28 Eylül Bireysel Silahsızlanma Günü
Sessiz Ayakkabıların Yürüyüşü
Taksim Meydanı
2011
Nazire Dedeman Çağatay
Umut Vakfı Kurucu Başkanı
Değerli Dostlar,
Bireysel Silahlanmayı protesto ettiğimiz Sessiz Ayakkabıların Yürüyüşünde yine birlikteyiz. Her yıl olduğu gibi bu yıl da bireysel silahlarla hayatlarını kaybeden binlerce kişiyi bugün burada bir kez daha anacağız. Bireysel silahlanma Türkiye’de önemli bir sorundur. Türkiye 178 ülke arasında bireysel silahlanmada 14.sırada yer almaktadır. Bunun bir sorun olduğunu 18 yıldır her fırsatta dile getiriyoruz. Bu sorunu çözmekte önemli bir adım olan silah kanun tasarısında da bireysel silahlanmayı zorlaştırıcı önlemler olsun istiyoruz. Geçen sene, yasa tasarısı için içişleri alt komisyon üyesi bazı vekillerimiz ruhsatlandırmanın suçu engelleyeceğini ileri sürmüşlerdir. Oysa bu yaşanan gerçeklerle örtüşmemektedir. Mesela muhtarın ruhsatlı tabancasıyla düğünde havaya ateş eden yeğeni, Damla’nın hayatını elinden almıştır. Damla’nın ölümünden bir yıl sonra aynı yerde, aynı tarihte yine bir düğünde bu sefer ruhsatsız bir tabanca ile havaya açılan ateşle Sevgi’yi çocuklarından ve eşinden ayırdılar. Bu ve benzeri binlerce olay için netice aynıdır. İster ruhsatlı, ister ruhsatsız olsun silahlar ölüm saçmaktadır. Bu sebeple silaha erişim zorlaştırılmalı, çok sıkı kontrol altına alınmalıdır.
Sizlere Türkiye’deki silahlı şiddet olaylarındaki son durumu vermek istedim. Bunun üzerine, bu konuda en sağlıklı bilgiyi almak için 81 ilin valiliklerinden ve son olarak da İç İşleri Bakanlığından bilgi talep ettik. Sonuçları ne kadar üzücü olsa da, Türkiye’nin toplumsal yapısına uygun yasalar yapılabilmesi, nasıl tedbir alacağımıza karar verilebilmesi için bu istatistikler çok önemlidir. Ancak emniyetteki “bilgi sistem ve veri standartları yenileme süreci” devam ettiğinden bize istediğimiz bilgileri veremediler. Bunun üzerine Umut Vakfı web sitesinde yayınladığımız Türkiye genelindeki 3. sayfa haberleri üzerine bir araştırma yaptırmaya karar verdik ve şunları bulduk:
• On yıl içinde silahlı şiddet olaylarında neredeyse iki katı artış yaşanmış. Son iki yılda ise basına yansıyan şiddet haberlerinde yüzde elli artış olmuş. Bu durum 2009’da yılda ortalama 3.000 kişiyi ateşli silahlar yüzünden kaybediyorken şimdi 4.500’lere ulaşmış olabileceğimizi gösteriyor.
• Silahlı şiddet olayları çok büyük oranda aile içinde ve tanıdıklar arasında gerçekleşmiş.
• Silahlı şiddet olaylarının %42,7’si ani öfke sonucu oluşmuş.
• Olayların yarıya yakını sokaklarda topluma açık alanlarda meydana gelmiş.
Bu sonuçlar bizim halk olarak çabuk öfkelenip, silaha çok çabuk sarıldığımızı, onu sokaklarda, en çok da yakınlarımıza karşı kullandığımızı gösteriyor. Avrupa Birliği İstatistik Ofisi Eurostat’a göre Türkiye cinayet oranlarında üçüncü sırada. Demek ki Türk halkı silahı “öldürmek” için kullanmaktadır. Silahı anlaşmazlıklarında bir çözüm aracı olarak kullanmak istemekte, çözümü de öldürmekte görmektedir. Bu çok açıktır. Yeni dönemde tasarı üzerinde çalışacak milletvekillerimize şimdiden duyurulur: Bu gerçekleri de göz önünde bulundurarak tasarı üzerinde dikkatle, özenle çalışmalarını istiyoruz.
Yeni dönem vekillerimize gönderdiğimiz mektuplara aldığımız yanıtlardan şunu çok iyi anladık: Kadın vekillerimiz bu konunun takipçisi olacaklar. Bu bizi çok memnun etti. Gereken hassasiyet, duyarlılık oluşmuş durumda. Bu yüzden yeni dönemdeki silah kanun tasarısı çalışmalarından umutluyuz.
Silahları %90 erkekler edinmekte, ancak sonuçları kadınlar için ölümcül olmaktadır. Kadınlara karşı ölümcül şiddet riskini azaltmak için, aile içi şiddet ve ateşli silah yasaları dünya çapında bazı ülkelerde bir araya getirilmiştir. Bu düzenleme, aile içi şiddet suç geçmişi olanları silah kullanımından mahrum etmeyi hedeflemektedir. Mesela Kanada, bu reformu gerçekleştirdikten 10 yıl sonra, genel ateşli silahlarla işlenen cinayet oranında %15, kadınlara yönelik ateşli silahlarla saldırı oranında da %40 düşüş yaşamış. Aynı eğilim Avustralya’da da gözlenmiş.
Yeni yasama döneminde, günümüz koşullarına hiç uymayan ateşli silahlar yasasının yeniden ele alınması gerektiği çok nettir. Ele alırken de silahlı şiddetin toplumumuzda yol açtığı sonuçları da göz önünde bulundurmalıyız. Tasarıya silahlı şiddeti engellemek anlayışı ile bakmalı ve buna göre dünyadaki iyi örneklerden yararlanmalıyız. Bu konuda vekillerimizin, özellikle de kadın vekillerimizin büyük desteğini alacağımıza inanıyoruz.
28 Eylül Bireysel Silahsızlanma Günü’nün ülkemizde resmen tanınmasını bu konudaki toplumsal zihniyetin dönüşmesi ve bireysel silahlanmanın toplumda karşılık bulduğu kültürel algılanışın değişmesi açısından önemli ve gerekli buluyoruz.
Bireysel silahlar nedeniyle kaybettiğimiz her yurttaşımıza toplumu oluşturan her bireyin büyük bir özür borcu var. Ardında kalan sevdiklerine büyük bir özür borcu var. Sorumluluğunu bilen yurttaşlar olarak görevlerimizi yerine getirmeli ve “Bireysel Silahlanmaya Hayır” demeliyiz. Bu hepimizin görevi. Buraya gelerek, protestomuza katılarak yurttaşlık sorumluluğunuzu yerine getirdiğiniz için siz katılımcılara da çok teşekkür ederim. Silahsız bir dünya diliyorum hepinize.
Umut dolu yarınlara efendim...
BİREYSEL SİLAHLI ŞİDDETİN SOSYAL MALİYETİ: 5 MİLYAR$!
2001’den 2011’e silahlı şiddet olaylarında %83 artış var.
Sessiz Ayakkabılar “Bireysel Silahlanmaya” karşı yürüdü...
Bugün Türkiye’de yılda 4500 kişi ateşli silahlarla ölüyor. Bireysel silahlı şiddetten kaynaklanan sosyal maliyetin (hayatını kaybeden insanlar, arkada kalan çocuklar ve onları tek başına büyütmek zorunda olan ebeveynler, emniyet güçlerinin suçluyu yakalamak için yaptığı çalışmalar, sağlık kuruluşlarında süregelen tedaviler vb.) yıllık 5 milyar $ olduğu tahmin edilmekte.
Umut Vakfı tarafından hazırlatılan Türkiye’de 2001-2011 yılları arasında gazete haberlerine yansıyan silahlı şiddet olayları araştırmasına göre silahlı şiddet olaylarının 2011 ilk altı ayında, 2001 yılı 6 aylık verileri ile karşılaştırıldığında %83 artış tespit edilmiş.
Umut Vakfı’nın Kurucu Başkanı Nazire Dedeman Çağatay, Taksim Meydanındaki konuşmasında araştırmanın çarpıcı verilerini açıkladı. Araştırma Türklerin “öldürmek” amaçlı silahlandığını rakamlarla ortaya koyuyor.
Bireysel silahlanmanın “yaşam hakkı”nı tehdit eden en önemli sosyal sorun olduğuna dikkat çekmek ve sonuçlarını görünür kılmak için Umut Vakfı tarafından 17 yıldır düzenlenen 28 Eylül Bireysel Silahsızlanma Günü’nde bu yıl “Sessiz Ayakkabıların Yürüyüşü”, Taksim Meydanı’nda 11. kez yapıldı.
Umut Vakfı tarafından 2001 yılından bu yana düzenlenen “Sessiz Ayakkabıların Yürüyüşü”nde, bireysel silahlanma ile oluşan şiddete dikkat çekildi. Sunuculuğunu Gökmen Karadağ’ın gönüllü yaptığı etkinliğin, açılış konuşmasını Umut Vakfı Kurucu Başkanı Nazire Dedeman ve Beyoğlu Belediye Başkanı Ahmet Misbah Demircan yaptı. Silahla yakınlarını kaybedenler ve bu soruna duyarlı olanlar Taksim Meydanı’ndan, “Sessiz Ayakkabıların Yürüyüşü” ile seslerini duyurdular.
Bu yılki mağdur konuşmalarını geçen sene Temmuz ayında Samsun’un Tekkeköy İlçesi’nde Aşağı Çinik Mahallesi’ndeki bir düğünde tabancayla ateş edilmesi sonucu 9 yaşındaki kızı Damlayı kaybeden Aytül Karadağ ve bu yıl aynı ayda, aynı mahallede yine düğünde havaya ateş açılması sonucu eşi Sevgi Ölmez’i kaybeden Nadir Ölmez yaptılar.
Taksim Meydanı’nda gerçekleşen “Sessiz Ayakkabıların Yürüyüşü”nün ardından bu yıl 17’incisi bilimsel araştırma ve inceleme dalında düzenlenen Bireysel Silahsızlanma Günü Ödülleri, Dedeman İstanbul’da aynı akşam gerçekleşecek Ödül Töreni’yle sahiplerini bulacak. Etkinliğe İstanbul Valiliği ve Beyoğlu Belediyesi destek veriyor. Bu yıl, geliştirdikleri projelerle sağladıkları destek için üst düzey emniyet mensuplarına ve yerel yönetimlere “Bireysel Silahsızlanmaya Destek ve Katkı” Plaketlerini Umut Vakfı’nın Kurucu Başkanı Nazire Dedeman Çağatay bizzat takdim edecek.
Dünyada(2011):
• Ateşli silahlar her gün ortalama 1000 insanın öldürülmesinde kullanılmakta
• 875 milyondan fazla ateşli silah var ve %75’i bireylerin elinde
• Her yıl 8 milyon yeni ateşli silah ve 15 milyar mermi üretilmekte: Kişi başı 2 kurşun!
Türkiye’de (2011):
• 9 milyon silah olduğu tahmin ediliyor
• Her 100 kişiden 12’sinde silah var
• 178 ülke arasında silahlanma konusunda Türkiye 14.sırada
• Silah ticareti ile ilgili şeffaflık konusunda 48 ülke arasında 31. sırada
• Türkiye’deki silahlarla işlenen cinayetlerin %14’ünde ruhsatlı silah kullanılmış
Umut Vakfı:
• Eurostat’ın verilerine göre Türkiye Avrupa Birliği üye ve üyelik sürecindeki ülkeler arasında cinayet oranlarında en yüksek üçüncü ülke
• Her yıl ortalama 4500 kişi bireysel silahlarla hayatını kaybediyor. Bu küçük çaplı bir savaş demek.
• Türkiye’de bireysel silahlı şiddetten kaynaklanan sosyal maliyetin (hayatını kaybeden insanlar, arkada kalan çocuklar ve onları tek başına büyütmek zorunda olan ebeveynler, emniyet güçlerinin suçluyu yakalamak için yaptığı çalışmalar, sağlık kuruluşlarında süregelen tedaviler vb.) yıllık 5 milyar $ olduğu tahmin edilmekte.
• Amerika’daki verilere göre ruhsatlı bir silahın suça karışması ortalama 5,7 yıl almakta. Yani ruhsatlı olması, suç işlemeyeceği anlamına gelmiyor!
Türkiye’de 2001-2011 yılları arasında gazete haberlerine yansıyan silahlı şiddet olayları araştırması:
• Türkiye’de 2011 ilk altı ayında, 2001 yılı aynı dönem verilerine göre silahlı şiddet olaylarının %83 arttığı tespit edilmiştir.
• Silahlı olayların nedenine bakıldığında %23,5 oranında aile içi şiddet, %33,8 oranında arkadaş, tanıdık, hasım akraba ve gönül ilişkileri oluşturmaktadır. Silahlı şiddet olaylarının %57,3’ü tanıdıklar arasında gerçekleşmektedir.
• Olayların niteliğine bakıldığında ise aniden başlayan tartışma %42,68’dir. Silahlı olayların %4,3’ü intihar, %2, 40’ı ise silahlı gasp olarak gerçekleşmiştir. Kasten ya da planlı olaylar ise %16,9’dur.
• Her 100 kişiden 13’ü kaza kurşunu ile hayatını kaybetmiştir. Çoğu durumda kişisel olarak görünen meselelerin, sadece iki kişi arasında halledilmediği, şiddet olayının ortaya çıktığı mekânda bulunan kişileri de etkilediği ve birçok olayda birden fazla mağdur olduğu dikkati çekmektedir.
• Silahlı şiddet olayları %64,5 oranında ölümle, %29,2 oranında yaralanma ile sonuçlanmakta. Olaylarda %67 oranında ateşli silah kullanılmakta, %28 ile bıçak ikinci sırada gelmektedir.
• Silahlı şiddet olaylarının %44,2’si cadde-sokak gibi topluma açık alanlarda, %30,4 oranıyla failin ya da mağdurun evinde gerçekleşmiştir.
• Silah, anlaşmazlıklarında bir çözüm aracı olarak kullanılmakta, çözüm de öldürmek olmaktadır. Türk halkı silahı “öldürmek” için edinmekte ve kullanmaktadır.
Kadına yönelik şiddette:
• Silahlar sık sık kadınları kendi evlerinde öldürme, tehdit etme ve korkutma aracı olarak kullanılıyor. Pek çok ülkede, yasal ateşli silahlar ev içi cinayette en sık kullanılan silahlardır. Hala, pek çok ülke silah yasalarında ev içi şiddete yer vermemektedir. Bu nedenle, silahsızlanma ve silah kontrolü kadınların güvenliğiyle çok ilişkili bir durumdur.
• Kadınlara karşı ölümcül şiddet riskini azaltmak için, aile içi şiddet ve ateşli silah yasaları dünya çapında bazı ülkelerde bir araya getirilmiştir. Bu strateji aile içi şiddet suç geçmişi olanları silah kullanımından mahrum etmeyi hedeflemektedir. Böylece, bazı ülkelerin ev içi şiddet yasaları ateşli silah mülkiyetine referanslar içermektedir ve ateşli silahlar yasaları ev içi şiddeti referans almaktadır.
• Yasa reformları, pek çok ülkede pozitif sonuçlar sağladı. Kanada ev içi şiddet ve ateşli silahlar yasalarını 1995 yılında reforma tabi tuttuktan sonra 10 yıldan daha kısa bir süre içinde, genel ateşli cinayet oranı %15 ve kadınlara yönelik ateşli saldırı da %40 oranında düştü.
• Aynı eğilim Avustralya’da da gözlenmiştir. Silahlı cinayetler, yasa reformundan beş yıl sonra %45 oranında azalmıştır. Kanada’da olduğu gibi, kadın kurbanların üzerindeki etki %57’lik düşüşle çok daha belirgin olmuştur.
• Silahlı şiddet erkek kimliğiyle güçlü bir şekilde bağlantılı ve silah tutkusu erkeklik ile ilişkili. Erkekler “koruyucu” rolüne atanmış ve bu rol şiddet içermek ve ayrıca silahlara sahip olmak şeklinde anlaşılıyor.
• Bir silah vücudunuza çok fazla hasar verir ve belirli bir mesafeden öldürmek için kullanılabilir. Bunun sonucu bir silah mevcudiyeti ölümcül şiddet olasılığını arttırır, silah içeren bir saldırıyla karşılaştığınızda ölme riskiniz 12 kat daha fazladır. Bir silahın öldürme gücü, genellikle bunlara sahip insanların sorumluluk seviyesiyle orantısızdır.
• Neredeyse tüm silah kullanıcıları erkektir ve ölümcül bir atış yapan insanların çok büyük bir kısmı da yine erkektir.
• Yasal ve yasa dışı silahlar - yanlış bir ayrımdır! Silahlı şiddet çeşitli biçimlerde meydana gelir ve silahlı şiddet suçluları polisi, silahlı kuvvetleri, devlet dışı silahlı grupları, iş arkadaşlarını, aile üyelerini ve partnerleri içerebilir. Silahlar çok hareketlidir ve farklı yerlerde sıklıkla kullanılırlar. Ayrıca, yasal ve yasa dışı kullanımlar arasında kolayca yer değiştirebilirler.
• Örneğin, avlanma gibi yasal amaçla taşınan silahlar da evde bir kadını öldürmek veya tehdit etmek için kullanılabilir. Yasal ateşli silahlar cinayetlerde öncelikle kullanılan silahlar da olsalar, yasal uygulama yasa dışı küçük silahlara odaklanma eğilimindedir.
• Açıkçası, evdeki silah şiddeti kadınların güvenliği bakımından belirli sonuçlara sahiptir ve evde bulunan bir silahın aile üyeleri üzerinde kullanılma olasılığı bir saldırgana karşı kullanılma olasılığından daha yüksektir. Hala pek çok ülke, deneyim ve araştırmalar bunların bir araya gelmesinin ölümcül sonuçlara yol açtığını göstermiş olsa da silah yasalarında ev içi şiddet yasalarına yer vermiyor.
• Cinsel ve cinsiyet temelli şiddet de dâhil olmak üzere kadına karşı şiddet uygulamayı kolaylaştırmak için sıradan bir silahın kullanıldığını göz önünde bulundurmak oldukça önemlidir.
BASIN DUYURUSU
Aslında bu konuşmayı yapıp yapmamak konusunda çok kararsız kaldığımı belirtmek istiyorum. Çünkü kızımızı kaybettiğimiz olayda olduğu gibi verilen cezaların caydırıcılıktan uzak olması bizi de umutsuzluğa itiyor.14 ay oldu, kafamda aynı sorular ve biliyorum ki ömrümün sonuna kadar da bu soruların cevabını bulamayacağımı bildiğim halde sormaya devam edeceğim "NEDEN"
– Bir insan başkasına zarar verebileceğini bilerek ulu orta ateş etmekten nasıl bir zevk alabilir?
– İnsanlar çocuklarının, akrabalarının en mutlu günlerine neden bellerinde silahla katılır?
– Yapılan duruşmalarda bu soruları savcı ve hakim neden sanıklara sormaz?
– Bu olaylar kanayan bir yara iken hem önlem almayan hem gerekli cezaları vermeyen bu sürecin ne anlamı olabilir?
– Yasalar kimden yana?
Hiçbir duruşmada hiçbir yetkili muhtara kendi oğlunun düğününe neden belinde iki silahla gittin diye sormadı, aslında hiçbir soru sorulmadı. Avukatların ayarladığı iki yalancı şahit ile cinayeti kendisinin değil de yeğeninin işlediğini ortaya attılar. Türk olmaktan elbette gurur duyuyorum ama Türk adaletine güvendiğimi söyleyemem. Bal Damla’mızı kaybetmemize neden olan sorumsuzlar için aldıkları ceza tatsız bir anı olarak mazilerinde yerini alacak.
Yaşadıklarımızı düşünüyorum, durup dururken evimize düşen ateşi, hastanede çaresizce yavrumuzdan bir soluk – bir göz kırpış beklediğimiz gün ve geceleri, ayrılışımızı, duruşma salonlarını, eşimle birbirimize bakıp "neden buradayız" diye soran bakışmalarımızı, sonuç olarak verilen komik cezaları... biz bunları neden yaşadık ve yaşıyoruz? Olan gidene oluyor derler ya Damlam zaten bu hayatın tadına varamadan gitti.Birlikte oyunlar oynayarak ayıkladığımız bezelyeler hala dondurucuda, dans ayakkabıları vestiyerde en son bıraktığımız yerde...okullar açıldı, Damla’nın arkadaşları büyüyor,kırtasiye eksikleri gideriliyor, aileleri onları etkinliklere ve kurslara götürüyor. Bizim ise Damla için yapabileceğimiz ne var? Mezartaşı seçip kabrindeki çiçekleri sulamaktan başka !
Ve kızımız, bal Damla’mız seni kelimelerin ifade edemeyeceği kadar çok seviyoruz ve özlüyoruz, adını anmadığımız gün, seni düşünmediğimiz bir anımız yok, sen rahat uyu. Ne mutlu ki olduğun yere er yada geç biz de geleceğiz.
28.09.2011
KARADAĞ AİLESİ