Sessiz Ayakkabıların Yürüyüşü ve Kriz Zamanında Gazeteciler Neden Korunmalıdır?
Sessiz Ayakkabıların Yürüyüşü ve Kriz Zamanında Gazeteciler Neden Korunmalıdır?
Tarih: 28 Eylül 2021 – 20.00
Mecra: Zoom
https://us05web.zoom.us/j/9380040185?pwd=NWJBdGZHcWxWbUxwZmtzZk9wVkpGUT09
Meeting ID: 938 004 0185
Passcode: BqPy2r
Konuşmacılar:
Av. Fikret İlkiz - Açılış Konuşması ve Kolaylaştırıcı
Prof. Dr. Yasemin İnceoğlu – Korona Günlerinde Kriz Gazeteciliği
Dr. Öğr. Üyesi Gökmen Karadağ – Saldırı Altında Gazetecilik
Serkan Ocak – Felaket Haberciliği
Sayın Nazire Dedeman 28 Eylül 2014 günü yapılan 20. Sessiz Ayakkabıların Yürüyüşü töreninde şöyle seslenmişti hepimize;
“İnsanların “Sessiz Ayakkabıların Yürüyüşü” nü simgesel olarak gerçekleştirmeleri, ölen yakınlarının ayakkabılarını sessizce bir halı boyu kadar yürüyerek, kırmızı halı üzerine bırakmaları, yeniden ölümler olmasın, başkaları ölmesin diyedir. Acı geçmişle toplumun yüzleşmesi için bir hatırlatmadır.”
Yaşamaya hak tanımak istiyoruz. İnsan yaşamını, insan haklarını korumak görevimizdir ve hepimizin sorumluluğudur.
Yakınlarını kaybeden insanların acılarını paylaşabiliriz, bir nebze olsun dindirebiliriz. Ölenler geri dönmüyor. Geride kalanların yüreğinde yaşıyorlar. Acılar paylaşmakla azalıyor, başkalarının acılarını paylaşmak istedik
Bu yüzden her yıl gerçekleştirdiğimiz Sessiz Ayakkabıların Yürüyüşü ’nü bu yıl 28 Eylül 2021 tarihinde Kriz Zamanı Gazetecilik konusuna ayırdık.
Gazeteciler kamuoyunun gözü kulağıdır. Umut Vakfı olarak gazetecilerin çalışmalarına yapılan her türlü müdahale “istisna” olmalıdır. Asıl olan gazetecilerin görev yapmalarını sağlamaktır.
Kriz zamanlarında gazeteciler neden korunmalıdır?
Umut Vakfı olarak değişen dünyamız ve değişen Türkiye için yaşadıklarımızı gözden geçirmeli, üzerime düşen sorumluluklarımızı sorgulamalıyız.
Dünya ve Türkiye Pandemi sürecini yaşamaya devam ediyor. COVİD 19 ile yaşamasını öğrendik. Kriz zamanlarında hayatlarımızı değiştiren, üzerinde yeniden düşünmemiz gereken dersler çıkarabileceğimiz birçok öğretiyle karşılaştık, sayısız haber okuduk. İnsanların acılarına tanık olduk. Yasaklarla, sınırlandırmalarla, engellerle, maskeli hayatlarımızla yaşamının korunabileceğini öğrendik. Salgınla yüzleştik. Bir araya gelmenin, el sıkışmanın, kucaklaşmanın, birbirimize sarılmanın ve karşılıklı konuşmanın değerini anladık. Hayatlarımızı evlerimize sığdırdık, yeni hayatlarımıza alışmaya çalışıyoruz.
Pandemi dönemini gazeteciler haber yaptı, bizlere bilgi verdi, olup bitenleri yorumladı. Dünyada olup bitenleri gözler önüne serdi, salgın haberlerine devam ediyorlar, tartışmalar açıyorlar, eleştirileri yayımlıyorlar. Okuyoruz, izliyoruz, dinliyoruz. Gazeteciler salgın zamanında sorumlu gazetecilik anlayışını yaşam biçimine dönüştürüyorlar.
“Türkiye yanıyor” haberini gazeteciler yaptı. Ormanlar, köyler, evler, hayvanlar yandı, hayatımızı yaktı, kül etti. Nihayet yangınlar söndürüldü…Bu kez yaşamlarımız sel sularında gözyaşlarımıza döndü. Evlerimizi seller bastı, evlerimiz yıkıldı, sellerde insanlarımız, yurttaşlarımız kayboldu, yakınlarımız öldü. Ölenlerin sayısını saymaktan yorulanlar yas tutmaya vakit bulamadı. Sulara kapılmış insanlar, ağaçlar, evler, arabalar, hayvanlar ve hayata dair ne varsa sellerde kayboldu gitti…
Geriye yangınlardan küller, sellerden çamurlar kaldı, bir de acılarımız.
Haberlerini gazeteciler yaptı, kendi yaşamlarını riske atarak haber peşinde koştular.
Neler oldu, neler yaşandı? Konuşalım istiyoruz. “Kriz Zamanlarında İfade ve Haber Alma Özgürlüğü” hakkında görüşlerimizi anlatalım, birlikte tartışalım.
Yaşadık ve gördük; kriz zamanlarında, toplumun bilgilendirilmesi, haber alma hakkımız ne kadar önemliymiş yaşayarak öğrendik ve ne kadar değerliymiş…Eve sığdırdığımız hayatlarımızda hepimiz haber bekleyen, yaşamın sesine kulak veren, dinleyen ve izleyen insanlar olduk. İyi haberler umudumuzdu; yaşama yeniden hak tanımak istiyorduk.
Haber alma ve görüş edinme hakkımızın ne kadar önemli olduğu kriz zamanlarda kendini gösterdi.
Yıllardır insan haklarını, yaşamı ve hayatta neler olup bittiğini insanlara duyuran, bilgilendiren, haberleştiren, eleştiren, yorumlayan tek bir dünya üzerinde birçok ses yaratan, çoğulculuk, demokrasi ve kalıcı barış için kendi hayatlarını hiçe sayan gazeteciler; doğal afetlerde, salgında, felaketlerin önlenmesinde ve çevrenin korunmasında özellikle kriz zamanlarında daha çok korunmalıdır.
Neden?
Kriz zamanlarında ifade özgürlüğü hakkımız; Hükümetlerin kendi siyasal ve tercihlerine ve yönetim biçimlerine terk edilmeyecek kadar korunması gereken çok ciddi bir haktır.
İfade özgürlüğü yoksa demokrasi yoktur.
Gerçek gerçektir. Haber, haberdir.
Umut Vakfı olarak herkesin görüş edinme hakkı için uğraş veren gazetecilerin kriz zamanlarında görev yapmasını sağlamak, görevlerini engellememek, kamunun çıkarları için çalışmasını sağlamak amacıyla bizler neler yapmalıyız?
Önce onları dilemeliyiz, sorunlarını anlamalıyız.
Gözümüz kulağımız olan gazetecilerin ilk önce habere ulaşan, bilgiyi elde eden meslek mensupları olarak olup bitenlerden toplumu haberdar edebilmesi için haberlerin serbestçe dolaşması önündeki engelleri kaldırmak neden hepimizin görevidir?
Kriz zamanları haber almak diğer olağan zamanlardan neden farklıdır?
Bu soruların yanıtlarını aramak ve yaşadığımız kriz dönemlerinden elde ettiğimiz deneyimlerimizi, konuşmak ve paylaşmak, sadece habere ulaşmanın değil haberin yayınlanmasındaki sorunları tartışmak, sorunlarımızı gözden geçirmek için birlikte “Kriz zamanlarında gazetecilik nedir” sorusuna yanıt aramak ve sonuçlar çıkarmak istiyoruz.
28 Eylül 2021 tarihinde kırmız halılarımız üzerinde yürüyen sessiz ayakkabıların acılarını böylece paylaşalım istedik…