklerin tüketildiği toplu eğlence yerlerinde; kamuya açık alanda yapılan düğün, kına, nişan, sünnet gibi törenlerde; trafikte ateşli silah bulundurulmamalıdır.
10. Alışveriş merkezleri, eğlence mekanları gibi kamuya açık alanlarda, işletmeciler, kendi kararları ile sözkonusu alanlarda silah bulundurulmasını engelleyebilmelidir.
11. Taşıma iznini içeren silah ruhsatları verildiği tarihten itibaren 2 yıl geçerli olmalıdır.
12. Bulundurma ruhsatlarının geçerlilik ve yenilenmesine ilişkin esaslar “taşıma” ile aynı esasları taşımalıdır. Bulundurma ruhsatları da iki yıl süreye tabi olmalı ve bulunduranın koşulları düzenli aralıklarla yeniden değerlendirilmelidir.
13. Mahkeme binalarına silahla giriş yasağı herkes için eşit şekilde uygulanmalıdır. O yerin güvenliğini sağlamakla sorumlu ve görevli olanlar dışında istisna olmamalı, silahlı bulunmama durumu herkes için eşit şekilde uygulanmalıdır.
14. Görev sırasında silah taşıma hakkına sahip emekli kamu görevlilerinden, ‘ciddi hayati tehlike içerisinde’ oldukları somut bulgulara dayanarak belirlenenlere, kimlik kartlarında işlenerek gösterilmek üzere, taşıma veya bulundurma ruhsatı yönetmelikte belirtilen esaslar çerçevesinde, koruma amacına yönelik silahlar için verilebilir.
15. Herhangi bir meslek grubunun mensuplarına ve/veya emeklilerine silah edinme kolaylığı sağlanmamalıdır.
Ayrıca; Silah Kanun Tasarı’sında ve ilişkili mevzuatta yer almayan şu konular da dikkate alınmalıdır:
Ruhsat kayıtları merkezi sistem ile tutulmalı ve merkezi veri tabanı oluşturulmalıdır.
Kontrol etmeye yönelik bilgilere erişmek açısından, silah taşıma veya bulundurma belgesi elektronik chip’li olmalı ve üzerinde TC kimlik numarası bulunmalıdır.
Ruhsatlandırma öncesi sertifikalandırılmış zorunlu eğitim; ruhsat sonrası kriminal ve sağlıktan kaynaklanan otomatik iptal sistemi; eş, aile hekimi, avukat gibi ruhsatlandırmaya referans sistemi getirilmelidir.
Ruhsatlandırmada silah kasası zorunluluğunun ve denetimlerinin belirlenmesi, ruhsatlandırmada başvurunun işleme konulması için bekleme süresinin belirlenmesi, sahip olunabilecek silah sayısının da sınırlandırılması gerekir...
KOMİSYON ÜYELERİ
Nazire Dedeman
Prof. Dr. Timur Demirbaş
Prof. Dr. Mert Savrun
Doç. Dr. Bülent Şam
Psikiyatrist Dr. Ayhan Akcan
Av. Abdurrahman Bayramoğlu
Dr. Galma Jahic
Av. Halim Özatan
Av. Barış Günaydın
Raportör: Dr. Esengül Ayyıldız
-
BİREYSEL SİLAHLANMAYA İLİŞKİN TÜRKİYE’DEKİ VERİLER
• Bugün Türkiye’de yılda 3000 kişi ateşli silahlarla ölüyor, 700’ü ise yaralanıyor.
• Cinayetlerin %60’ında ateşli silah kullanılıyor.
• Her 10 kişiden 1’inde, her 3 evden 1’inde ateşli silah var.
• Silaha kolay ulaşılabilir olması cinayet, intihar gibi olayların her an meydana gelmesinin en önemli nedeni. Evde silah bulunması ev halkından birinin cinayet, intihar, kaza gibi nedenlerle ölmesi riskini %41 arttırıyor.
• Cinayet büro amirliğinin olay format dosyaları tarandığında, neden suç işlendiği sorgulandığında, tartışma, kıskançlık, namus gibi önceden tasarlanmamış olaylarda silah kullanımı %90, illiyet bağı ise %80...
• Trafikteki aktif 13 milyon sürücünün % 8’i ciddi düzeyde agresif sürücü.
• Bunların içinde silahlı agresif sürücü oranı ciddi oranda yüksek... Ateşli silahların %80’i her an (belde, el altında, torpidoda, yastık altında ve çekmecede) kullanılabilir durumda.
• Silahla işlenen her 10 cinayetten 1’i trafikte gerçekleşiyor. Araçlarda ateşli silahların bulunması, meydana gelen öfke patlamaları sonrasında ölüm ve yaralamalarla sonuçlanan suçları arttırıyor.
Silahlanan insanlar kendilerini daha iyi mi koruyorlar? Silah gerçekten güvenliği sağlar mı?
“Silah bir gereksinimdir” düşüncesinin temeli özetle şu 3 faktöre dayanır:
1. Kolluk güçlerine güvensizlik... (“Güvenlik güçleri bizim can ve mal güvenliğimizi koruyamıyorlar. Kendi güvenliğimizi sağlamak için silah bir gereksinimdir” gerekçesi)
2. Kendilerine ve çevreye güvensizlik...
3. Toplumda itibar edinme, “yetişkin” olarak önemsenme...
Silahlanan insanlar kendilerini daha iyi koruyamadıkları yaşanan olaylarla sabittir. Uzmanlar, silahın güvenliği sağlamadığını, aksine daha fazla tehlikeyi davet ettiğini vurguluyor. Çünkü:
1. Kişi “güvensiz” olarak tanımladığı durumu “kendine” göre subjektif olarak değerlendirir. Dolayısıyla aslında tehdit olmayan bir durumu ciddi tehlike olarak algılar ve taşıdığı silahla “güvenliğini” sağlamak için harekete geçer. Aslında güvensiz olmayan bir durumda, ateşli silahla ölüm ve yaralanmaya sebebiyet vermiş olur.
2. Bir kişinin üzerinde taşıdığı silah aynı zamanda tahrik unsurudur. Çatışma durumunda ya da tahrik edici bu etkiye tepki olarak, diğer insanda da silah varsa patlar.
3. Güvenlik nedeniyle evde bulundurulan bir silah her an ve kolaylıkla intihar, ölüm ve yaralamalara neden olabilir. 2003’te ABD’de yapılan bir çalışma, evde bir silah bulundurulmasının ev halkından bir kişinin cinayet, intihar veya kaza sebepleriyle ölmesi tehlikesini %41 oranında artırdığını göstermiştir.
4. Öfke düzeyi yüksek olan, öfke denetimi sağlayamayan ve güvenlik nedeniyle silah taşıyan bir kimse, trafikte, evde, işyerinde bir öfke nöbeti sırasında silahına kolaylıkla davranabilir.
5. Alkol, öfke kontrol, madde bağımlılığı, psikolojik rahatsızlıklar gibi problemler yaşayan insanlar hiçbir gerekçeyle silahlanmamalıdır. Trafik gibi stress düzeyi yüksek, alkollü eğlence mekanları gibi duygusal patlamaların alkolün etkisiyle çok yaşandığı mekanlarda silah bulundurulmamalıdır.
Ayhan AKCAN: 1650 vaka üzerinde; öfke düzeyinde yaptığımız bir çalışmada % 45 civarında öfkesini içe yansıtma eğilimi ön plana çıktı. %30 civarında öfkesini kontrol etmekte problem yaşamak, %30 civarında da öfkesini dışa yansıtma eğilimi problemi öne çıkıyor. Bu durum bile, tek başına, silah ruhsatı için başvuranların yaklaşık her üç kişiden birinin ileride hem intihar edebileceğini, hem adam öldürme ve adam yaralama suçlarını işleyebileceğini göstermektedir. (Uluslararası Bireysel Silahsızlanma Sempozyumu’nda sunulan tebliğden, bkz. Bireysel Silahsızlanma, Umut Vakfı Yayınları, 2004, syf. 26)
Özcan KÖKNEL: “Silah insanı tehlikeli bir durumda koruyabilir” inanışı var. Ama burada tehlikeli durumu değerlendiren, o kişinin kendi ruhsal yapısı. Biliyorsunuz ki insanın ruhsal yapısı bu değerlendirmeleri subjektif olarak yapabilir. Yani kendince tehlike olarak gördüğü kişiye, duruma, ortama göre silaha sarılabilir, -kendince- bunun altını çizmekte yarar var. Çünkü birçok endişeli kişi en ufacık bir bakışı, bir gülüşü bile kendine, yakınına, sevgilisine, karısına karşı bir tehdit işareti olarak kabul eder ve “silah koruyabilir, silah korur” düşüncesiyle gözünü kırpmadan birini vurabilir. Böylece güvensizliğini de gidermiş olur. Ama beraberinde birçok sorun –nitekim bizim toplumda da meydana gelen birçok cinayetin altında bu tür şeyler yer alıyor- bu yanlış yorumla ortaya çıkar. Genel olarak ülkemizde yapılan anketler de bunu gösteriyor; Güneydoğu’da, Karadeniz’de, kırsal yörelerde yaşayan erkekler silah taşımanın yaşamı sürdürmek için mutlak gerekli olduğuna inanıyorlar. (Uluslararası Bireysel Silahsızlanma Sempozyumu’nda sunulan tebliğden, bkz. Bireysel Silahsızlanma, Umut Vakfı Yayınları, 2004, syf. 13)
Armağan Y. SAMANCI: 2000 yılında yapılan bir araştırma var. Silahlı intiharlarda silahların çoğu, evden geliyor. Demek ki, evde bulunan bir silah intihara meyilli insanlar için büyük bir risk faktörü. Silah ruhsatı alanlarda suç işleme oranı, silah ruhsatı talebi reddedilenlere göre daha fazla. Yani silah ruhsat talebini reddettiğiniz zaman o insan silah alanlara göre çok daha az suç işliyor.Saldırgan, kişilik bozukluğu olan ve alkol, madde kullananlarda silah sahibi olma eğilimi daha fazla. ..... silah sahibi olmak isteyenler farklı kişilik özelliğine sahip insanlar ve bunlar silahı korunmak amacıyla almıyorlar çoğunlukla. Başka amaçları, kişilik özellikleri, kişilik problemleri dolayısıyla alıyorlar. Ve silah eğilimi olmayanlarda, yani silah almayan siz, biz gibi insanlarda psikopatik öğeler daha düşük. Silah alma eğilimi olanlarda ise psikiyatrik problemler daha fazla. ... Silah alma eğilimiyle olumlu kişilik özellikleri arasında ters bir orantı vardır. Bence sivil yaşamda silahlanmayla baş etmenin bir yolu da silah almanın doğal bir insan davranışı olmadığının toplumsal olarak fark ettirilmesidir.(Uluslararası Bireysel Silahsızlanma Sempozyumu’nda sunulan tebliğden, bkz. Bireysel Silahsızlanma, Umut Vakfı Yayınları, 2004, syf. 18)
-
HER 10 KIŞIDEN 1’INDE, HER 3 EVDEN 1’INDE ATEŞLI SILAH VAR...
Türkiye’de bireysel silahlanma giderek büyüyen bir “yaşama hakkı” sorunu haline geldi.
Sessiz Ayakkabılar “Bireysel Silahlanmaya” karşı yürüdü...
Bugün Türkiye’de yılda 3000 kişi ateşli silahlarla ölüyor. Cinayetlerin %60’ında ateşli silah kullanılıyor. Her 10 kişiden 1’inde, her 3 evden 1’inde ateşli silah var. Cinayet büro amirliğinin olay format dosyaları tarandığında, neden suç işlendiği sorgulandığında, tartışma, kıskançlık, namus gibi önceden tasarlanmamış olaylarda silah kullanımı %90, illiyet bağı ise %80...
Trafikteki aktif 13 milyon sürücünün % 8’i ciddi düzeyde agresif sürücü. Bunların içinde silahlı agresif sürücü oranı ciddi oranda yüksek... Ateşli silahların %80’i her an (belde, el altında, torpidoda, yastık altında ve çekmecede) kullanılabilir durumda. Silahla işlenen her 10 cinayetten 1’i trafikte gerçekleşiyor. Araçlarda ateşli silahların bulunması, meydana gelen öfke patlamaları sonrasında ölüm ve yaralamalarla sonuçlanan suçları arttırıyor.
Bireysel silahlanmanın “yaşam hakkı”nı tehdit eden en önemli sosyal sorun olduğuna dikkat çekmek ve sonuçlarını görünür kılmak için Umut Vakfı tarafından 16 yıldır düzenlenen 28 Eylül Bireysel Silahsızlanma Günü’nde bu yıl “Sessiz Ayakkabıların Yürüyüşü”, Taksim Meydanı’nda 9. kez yapıldı.
Umut Vakfı tarafından 2001 yılından bu yana düzenlenen “Sessiz Ayakkabıların Yürüyüşü”nde, bireysel silahlanma ile oluşan şiddete dikkat çekildi. Sunuculuğunu Volkan Severcan’ın gönüllü yaptığı etkinliğin, açılış konuşmasını Umut Vakfı Kurucu Başkanı Nazire Dedeman ve Beyoğlu Belediye Başkanı Ahmet Misbah Demircan yaptı. Silahla yakınlarını kaybedenler ve bu soruna duyarlı olanlar Taksim Meydanı’ndan, “Sessiz Ayakkabıların Yürüyüşü” ile seslerini duyurdular.
Sessiz Ayakkabıların Yürüyüşü’nde, halen TBMM İçişleri Komisyonu’nda bulunan “Silah Kanunu Tasarısı”na ilişkin Umut Vakfı İnceleme Komisyonu toplantısının Sonuç Bildirgesi açıklandı. Açılış konuşmalarının ardından, Pandomim gösterisi eşliğinde ateşli silahlarla yakınlarını kaybedenler ve bireysel silahsızlanmaya destek verenler tarafından kırmızı halı üzerine beyaz gül ve ayakkabılar bırakılarak, bireysel silahlanma protesto edildi.
Umut Vakfı’nın Kurucu Başkanı Nazire Dedeman, bireysel silahlanmanın çocukluktan başlayacak bir bilinç ile oluşturulacağı konusuna dikkat çekerek şunları söyledi; “Önce bir anne, sonra bir kadın ve bir yurttaş olarak, bireysel silahlanmanın yaşama hakkını tehdit eden en önemli sorunlardan biri olduğunu hatırlatmak için, şu rakamları bir kez daha vurguluyorum: Ülkemizde her yıl yaklaşık 3000 kişi; yani her gün ortalama 8 kişi ateşli silahlarla ölüyor. Bu yurttaşlarımızın 700’ü ise ateşli silahlarla kaza sonucunda yaşamını yitiriyor. Ölenlerin ardında kalanları da düşünürsek, her yıl en az 15 bin kişi bireysel silahlanmanın mağdurudur. Öldürenler ise “bir dünyayı öldürmüş olma”nın sorumluluğunu ömür boyu taşıyacaklardır.” Nazire Dedeman şunları vurguladı: "TBMM’deki vekillerimize ve kamuoyuna sesleniyorum: Bugünün Türkiyesi’nde, güncel sosyolojik gerçeklere uygun güncellenecek bir silah kanun tasarısı yaşama hakkına saygıya ve bireysel silahsızlanma anlayışına dayanmalıdır.“ Dedeman, bu nedenle, Umut Vakfı Silah Kanun Tasarısı Komisyon Toplantısı’nın Sonuç Bildirgesi’nin yasa koyucular tarafından ciddiye alınması gerektiğini de belirtti.
Taksim Meydanı’nda gerçekleşen “Sessiz Ayakkabıların Yürüyüşü”nün ardından 15’incisi bu yıl fotoğraf dalında düzenlenen Bireysel Silahsızlanma Günü Ödülleri, Dedeman İstanbul’da aynı akşam gerçekleşecek Ödül Töreni’yle sahiplerini bulacak. Etkinliğe bu yıl İstanbul Valiliği ve Beyoğlu Belediyesi de destek veriyor.
-