TBMM İçişleri Komisyonu Ateşli Silahlar Kanun Teklifi Alt Komisyonu’na RAPOR
Sayın Tevfik Ziyaeddin AKBULUT T.C. İçişleri Komisyonu Başkanı TBMM / Ankara 6 Mart 2007 Sayın AKBULUT, TBMM İçişleri Komisyonu Ateşli Silahlar Kanun Teklifi Alt Komisyonu’nun 01.03.2007 günü yapılan toplantıya Umut Vakfı’nın çağrılması konusundaki duyarlılığınıza teşekkür ederiz. Alt Komisyon toplantısına katılan Umut Vakfı Yönetim Kurulu üyelerimizden Av. Fikret İlkiz ve Psikiyatrist Dr. Ayhan Akcan ile yapılan değerlendirme sonuçlarımızı yeniden bilgilerinize sunmak isteriz. Öncelikle Umut Vakfı tarafından bireysel silahlanmanın önlenmesi ve ülkemizde silah tanımına giren aletlerle meydana gelen yaralama, öldürme gibi acı olayların tekrarlanmaması ve önlenebilmesi konusunda Alt Komisyon’da bulunan altı ayrı kanun teklifi gerekçeleriyle birlikte nitelik ve içerik açısından olumlu karşılanmıştır. Parlamenterlerimizin konuya gösterdiği duyarlılıkları sonucu hazırladıklarına inandığımız Kanun tekliflerinin yaşadığımız sorunların çözümüne yasal olarak katkıda bulunacağına inanıyoruz. Bu nedenle toplumumuzu derinden yaralayan acı olayların yeniden yaşanmaması için gösterilen hassasiyete ayrıca teşekkür ediyoruz. Umut Vakfı önderliğinde yıllardan beri sürdürülen çalışmalar sonucunda 28 Eylül tarihi Bireysel Silahsızlanma Günü olarak kabul edilmiş ve yaygın olarak benimsenmiştir. Bu nedenle ve öncelikle TBMM ve hükümet tarafından 28 Eylül gününün Bireysel Silahsızlanma Günü olarak kabul edilmesi ve Birleşmiş Milletler’e önerilmesi dileğimizdir. 2005 yılında 28 Eylül Dünya Bireysel Silahsızlanma Günü nedeniyle Umut Vakfı ve İstanbul Valiliği işbirliği ile “Türkiye’de Bireysel Silahlanma Sorunu: Çözüm Önerileri” Arama Toplantısı gerçekleştirilmiş ve “Sonuç Bildirgesi” yayınlanmıştır. Vakfımız tarafından daha önce Komisyonunuza gönderilen bu toplantı ile ilgili Rapor örnekleri yazımız ekindedir. Kanun teklifinin hazırlanmasında yararlı olacağı görüşündeyiz. Bu Raporumuzda belirttiğimiz üzere; 24 Eylül 2005 tarihinde yapılan ‘Türkiye’de Bireysel Silahlanma Sorunu: Çözüm Önerileri” Arama Toplantısı’nda, Sosyal Durum, Medya, Hukuk ve Güvenlik çalışma grupları, ülkemizdeki bireysel silahlanma sorununu farklı bakış açılarıyla değerlendirmiştir. Silahlanmanın önlenebilmesi ve sorun alanlarının çözümlenmesinde; toplumsal değerler, kültürel ögeler ve silahlanma nedenlerini içeren kapsamlı araştırmaları temel alan, toplumun tüm kesimlerinde tutum, davranış ve dil değişikliği yaratacak, şiddet içermeyen sorun çözme yöntemlerini, insan haklarını ve barış kültürünü hedefleyen eğitim modellerinin geliştirmesi ve hızla hayata geçirilmesi zorunludur. Türkiye’nin uluslararası sözleşmeler bağlamında 12.02.2004 tarihli 5095 sayılı ‘Sınıraşan Örgütlü Suçlara Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesine Ek Ateşli Silahlar, Parçaları ve Aksamları İle Mühimmatının Yasadışı Üretimine ve Kaçakçılığına Karşı Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunmasına Dair Kanun’un kabulü memnuniyet vericidir. Ayrıca ekte örneği bulunan ve Türkiye’nin 03.04.1979 tarihinde imzaladığı, ancak henüz onaylamadığı, 1 Temmuz 1982 tarihinde yürürlüğe girmiş bulunan ‘Ateşli Silahların Kişiler Tarafından Alımının ve Bulundurulmasının Denetimine İlişkin Avrupa Sözleşmesi’ onaylanmalıdır. Yine ekte örneği bulunan, 1 Ocak 1993 tarihinden itibaren ateşli silahların alımı, bulundurulması ve diğer ülkelere naklini belirleyen 18 Haziran 1991 tarihli 91/477/CEE sayılı AET direktifini de anımsatarak, ülkemiz yasal mevzuatının uluslararası sözleşmeler de dikkate alınarak, yeniden gözden geçirilmesinde yarar bulunmaktadır. Özellikle 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar İle Diğer Aletler Hakkında Kanun ve Yönetmeliklerle diğer yasal mevzuatımızda değişiklikler yapılması ile ilgili tüm Kanun Teklifi değişiklikleri Raporumuzda yer almıştır. Görüşümüze göre; bireysel silahsızlanma asıl hedef olarak kabul edilmelidir. Kanun tekliflerinin değerlendirilmesi ile ilgili olarak 01.03.2007 tarihinde yapılan toplantıda ortaya çıkan bazı değerlendirmelere göre; ruhsatsız silahların takibi, ele geçirilmesi, ya da ticaretinin önlenmesi amacıyla “silah ruhsatı verilmesinin daha çok kolaylaştırılması” eğilimini kabul etmemiz ve böyle bir görüşe katılmamız olanaksızdır. Çünkü, Umut Vakfı olarak, güvenlik görevlileri dışında kimseye ‘’Taşıma Ruhsatı’’ verilmemesine yönelik uzun dönemli çalışma hedeflenmiştir. Ayrıca kısa dönemde ‘ciddi hayati tehlike’nin varlığı halinde ruhsat verilmesi ve diğer yasal mevzuat bakımından ruhsat işlemlerinin daha katı kurallara bağlanması gereklidir. Bu görüşümüz çok açıktır ve Vakıf olarak birikimlerimize dayalı net görüşümüzdür. Bu görüşümüze paralel olarak mevcut yasal düzenlemede bulunan 5 yıllık ruhsat süresi 2 yıla indirilmelidir. Bir kişiye birden fazla ruhsat verilmemelidir. Özellikle ruhsatsız silahların teslimi, edinilmesinin özendirilmemesi ve etkin pişmanlık konusunda yasal düzenlemeler ve başkaca diğer önlemler geliştirilmelidir. Bireysel silahlanmanın güvenlikle ilgili boyutunda ise Raporumuzda yer alan bazı önerilerimizin kanun tekliflerinde bulunduğu tespit edilmiştir. Alt Komisyon Toplantısı’na katılan Yönetim Kurulu üyelerimizin dile getirdiği gibi;
Bilgilerinize sunarız. Saygılarımızla, Nazire Dedeman Kurucu Başkan Ekler: 1. “Türkiye’de Bireysel Silahlanma Sorunu: Çözüm Önerileri” Arama Toplantısı Sonuç Bildirgesi
2. Küçük ve Hafif Silahlar Yasadışı Ticaretinin Önlenmesi ve Yok Edilmesi ile ilgili Birleşmiş Milletler Eylem Programının Yürürlüğe Girmesi ile ilgili Türkiye Ulusal Raporu (Nisan 2005) 3. Bireylerce Ateşli Silahların Edinimi ve Mülkiyete Geçirilmesi Üzerindeki Kontroller ile ilgili Avrupa Konvansiyonu (Strasbourg, 28 Haziran 1978) 4. Silahların Edinimi ve Mülkiyetinin Kontrolü Hakkında 18 Haziran 1991 Tarihli Avrupa Konseyi Yönetmeliği (91/477/EEC) Bilgi : T.C. Başbakanlık, T.C. İçişleri Komisyonu Başkanvekili, T.C. İçişleri Komisyonu Sözcüsü, T.C. İçişleri Komisyonu Katibi, T.C. İçişleri Komisyonu Üyeleri, T.C. TBMM Milletvekilleri UMUT VAKFI VE İSTANBUL VALİLİĞİ İŞBİRLİĞİYLE 28 Eylül Dünya Bireysel Silahsızlanma Günü ‘Türkiye’de Bireysel Silahlanma Sorunu: Çözüm Önerileri’ Arama Toplantısı SONUÇ BİLDİRGESİ Umut Vakfı ve İstanbul Valiliği işbirliği ile, 24 Eylül 2005 tarihinde yapılan ‘Türkiye’de Bireysel Silahlanma Sorunu: Çözüm Önerileri’ Arama Toplantısı’nda, Sosyal Durum, Medya, Hukuk ve Güvenlik çalışma grupları, ülkemizdeki bireysel silahlanma sorununu farklı bakış açılarıyla değerlendirmiş, aşağıdaki görüş ve önerilerin kamuoyuna açıklanmasına karar vermiştir: Kültürümüzün, şiddete ve silaha yatkınlık yaratan, şiddeti kanıksamayı doğuran ögeleri bulunmaktadır. Açık iletişim alışkanlığının olmaması, bireysel ve toplumsal güvenliğin sağlanmasından sorumlu aktörlere duyulan güven eksikliği, güvenlik güçlerinin oransız güç kullanımı, barış kültürünün tesisinden sorumlu olanların şiddet uygulayıcısı olabilme özellikleri, sorunu pekiştirmektedir. Silahlanmanın önlenebilmesi ve sorun alanlarının çözümlenmesinde; toplumsal değerler, kültürel ögeler ve silahlanma nedenlerini içeren kapsamlı araştırmaları temel alan, toplumun tüm kesimlerinde tutum, davranış ve dil değişikliği yaratacak, şiddet içermeyen sorun çözme yöntemlerini, insan haklarını ve barış kültürünü hedefleyen eğitim modelleri geliştirmeli ve hızla hayata geçirmeliyiz. Silahlanma sorunu toplumun tüm kesimlerince benimsenmedikçe kesin çözüm üretmenin olanaksızlığına inanıyoruz. Bu nedenle saptama, görünür kılma ve izlemeyi içeren, farkındalık yaratma amaçlı, yaygın ve yüksek sesli kampanyalar yürütmeliyiz. Medyada yer alan şiddet ve bireysel silahlanma görünümlerinin çok ve çarpıcı, bu görünümlere karşı izleyici-okuyucu-dinleyiciler tarafından gösterilen tepkilerin ise yok sayılabilecek kadar az ve etkisiz oluşu; medya ve şiddet ilişkisinin demokratik kültür açısından ele alınması gereğini ortaya çıkartmaktadır. Farklı yayın politikaları ve popüler medyanın var olan durumu meşrulaştırıcı yaklaşımına karşı, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin ‘Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’ vazgeçilmez bir metindir. Bu bildirgenin yanı sıra, yurttaşların medyayı doğru algılamaları ve bilinçli konuma gelebilmeleri için ‘medya okuryazarlığı’ kavramının eğitim kurumlarının da desteğiyle tanınması, uygulanması ve yaygınlaştırılması gerekmektedir. Türkiye’nin uluslararası sözleşmeler bağlamında 12.02.2004 tarihli 5095 sayılı ‘Sınıraşan Örgütlü Suçlara Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesine Ek Ateşli Silahlar, Parçaları ve Aksamları İle Mühimmatının Yasadışı Üretimine ve Kaçakçılığına Karşı Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunmasına Dair Kanun’un kabulü memnuniyet vericidir. Ayrıca Türkiye’nin 03.04.1979 tarihinde imzaladığı, ancak henüz onaylamadığı 1 Temmuz 1982 tarihinde yürürlüğe girmiş bulunan ‘Ateşli Silahların Kişiler Tarafından Alımının ve Bulundurulmasının Denetimine İlişkin Avrupa Sözleşmesi’ onaylanmalıdır. 1 Ocak 1993 tarihinden itibaren ateşli silahların alımı, bulundurulması ve diğer ülkelere naklini belirleyen 18 Haziran 1991 tarihli 91/477/CEE sayılı AET direktifini de anımsatarak, ülkemiz yasal mevzuatının uluslararası sözleşmeler de dikkate alınarak yeniden gözden geçirilmesinde yarar bulunmaktadır. Özellikle 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar İle Diğer Aletler Hakkında Kanun ve Yönetmeliklerle diğer yasal mevzuatımızda değişiklikler yapılmalıdır: Güvenlik görevlileri dışında kimseye ‘’Taşıma Ruhsatı’’verilmemesine yönelik uzun dönemli çalışma hedeflenmelidir. Kısa dönemde ‘ciddi hayati tehlike’nin varlığı halinde ruhsat verilmesi ve diğer yasal mevzuat bakımından ruhsat işlemlerinin daha katı kurallara bağlanması gereklidir. Mevcut yasal düzenlemede bulunan 5 yıllık ruhsat süresi 2 yıla indirilmelidir. Bir kişiye birden fazla ruhsat verilmemelidir. Bireysel silahsızlanma asıl hedef kabul edilerek, özellikle ruhsatsız silahların teslimi, edinilmesinin özendirilmemesi ve etkin pişmanlık konusunda yasal düzenlemeler geliştirilmelidir. Bireysel silahlanmanın güvenlikle ilgili boyutunda; silah ruhsatı talebini azaltıcı, etkin önlemlerin ivedilikle yasal mevzuatta yer alması, ruhsatsız silahların kayıt altına alınması ve cezai müeyyidelerin arttırılması, Türkiye’yi kapsayan tek bir veri tabanının oluşturulması, taşıma ruhsatlarının kapsamının daraltılması, mümkünse bulundurmaya çevrilmesi, taşıma ruhsatının işyerinde ve işbaşında sınırlandırma koşulunun yasayla düzenlenmesi, kurusıkı silahlar ve alkollü iken silah taşımanın yasaklanmasıyla ilgili düzenlemelerin yapılması, can güvenliği ile ilgili silah talebinde ruhsat verme usulünün tartışmaya açılması, ruhsatlandırmada kişilerden istenen sağlık raporlarının sağlık kurulu raporu olarak düzenlenmesi; mutlaka kişinin öfke, kişilik, tepkisel ve ruhsal hastalığını kapsayan ayrıntılı psikolojik testlerin zorunlu hale getirilmesi ve raporun ilgili kuruma gizli olarak gönderilmesi, pratik ve teorik eğitimi kapsayan sertifika programının zorunlu hale getirilmesi, alt yaş sınırının yukarı çekilmesi, üst yaş sınırı getirilmesi, ruhsat süresi bitimini takiben 6 ay içerisinde yeniletmeyenlerin tebligata gerek kalmaksızın ruhsatlarının iptal edilmesi, yıllık mermi sayısının kısıtlanarak tüketim takibinin yapılması, ayrıca silah muhafaza ve denetimlerine ilişkin kontrol sistemlerinin oluşturulması gerekmektedir. Kamuoyunda benimsenmiş olan 28 Eylül tarihinin Dünya Bireysel Silahsızlanma Günü olarak kabul edilmesi önerisinin TBMM ve hükümete sunularak, Ayrıca BM tarafından kabul edilmesi için gerekli girişimlerin başlatılması tavsiye olunur. UMUT VAKFI VE T.C. İSTANBUL VALİLİĞİ İŞBİRLİĞİYLE ‘’TÜRKİYE’DE BİREYSEL SİLAHLANMA SORUNU: ÇÖZÜM ÖNERİLERİ’’ ARAMA TOPLANTISI ÇALIŞMA GRUPLARI RAPORLARI 24 EYLÜL 2005 SOSYAL DURUM ÇALIŞMA GRUBU RAPORU Silahlanma sorununa uluslararası boyut ele alınmadan bakılamaz. Küresel ‘terörle savaş’ doktrini, uluslararası silah akışının artmasına ve silah transferlerinin denetlenmesinin gevşemesine yol açtı. Uluslararası alanda
Kamusal Saptamalar
Öneriler
Toplumsal Saptamalar
Öneriler
Bireysel Saptamalar
Öneriler
Katılımcılar
HUKUK ÇALIŞMA GRUBU RAPORU Umut Vakfı önderliğinde yıllardan beri sürdürülen çalışmalar sonucunda 28 Eylül tarihi Bireysel Silahsızlanma Günü olarak kabul edilmiş ve yaygın olarak benimsenmiştir. Bu nedenle TBMM ve hükümet tarafından 28 Eylül gününün Bireysel Silahsızlanma Günü olarak kabul edilmesi ve BM’ye önerilmesi benimsenmiştir. 2001 yılı Mayıs ayında TBB Genel Kurulu’nun aldığı tavsiye kararına uygun olarak Türkiye’de kurulu tüm baroların bireysel silahsızlanma komisyonları oluşturarak, baroların ve avukatların aktif olarak bu alanda çalışması ve meydana gelen sorunlara çözüm üretmesi yönündeki tavsiye kararının yeniden tüm barolara ve barolar birliğine anımsatılması uygun görülmüştür. Türkiye’nin uluslararası sözleşmeler bağlamında 12.2.2004 tarihli 5095 sayılı “Sınıraşan Örgütlü Suçlara Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesine ek Ateşli silahlar, parçaları ve aksamları ile mühimmatının yasadışı üretimine ve kaçakçılığına karşı protokolün onaylanmasının uygun bulunmasına dair kanununu kabul etmesi memnuniyet vericidir. Bu sözleşmenin onaylanarak iç hukukumuza kazandırılmış olması uluslararası sözleşmelere uyumluluk bakımından atılmış çok önemli bir adımdır. Sözleşmenin niteliği ve Türkiye’nin böyle bir sözleşmeye taraf olmasıyla ortaya çıkan sonuçlar yasaların olumlu yönde değişmesine etkili olacaktır. Bu bağlamda Türkiye’nin onaylayacağı bir ikinci sözleşme daha vardır. 1 Temmuz 1982 tarihinde yürürlüğe giren 28 Haziran 1978 tarihli ateşli silahların kişiler tarafından alımının ve bulundurulmasının denetimine ilişkin avrupa sözleşmesi Türkiye tarafından 3.4. 1979 tarihinde imzalanmıştır. Ancak bu sözleşme onaylanmamıştır. Bu sözleşmenin onaylanmalıdır. Ayrıca bu sözleşmeye paralel olarak AB bünyesinde 18 Haziran 1991 tarihli 91/477/CEE sayılı AET direktifi ile 1 Ocak 1993 tarihinden itibaren Ateşli Silah alımını ve bulundurulmasını ve diğer ülkelere naklini belirleyen kurallar öngörülmüştür. Dolayısıyla hem sözleşmenin onaylanması ve bu onayın arkasından direktif hükümlerinin iç hukukta uygulanabilmesi için yasal değişikliklerin yapılması zorunludur. Uluslararası sözleşmeler bağlamında iç hukukun sözleşmelere uyumlu hale getirilmesi önerilmektedir. Türkiye’deki mevcut Ateşli Silahlar ile ilgili 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer aletler Hakkında Kanun önerileri rapor ekindedir. İlk öneri çerçevesinde anılan yasanın altıncı, yedinci maddelerinde değişiklik önerilmektedir. Anılan yasanın 6.maddesinin 1.fıkrasında yer alan düzenlemeye göre silah bulundurma ve taşıma ruhsatları süresi 5 yıldan 2 yıla indirilmiştir. Ayrıca maddede sayılan cumhurbaşkanı, başbakan gibi kişilerle bulunduklar görevler sayılmak suretiyle sayılan görevleri yerine getirilen kişiler için verilmiş ruhsat süreleri 5 yıl için geçerli olmak üzere değiştirilmiştir. Bu kişiler dahil olmak üzere diğer kişilerde dahil olarak kişilere birden fazla silah ruhsatı verilmemesi değişiklik önerisidir. Ayrıca maddede yer alan düzenlemeye göre ruhsatların renk şekil ve muhtevası ve diğer hususların yönetmelikle belirlenmesi düzenlemesinde değişiklik yapılmaktadır. Bu değişikliğe göre alkol ve-veya uyuşturucu etkisindeyken silah taşınmaması, ruhsat öncesinde silah muhafazasına ilişkin kurs zorunluluğu ve bulundurma ile taşıma esnasında kilit sistemi zorunluluğu getirilmesi değişiklikleri benimsenmiştir.ayrıca ruhsat kayıtlarının merkezi sistem ile tutulması değişikliği önerilmektedir. Bir diğer değişiklik ise görevleri nedeniyle veya emekli olanlar bakımından Ateşli Silah taşıma hakkı sadece ‘ciddi hayati tehlike içersinde’ olanlara verilmesi önerilmektedir.dolayısla 7.maddede yapılan değişikliğe göre ‘meslekleri gereği tehlike içersinde oldukları valileler tarafından ciddi bulgulara dayanarak belirlenenlere taşıma veya bulundurma ruhsatı yönetmelikde belirtilen esaslar çerçevesinde verilebilir. Eğer bu ruhsat hayati tehlike sebebine dayalı taşıma ruhsatı ise, bu kişinin alabileceği silah, ayrıntıları yönetmelikde belirlenecek koruma amacına yönelik düşük kalibreli olmalıdır.’ 7.maddede önerilen bu değişiklik dışında emekli subay ve astsubaylar ve diğer ilgili kişilerle ilgili olarak düzenlenen kimlik kartlarında işlenerek gösterilmek üzere ateşli silah taşıyabilme hakkı kaldırılmakta sadece 2 yıl süre için bulundurma izin belgesi verilmesi benimsenmektedir. Bu kişilere ancak hayati tehlike içinde bulunmaları halinde taşıma ruhsatı verilebilir. Önerilen son değişiklik ise, ruhsat işlemleri bakımından harç alınmaması madde metninden çıkarılmıştır. Kanunda önerilen bu değişiklikler dolaylı olarak mevcut yönetmeliğide etkileyeceğinden dolayı yasada yapılan değişiklikler çerçevesinde yönetmelik hükümleride gözden geçirilmelidir. Aslıda taşıma ruhsatı verilmesinin yasada ve yönetmelikte çıkarılması benimsenmiştir. Böylelikle güvenlik ve savunma güçlerine tanınacak silah taşıma hakkının sivillere verilmemesi önerilmektedir. Ancak böyle bir önerinin yaşama geçirilmesi ülkemiz açısından çok zor olduğu dikakte alınarak sadece altı çizilerek biligilerinize sunulmaktadır. Yasada yapılması düşünülen 2.değişiklik önerisi, Kırklareli milletvekili Mehmet Kesimoğlu’na aitdir. Kanun teklifine göre 6136 sayılı yasada ek madde 1 değişikliği önerilmektedir. Bu değişikliğe göre hangi alanlara ve yerlere silahla girilemeyeceği ayrı ayrı gösterilmektedir. Bu kanun teklifi benimsenmiş olup rapora eklenmiştir. Böylelikle yönetmelikte yapılması düşünülen benzer değişiklik yerine yasada değişiklik yapılması ve silahla girilemeyecek yerlerin kanunla gösterilmesi daha doğru olacaktır. Öte yandan 2421 sayılı avda ve sporda kullanılan tüfekler nişan tabancaları ve av bıçaklarının yapımı alımı satımı ve bulundurulmasına dair kanunun yeni ceza kanunun çerçeveside gözden geçirilmesi gereklidir. Ayrıca geçici ve gönüllü köy korucularının ellerinde bulundurdukları ruhsatsız silahların teslimi ve ruhsata bağlanması hakkındaki yönetmelik yürülükten kaldırılmalıdır. Bu yönetmelikte gösterilen köy korucularının ellerinde bulundurdukları silahlar teslim edilmelidir. Türkiye’de yıllardan beri uygulanan panik mevzuatının yarattığı sonuçlar dikkate alınarak silahlarla ilgili cezaların arttırılması yoluyla suç işlenmesinin önlenmesi ve caydırıcılığın sağlanması için bazı maddelerin Türk Ceza Kanunu hükümleri de dikkate alınarak değiştirilmesi önerilmektedir. Çünkü toplumda bu tür suçlar bakımında hapis cezasının artırımı yerine ekonomik cezaların veya benzeri tedbirlerin getirilmesi daha etkin ve caydırıcı olmaktadır. Bu görüşden hareketle 6136 sayılı yasanın 13 üncü maddesindeki ceza hükümlerinin ‘....hapis veya 100 günden az olmamak üzere adli para cezası’ şeklinde değiştirilmesi önerilmektedir. Ayrıca silahsızlanmayı teşvik etmek amacıyla 6136 sayılı yasa bakımından ek madde olarak düzenleme yapılması ve bu maddede özel bir etkin bir pişmanlık haline yer verilmesi uygun görülmüştür. Buna göre “ Hakkında takibata başlanmadan bu madde kapsamına giren ve ruhsata bağlanmamış Ateşli Silahlar ve mermiler ve bu kanun kapsamına giren diğer alet ve maddeleri yetkili makamlara teslim edenler hakkında soruşturma yapılmaz.” Böylece silahsızlnmanın sağlanmsı için süreklilik içeren etkin pişmanlık hali yasayla düzenlenmiş olmaktadır. Yasa değişikliklerinin sağlanması, yasaların uluslararası sözleşmeler ile uyumlu hale getirilmesi ve buna bağlı olarak mevcut yönetmeliklerin kaldırılması ve yeniden düzenlenmesi önerimizdir. Bu önerilerimiz çerçevesinde yasalara uygun çıkarılcak yönetmeliklerde denetim ve kontrol mekanizmalarının arttırılması benimsenmiştir. Örneğin sadece silahların değil ayrıca mermilerin kayıt altında tutulması özel bir önem taşımaktadır. Mermilerin tek bir seferde değil zamana yayılarak ve ihtiyaca göre verilmesi, mevcut düzenlemeye göre verilen mermi adedinin düşürülmesi ve 200’den daha aza indirilmesi, yeniden mermi talebi halinde önceki mermilerle ilgili kullanım yerlerinin, nerede ve nasıl kullanıldığının belgelenmesi veya beyan edilmesi önerilmektedir. Ayrıca kurusıkı silahlarla ilgili olarak yasal düzenleme bir an önce yapılmalıdır. Ruhsat almak üzere yapılan başvurular hakkında verilen doktor raporlarının uzman hastanelerden ve/veya uzman hekimlerden alınması konusunda gerekli değişiklerin yapılmasında yarar bulunmaktadır. Saptanan bu önerilerin dışında 6136 sayılı kanun yerine ‘silah kanunu’ hazırlanması ve tüm yasal mevzuatın gözden geçirilerek bu alanda kanunların tekleştirilmesi benimsenmiştir. Umut Vakfı mevcut yasalar ve yönetmeliklerde değişiklikler yapılmasının dışında bu konuyla ilgili yeniden yasal düzenlemelerin yapılması ve kanun önerisi hazırlanması bakımından üzerine düşen görevleri ve her alanda işbirliğini gerçekleştirmeye hazır olduğunu beyan eder. Katılımcılar
MEDYA ÇALIŞMA GRUBU RAPORU Genel Değerlendirme: Görüşmeler sırasında şu değerlendirmeler yapıldı: Toplantıya sunulan dosyadaki RTÜK’ ün yazısında belirtilen verilere dayanılarak şu tespit yapıldı; RTÜK’e 1 Ocak - 5 Eylül 2005 arasında gelen 39646 şikayetin ancak 3396’sının şiddet içerikli ve silahla ilgili programlara yönelik olduğu saptandı. Bunlardan da 2259’unun diziler ve haber programlarında ‘görüntülerin şiddet içermeleri’, 608’inin ‘gençlere ve çocuklara şiddet içerikli eylemleri özendiren ve öğreten yayınlar’, 231’inin ‘şiddet içerikli görüntüleri izleyenleri olumsuz yönde etkileyen yayınlar’, 80’ inin ‘vahşet ve işkence görüntüleriyle insanlara yanlış mesajlar verdiği düşünülen yayınlar’ sadece 218’inin ‘silah ve benzeri aletlerin kullanımını gösteren programlar’ ile ilgili oluşuna dikkat çekildi. Görüldüğü gibi 39.646 genel şikayetin % 8.5’ inin şiddetle ilgili olduğu, şiddetle ilgili olanların içinde ise % 6.4’ ünün silahla ilgili olduğu belirlendi. Ayrıca, genel şikayetler içinde silahla ilgili olanların ise % 0.5 oranında kalışına dikkat çekildi. Bu verilerin silah sorununun kanıksandığını gösteren bir yaklaşımı sergilediği sonucuna varıldı ve bu anlayışın değiştirilmesi gerektiği vurgulandı. Bunlardan ayrı olarak aşağıdaki değerlendirme ve saptamalar belirlendi. İnsanlar, medyadan kendilerine ve çocuklara zarar geldiğinin farkında değiller. Televizyonlarda şiddet içerikli yayınlar nedeniyle yayının durdurulmasına tepki gösteren aile bireylerine rastlanıyor. Bunun yanı sıra en çok cinsel konularda, hatta mayo defilelerine karşı tepki gösterilmesiyle karşılaşılıyor;onlarca kişinin öldürüldüğü televizyon programlarına tepki alınmadığı da oluyor. İzleyicilerin daha çok kendi namus anlayışlarını genelleştirerek toplumda geçerli kılmak yolunda tepki gösterdikleri anlaşılıyor. Bazı televizyonların reyting yükseltme kaygısıyla her türlü cezayı göze aldıkları ve toplumdan da karşı yönde bir baskı olmadığı gözlemleniyor. Televizyonlar savunmalarında, ticari bir kuruluş olduklarını öne sürüyorlar. Kamu yararı geri planda kalıyor. Şiddet ve bireysel silahlanma konusunda medyanın tavrını değerlendirirken, medyada farklılıklar olduğu gerçeğinin göz ardı edilmemesi gerektiğine dikkat çekildi. Özel televizyon yayıncılığının, Anayasal ve yasal ortamı olmadan başlamasının olumsuz etkilerinin günümüzde de sürdüğü ve kuralsız dönem alışkanlıklarının bazı yayın organlarında şiddet konusunda da kendini gösterdiği, yayın ilkelerine uyma isteğinin müdahale olarak değerlendirildiği gözlemlendi. Her yayında olduğu gibi, şiddet konusunda da medyayı değerlendirirken haber kaynağı/okur-dinleyici-izleyici/medya üçgeninin dikkate alınması ve buna göre tek sorumluluğun medyadan beklenmemesi gereği değerlendirildi. Yayın organlarındaki denetim birimlerinin de halkın alışkanlıklarına yakın bir yaklaşımla olayları değerlendirdiği görüldü. Özellikle çocukların gazeteden daha çok televizyondan etkilendiğinin bilimsel olarak saptandığı vurgulandı. Medyadaki şiddet görünümlerinin yalnızca çocuklar tarafından değil, yetişkinler tarafından da bütünlük içinde algılanmadığı, sadece çarpıcı görüntülerin akılda kaldığı ve özentiye yol açtığı belirtildi. Medya - şiddet ilişkisinin demokratik kültür açısından ele alınması gerektiği, günlük yaşamın her yönünde yeni bir medya okur yazarlığı kavramının yerleştirilmesi gereği vurgulandı. ÇÖZÜM ÖNERİLERİ Yukarıdaki değerlendirmeler ışığında aşağıdaki çözüm önerileri saptandı. 1. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’ nin yayınladığı ‘Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi ’ nin bütün yayın organlarınca uygulanmasını sağlamak üzere kurumsal çalışmalar yapılmalıdır. Bildirgenin ‘gazetecinin temel görevleri ve ilkeleri’ bölümünün 3. maddesinde yer alan ‘Gazeteci; her türden şiddeti haklı gösteren, özendiren, kışkırtan yayın yapamaz’ kuralının uygulanmasına özen gösterilmelidir. 2. Gerek Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi çerçevesinde, gerek hukuksal açıdan gazetecilerin bilgilendirilmesi için Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, Umut Vakfı ve İstanbul Barosu ile ortak seminerler düzenlenmelidir. 3. Pek çok ülkede olduğu gibi ilköğretimde eğitim programlarına ‘medya okur yazarlığı’ dersi konulmalıdır. Bu konudaki eğitim daha sonraki eğitim aşamalarında da sürdürülmelidir. Böylece yurttaşların medyayı doğru algılamak konusunda daha bilinçli konuma gelecekleri ve okur-izleyici-dinleyici olarak kendilerine düşen sorumlulukları özümseyecekleri düşünülmektedir. 4. Toplumda hukukun üstünlüğü ilkesi benimsetilmelidir.Bu nedenle de kişilerin kaba kuvvetle hak alma sürecini ortadan kaldıracak hukuksal ve yargısal düzenlemeler yapılmalı ve gerekli olanaklar sağlanmalıdır. 5. Milletvekilleri başta olmak üzere topluma örnek olması gereken kişilerin şiddet olaylarının yansımasında yalnızca medyayı suçlamaktan vazgeçip davranışlarının sorumluluklarını üstlenmelerini sağlayacak kurumsal girişimlerde bulunmalıdır. 6. Toplumda bireysel silahlanmanın önüne geçmek üzere yapılacak çalışmaların, medyada kamu yararı spotları biçiminde (Trafik kurallarının anımsatılmasına ilişkin programlarda olduğu gibi) yayınların oluşturulması ve yaygınlaştırılması için gerekli düzenlemelerin yapılması yoluna gidilmelidir. 7. Medyanın toplumsal iletişim işlevinin yanı sıra yurttaşların günlük yaşam içinde karşılaştıkları bireysel silah kullanımının özendirildiği durumlar (silahların mağazaların vitrinlerinde satış amaçlı sergilenmesi, yazılı ve görsel basında tanıtımının yapılması) önlenmelidir. 8. Bireysel silahın yerleşim birimleri dışında kullanılması da sınırlandırılmalı, atışların yalnızca yasal poligonlarda yapılması sağlanmalıdır. Bu kuralın uygulanması için de silahlar, belirlenecek sürelerle denetimden geçirilmelidir. Yukarıdaki değerlendirme, saptama ve çözüm önerilerimizin bir bölümünün medya ile doğrudan ilgili olmadığının ve öteki çalışma gruplarının alanına girdiğinin düşünülebileceğini dikkate alarak; bu tür konuların sonucunun medyaya yansıması ve medya tarafından değerlendirilmesinin ve yorumlanmasının yapılması bakımından ele almaya gerek gördüğümüzü belirtiriz. Katılımcılar
GÜVENLİK ÇALIŞMA GRUBU RAPORU 1. Bireysel silahlanmayla ilgili etkin, acil, daraltıcı, talebi azaltıcı önlemlerin mevzuatta yer alması 2. Ruhsatsız silahların kayıt altına alınabilmesi için acil önlemler geliştirilmesi, belirli bir süre içerisinde ruhsatsız silahlar kayda alındıktan sonra, ruhsatsız silahlarla ilgili mevzuatın ağırlaştırılması 3. Jandarma Genel Komutanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü’nün ilgili birimlerinin tek veri tabanından istifade ederek, ruhsatlandırma faaliyetlerinin gerçekleştirilmesi 4. Taşıma ruhsatlarının daraltılması, mümkünse bulundurmaya çevrilmesi, işyerinde-işbaşında taşıma koşulunun getirilmesi 5. Kurusıkı tabancalarla ilgili ciddi yasal düzenlemeler getirilmesi 6. Silahların iade edilmesiyle ilgili özendirici önlemler alınması 7. Silahla girilmesi yasak olan alanların tekrar gözden geçirilerek, kapsamının genişletilerek, özellikle alkollü içki servisi yapan yerlerde sınırlandırmanın yapılması ve alkollü iken silah taşınmasının yasaklanması 8. Can güvenliği ile ilgili silah talebinde ruhsat verme usulünün tartışmaya açılması 9. Ruhsatlandırmada kişilerden istenen sağlık raporlarının psikiyatri, ortopedi, nöroloji, KBB, göz, dahiliye dallarını kapsayacak şekilde sağlık kurulu raporu olarak düzenlenmesi; mutlaka kişinin öfke, kişilik, tepkisel ve ruhsal hastalığını kapsayan ayrıntılı psikoloji testlerin zorunlu hale getirilmesi, 5 yılda bir yenilenmesi. Sağlık kurulu raporunun doğrudan ruhsat vermeye yetkili kuruma kapalı ve gizli olarak gönderilmesi 10. Ruhsatlandırmada pratik ve teorik eğitimi kapsayan sertifika programını tartışmaya açıp, geliştirip, zorunlu hale getirilmesi 11. Alt yaş sınırının yukarı çekilmesi, üst yaş sınırının getirilmesi, kişiye kayıtlı silah sayısının sınırlandırılması 12. Ruhsatlandırmada istenen harçların tartışmaya açılması 13. Ruhsat süresi bitiminde yenileme için tebligata gidilmeksizin, 6 ay sonunda ruhsatın iptal edilmesi. 14. Yıllık mermi sayısının kısıtlanması ve takibinin yapılması. 15. Silah ve mermilerinin muhafazası ve denetimlerine ilişkin kontrol mekanizmalarının oluşturulması. Katılımcılar
KÜÇÜK VE HAFİF SİLAHLAR YASADIŞI TİCARETİNİN ÖNLENMESİ VE YOK EDİLMESİ İLE İLGİLİ BİRLEŞMİŞ MİLLETLER EYLEM PROGRAMININ YÜRÜRLÜĞE GİRMESİ İLE İLGİLİ TÜRKİYE ULUSAL RAPORU NİSAN 2005 İÇİNDEKİLER I. ÖNSÖZ II. ULUSAL KOORDİNASYON DAİRESİ VE İLETİŞİM NOKTASI III. ULUSAL KANUNLAR, YÖNETMELİKLER VE İDARİ İŞLEMLER 1. İmalatın kontrolü ile ilgili ulusal işlemler a) Ruhsatlandırma ve kişilerin yetkilendirilmesi b) Ruhsat ve yetkilerin verilmesi c) Ruhsatlandırma gerekleri ve şartları d) Ruhsat ve yetkilerin askıya alınması, yeniden incelenmesi, yenilenmesi ve feshi. e) Mevcut şartlara uyumun kontrolü f) SALW (Küçük ve hafif silahlar) ‘ın yönetim işlemlerinin ihlali durumunda uygulanacak cezalar. 2. SALW (küçük ve hafif silahlar)’ın işaretlenmesi, kayıtlarının tutulması ve kopyalarının alınması. 3. Stok yönetimi ve güvenlik ile ilgili ulusal işlemler. g) Depolama bölgelerinin özellikleri h) Fiziksel güvenlik önlemleri i) Geçit kontrolü önlemleri j) Envanter yönetimi ve mali denetim işlemleri k) Acil durum koruma önlemleri l) Azami taşıma güvenliği sağlama işlemleri m) Üretim yeri ziyaretleri n) SALW (Küçük ve hafif silahlar)’ın stoklama bölgeleri/binalarında görevli personele güvenlik eğitimi. 4. Aracılık faaliyetlerinin ulusal denetimi a) Ruhsatlandırma gerekleri, kriterleri ve işlemlerinin içeriği b) Denetimlerin uygulanması 5. Ulusal yasalar ve İhracat/İthalat denetim mevzuatı a) Ulusal ihracat mevzuatı b) İhracat yetkisi ve işlemleri c) İhracat yetkisi için gerekenler d) Gözetim ve denetim e) Kullanıcı sertifikasının bitimi f) İhlal durumundaki önlemler g) İthalat yetkisi ve işlemleri h) SALW (Küçük ve hafif silahlar)’ın ihracat/ithalat rakamları(2003-2004) 6. SALW(Küçük ve hafif silahlar)’ın imhası ile ilgili ulusal işlemler IV. ULUSLARARASI İŞBİRLİĞİ 1. OSCE 2. Wassenar Düzenlemeleri 3. NATO 4. SECI V. SALW(Küçük ve hafif silahlar) İLE İLGİLİ KONULARDA SİVİL TOPLUM’UN İLGİSİ VI. BM’İN FAALİYET PROGRAMININ YÜRÜTÜLMESİ İLE İLGİLİ TÜRKİYE’NİN GÖRÜŞLERİ VII. SONUÇ I. ÖNSÖZ Küçük ve hafif silahların aşırı ve istikrarsız birikimi ile kontrolsüz yayılması, evrensel, bölgesel ve ulusal barış ve güvenlik için tehlike teşkil etmenin yanında, birçok ülkenin sosyal ve ekonomik gelişimi için de tehlike yaratmaktadır. Türkiye küçük ve hafif silahların yasadışı ticaretinin yok edilmesi için sadece ulusal düzeyde savaşmamakta aynı zamanda bu konudaki bölgesel ve evrensel işbirliğini de yüreklendirmektedir. Türkiye BM çerçevesi dahilinde, hükümet ve uzman kişilerin oluşturduğu 1997 panelinde küçük silahlarla ilgili önerilerin, aynı konu ile ilgili Genel Ansamble kararlarının ve Genel Sekreterin raporlarının oluşturulması sırasında yapılan çalışmalara destek vermiştir. Türkiye aynı zamanda 2001’deki BM Konferansında benimsenen “ Küçük ve hafif silahların yasadışı ticaretinin her bakımdan yok edilmesi ile ilgili faaliyet programı” nı memnuniyetle karşılamıştır. Türkiye Faaliyet Programının uygulanmasının dünya barışı ve istikrarının inşasında büyük katkısı olacağına inanmaktadır. Türkiye 1996 yılında, OSCE (Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatın)da belirli küçük silah kategorilerinin dahil edildiği silah kayıtlarının yayınlanması konusunda tasarı sunmuştur. Bu sayede ilk defa olarak küçük silahlar maddesi OSCE gündemine alınmıştır. Bu bağlamda, OSCE Forumundaki müzakereler sonucunda 2000 yılında küçük silahlarla ilgili OSCE belgesinin benimsenmesinde Türkye’nin etkin katkısı olmuştur. Bu belge, sayesinde ilk olarak, küçük silahların birçok bakımdan bildirime tabi tutulması ile uluslarası denetiminde önemli bir yapıtaşı oluşturmaktadır. Türkiye bu belgenin tam olarak uygulanmasına büyük önem vermektedir. Türkiye küçük hafif silahların terörist örgütlerin elinde birikmesinden dolayı büyük sıkıntı çekmiştir. Türkiye’de 1984 ile 2004 yılları arasında terörist örgütlere karşı uygulanan operasyonlarda 45,423 uzun mevzilli silah, 41,653 tabanca, 76.493 bomba ve patlayıcı, 4.515.618 cephane ele geçirilmiştir. Haczedilen, el konulan ve levazım fazlası küçük ve hafif silahların yok edilmesi Türkiye’nin göstermiş olduğu çabalarının bu bağlamdaki en büyük hedefidir. Diğer tarafta, Türkiye’nin etrafı küçük ve hafif silahların çoğalıp, birikmesiyle istikrarsızlık yaratma potansiyeli olan ülkeler tarafından çevrilmiştir II. ULUSAL KOORDİNASYON DAİRESİ VE İLETİŞİM NOKTASI: SAWL yasadışı ticareti ile savaşan ve hatta SAWL kökünden yok etme çabalarını destekleyen ve yönlendiren Ulusal koordinasyon dairesi : T.C. Dış İşleri Bakanlığı Silahların Kontrolü ve Silahsızlanma ve OSCE Dairesi Genel Müdür Yardımcılığı Balgat/Ankara Türkiye Ulusal İletişim Noktası : Sayın Korkut Güngen Daire Başkanı Silahların Kontrolü ve Silahsızlanma ve OSCE Dairesi Genel Müdür Yardımcılığı T.C. Dış İşleri Bakanlığı Tel: +90 312 292 16 67 Faz: +90 312 287 56 60 E-mail : korkut.gungen@mfa.gov.tr II. ULUSAL KANUNLAR, YÖNETMELİKLER VE İDARİ İŞLEMLER 1. İmalatın kontrolü ile ilgili ulusal işlemler : a) Ruhsatlandırma ve kişilerin yetkilendirilmesi İlk aşama, 3763 sayılı ve 1940 tarihli Kanunun yerine yeni kabul edilen 5201 sayılı ve 3 Temmuz 2004 tarihli “Türkiye’de Harp Silah ve Mühimmatı yapan Hususi Sanayi Müesseselerinin Kontrolü Hakkındaki Kanun”la Düzenlenmiştir. Bu Kanun uyarınca, her türlü silah ve mühimmat ihracatı, MSB’nın iznini gerektirmektedir. Silah, cephane ve diğer savaş gereci üretimi ile ilgili firmaların Milli Savunma Bakanlığı, Endüstri ve Ticaret Bakanlığı ve diğer ilgili ticari birlik ve odalarda da kayıtlarınıın bulunması gerekmektedir. b) Ruhsat ve yetkilerin verilmesi Milli Savunma Bakanlığı her yıl , kontrole tabi tutulacak harp araç ve gerçleri ile silah, mühimmat ve bunlara ait yedek parçalar ve patlayıcı maddelere ilşkin bir liste yayınlar. Bu liste 5201 sayılı Kanun uyarınca her yılın Ocak ayında Resmi Gazete’de yayınlanır.Bu listede adı geçen herhangi bir mamülün üretimi için Milli Savunma Bakanlığı’ndan ruhsat alınması gerekmektedir. Yukarıda bahsi geçen Kanun uyarınca bu tip silahların üreticileri, her mali yılın sonunda, Milli Savunma Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı ve Maliye Bakanlığı’na yıl içinde üretmiş oldukları silahların adet ve tiplerini beyan etmeleri gerekmektedir. Ayrıca üreticiler yurt içi ve yurtdışından almış oldukları siparişleri satış sözleşmesinin imza tarihinden itibaren 10 günlük süre dahilinde Milli savunma Bakanlığı’na bildirmeleri gerekmektedir. Aynı zamanda alıcılar ve sipariş edilen silahlar ile ilgili detayların da bildirilmesi gerekmektedir. c) Ruhsatlandırma gerekleri ve şartları Silah üretim tesisi kurmak ve silah üretimi yapabilmek için alınacak ruhsat için aşağıdaki bilgiler ve işlemlerin yapılması gerekmektedir : - Silah üretim tesisi kurmak için başvuruda bulunanların, silah üretimi ve kontrolü için ofis, fabrika, depo v.s. gibi uygun şartları oluşturmaları gerekmektedir. - Ürünün ve ilgili hizmetlerin istenen şartlara uygun olması gerekmektedir. - Sistem entagrasyonunun tesiste tamamlanması gerekmektedir. - Başvuru yapıldıktan sonra Milli Savunma Bakanlığı İçişleri Bakanlığı ile Endüstri ve Ticaret Bakanlığı’nın, yapılan başvuru ile ilgili değerlendirmelerini ve onayını istemektedir. Değerlendirme olumlu olduğu takdirde Milli Savunma Bakanlığı’nın tayin edeceği bir ekip gözetme yapmaktadır. Gözetim sonucunda çalışmayı yapan ekip üretim tesisinin özellikleri ile ilgili detaylı bir rapor hazırlar. Bakanlığın ilgili dairesi raporu inceleyip ruhsat verilip verilmeyeceği konusunda nihai kararı verir. d) Ruhsat ve yetkilerin askıya alınması, yeniden incelenmesi, yenilenmesi ve feshi - Üreticinin iflası veya tasfiye isteğinde bulunması - Tesisis sahipleri veya yönetimin değişmesi - Esas üretim tesisinin yeri ve adresinin değiştirilmesi - Üretici şirketinin adının değişmesi - Çalışanların değişimleri ruhsatta belirtilen oranın üstünde olması - Üreticinin ihalelere katılımı geçici yasaklanması veya askıya alınması - Şirketle belgelendirme kuruluşu arasında bir değişikliğin olması( silahlar yabancı bir şirketle yapılan anlaşma gereğince üretiliyorsa) - Üreticinin yükümlülükleri ile ilgili, Milli Savunma Bakanlığı’nın ilgili organı tarafından yapılan gözetimlerde bir ihlal söz konusu olduğu durumunda - Üretici üretim safhalarının birinde zorunlu bir nedenden dolayı (FORCE MAJÖR) yükümlülüklerini yerine getirmediği durumda bu madde geçerli değildir. - Milli Savunma Bakanlığı’nın tesisteki güvenlik sisteminin etkinliğini kaybettiğini tespit ettiği durumda ruhsatın yenilenmesi veya feshi üzerinde düşünülecektir. e) Mevcut şartlara uyumun kontrolü Milli Savunma Bakanlığı’ndan üretim ruhsatı almış olan firmaların kayıtları bakanlıkta tutulmaktadır. Bu firmalar yılda en az iki defa önceden haberli veya habersiz olmak suretiyle ruhsat şartlarına uyup uymadıklarının tesbiti için denetimden geçerler. Ruhsat tarihinin bitiminde gözetim sonucunda onay alındığı takdirde uzatma yapılır. f) SALW (Küçük ve hafif silahlar)’ın yönetim işlemlerinin ihlali durumunda uygulanacak cezalar. 5201 No.lu kanunu ihlal eden kişiler 2 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası veya ihlalin şekline uygun para cezası ile cezalandırılırlar. 2. SALW (küçük ve hafif silahlar)’ın işaretlenmesi, kayıtlarının tutulması ve kopyalarının alınması. 5201 No.lu Kanun uyarınca “Savaş araç ve geçleri, silah, cephane ve patlayıcı madde” imal eden kuruluşların denetiminde” SALW(küçük ve hafif silahlar)’ın işaretlenmesi Milli Savunma Bakanlığı’nın kontrolü dahilindedir. OSCE SALW Belgesindeki koşulların yerine getirilmesi amacıyla Milli Savunma Bakanlığı, ilgili devlet daireleri ile yerli silah üreticilerine, işaretleme standartlarını kapsayan bir yönetmelik hazırlayıp dağıtmıştır. Bu yönetmeliğe göre, OSCE Belgesine uygun olarak, Türkiye’de 30 Haziran 2001 den sonra üretilmiş olan tüm SALW’ın ticaretinin yapılabilmesi için üretim yerinde işaretlenmesi gerekmektedir. İşaret kolayca görülebilecek bir yerde olması gerekmektedir, küçük silahlarda markalama kolayca görülebilmesi için sürgü mekanizması ve çerçeve üzerine veya namlu ve çerçeve üzerine yerleştirilir. İşaretleme Türkiye için “T” harfi, imalatçı firmanın Milli Savunma Bakanlığı’ndan almış olduğu logosu, imalatın yapıldığı yıl ve seri numarasını içermektedir. Ayrıca, her imalatçıya Milli Savunma Bakanlığı’ndan bir üretim kodu verilmektedir. Bu kodu alabilmek için firmalar bakanlığa müracaat ederler. Silahın üzerine sadece üretim yılının son iki hanesi yazılır. Örneğin 2001 yılı için “01”, 2004 yılı için de “04” yazılır. Seri numarası küçük ve hafif silahlar imalatçısılarına sırasıyla verilir. Aynı firma tarafından üretilen farklı silahlara farklı numaralar verilir. Numaradan önce, A,B,C,D,E,F,G,H,J,K,L,M,N,P,R,S,T,U,V,Y,Z harfleri kullanılır. Numaralar 00001 olarak başlar ve 99999 olarak biter. A99999 seri numarasından sonra B00001 olarak başlar. İşaretleme kullayca görülebilmesi 0.2-0.3mm derinliğinde pantograf, baskı veya lazer baskı ile yapılmaktadır. El konmuş veya haczolmuş işaretsiz silahlara haczi gerçekleştirmiş olan daire özel bir işaret koyar. İmalat tarihi yerine haciz veya ele geçiriliş tarihi yazılır. OSCE Belgesi katılımcı devletlerin stoklarında bulunan işaretsiz SALW’ların imhasını veya kullanım veya ihracatları durumunda işaretlenmelerini istemektedir. Bu önlem aynı zamanda Milli Savunma Bakanlığı tarafından da uygulanmaktadır. İşaretlenmemiş silahların işaretlenmesi ile ilgili detaylar “Ateşli silahlar, bıçaklar ve diğer ekipmanlarla” ilgili 6136 sayılı kanunun “Zoralım Silâhlara Ait Yönerge hükümleri”nde sıralanmaktadır. Milli yasal prosedürler Türkiye sınırları dahilinde uygulanmaktadır. Şu anda milli sınırlar dışında imal edilen ruhsatlı SALW bulunmamaktadır. İşretleme ile ilgili bilgiler bilgisayar ortamında muhafaza edilmektedir. 5201 sayılı Kanuna uygun SALW üretim ruhsatı bulunan firmaların verileri dönemsel olarak Milli Savunma Bakanlığı tarafından izlenmektedir. 3. Stok yönetimi ve güvenlik ile ilgili ulusal işlemler. a) Depolama yerlerinin özellikleri : SALW ve cephane imalatı yapan resmi kululuşlar, şirketler, bireyler ve resmi kişiler ile gizli bilgi, belge, proje, ekipman ve SALW ile ilgili teknoloji “Savunma Sanayi Güvenliği” ile ilgili 3 Temmuz 2004 tarihli ve 5202 saylı Kanuna tabidirler. 5202 sayılı Kanun uyarınca Savunma Sanayi Ulusal Güvenlikten sorumlu merci Milli Savunma Bakanlığı’dır. Yukarıda bahsi geçen kurumlarda ve şirketlerde çalışan tüm bireylerin “Personel Güvenlik Belgesi”ne tüm tesis ve binaların da “İşletme Güvenliği Belgesi”ne sahip olmaları gerekmektedir. Bu belgeler Milli Savunma Bakanlığı tarafından verilmektedir. SALW ile ilgili hertürlü kurum, şirket, birey ve resmi kişilerin “Özel Güvenlik Hizmetleri” 2 Temmuz 2004 tarihli ve 5188 saylı Kanun uyarınca tesisleri ile ilgili fiziksel güvenlik önlemlerini ibraz etmek zorundalar. Konum, çevre, iklim, üretim türü, olası riskler ve teknoloji faktörlerine göre Milli Savunma Bakanlığı ek önlemler için karar verebilir. Tesisler düzenli olarak denetlenmekte ve güvenlik önlemleri ri ile ilgili gerekli uyarlamalar yapılmaktadır. b) Fiziksel güvenlik önlemleri : Çift kilit sistemi, demir parmaklıklı pencereler, mağazaları çevreleyen çift çelik çitlerle destekli yüksek kolonlar, mühürlü kapılar gibi güvenllik önlemleri zorunldur. SALW depolama yerlerinin anahtarları sadece bir kişide bulunmaktadır. Mağazalar betondan yapılmış, davetsiz misafirleri denetleyen dahili alarm sistemleri ve izleme kameraları bulunmaktadır. Ayrıca, etkin dış aydınlatma sistemi, gizli devriye korumalar, köpekler v.b. güvenlik önlemleri gerekenler arasındadır. Silah, cephane, yedek parça ve patlayıcılar ayrı yerlerde muhafaza edilmektedir. c) Geçit kontrolü önlemleri: SALW ile ilgili yerlere sadece güvenlik temiz belgesine sahip kişiler giriş yapabilir. Bu yerlerin anahtarları sadece yetkili personelde bulunmaktadır. Hiçbir personel SALW ve diğer cephanenin bulunduğu yerlerin anahtarlarına erişme iznine sahip değildir. d) Envanter yönetimi ve mali denetim işlemleri SALW mağazaları ile detaylı kayıtlar bilgisayar veritabanlarında kayıtlı olup düzenli bir şekilde güncelleştirilir ve izlenir. Kayıp veya hırsızlık durumları hemen rapor edilir ve gerekli resmi işlemler uygulanır. 5202 sayılı Kanun’a göre, SALW ile ilgili yerler Milli Savunma Bakanlığı ile Sanayi ve Ticaret Bakanlığı tarafından her yıl denetlenirler. Ayrıca, önceden duyurulmamış “nokta denetimleri” de yapılmaktadır. SALW ile ilgili askeri tesisler Genel Kurmay’ın gözetim ekipleri tarafından denetlenirler. e) Acil durum koruma önlemleri: Acil durumlar için gerekli planlar oluşturulmuştur. Bu planlara göre, dönemsel tatbikatlar uygulanmaktadır. Acil durumlar için özel eğitilmiş ekipler oluşturulmuştur. Fiziksel güvenlik önlemleri , acil durumlarda gerekli korumayı sağlamak için uygulanır. f) Azami taşıma güvenliği sağlama işlemleri: Yürürlükteki mevzuat gereği, SALW ve bunlarla ilgili gizli bilgi, belge ve ekipman sağlayıcıları ve alıcıları taşıma sırasında gerekli fiziksel önemleri almak zorundadırlar. Taşıma planlarının Milli Savunma Bakanlığı tarafından onaylı olması gerekmektedir. Güvenlik nedenlerinden dolayı, SALW ve ilgili cephane ayrı bir şeklilde nakliye edilir. g) Üretim yeri ziyaretleri: SALW’ın üretildiği veya satıldığı yerleri veya bunlarla ilgili gizli belgelerin, projelerin ve ekipmanların muhafaza edildiği yerleri ziyaret etmek isteyen Türk vatandaşları ve yabancılar ziyaretten 21 gün önce Milli savunma Bakanlığı’na başvuruda bulunurlar. Ziyaret sadece Bakanlığın izniyle gerçekleşebilir. h) SALW (Küçük ve hafif silahlar)’ın stoklama bölgeleri/binalarında görevli personele güvenlik eğitimi. Personel, göreve atanmadan önce, SALW stoklama yerleri güvenliği, envanter yönetimi, kayıt tutma, prosedür, uygulama , davranış biçimleri ve mevzuatla ilgili konularda eğitime tabi tutulur. Personel ayrıca acil durumlar için de eğitim görür. 4. Aracılık faaliyetlerinin ulusal denetimi: a) Ruhsatlandırma gerekleri, kriterleri ve işlemlerinin içeriği: “Silah komisyonculuğu” Türk mevzuatında ayrı bir ticari faaliyet olarak adlandırılmış olmamasına rağmen, “komisyon” ve “komisyonculuk” borçlar kanununda tarif edilmiştir. 6762 saylı Ticaret Kanunu’na göre, komisyoncu, bir ticari faaliyetin herhangi bir ortağına bağlı olmamakla birlikte, iki taraf arasında, maddi gelir beklentisiyle aracılık yapana denir. 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun ’Komisyon’ başlıklı 416. maddesinde Alım ve Satım Komisyoncusu, ’Alım ve satım işlerinde komisyoncu ücret mukabilinde kendi namına ve müvekkili hesabına kıymetli evrak ve menkul eşya alım satımını deruhte eden kimse’ olarak tanımlanmıştır. Ayrıca, “ savaş araç ve gereci ile silah, cephane ve patlayıcı madde imal eden sanayi kuruluşların denetimi” ile ilgili 5201 sayılı Kanun aynı zamanda hem imalat hem de silah, cephane ve diğer savaş malzemesinin ihracatını da kapsar. Türkiye sınırları dahilinde yerli yapım veya yabancı kaynaklı silahların ihracatını yapan herhangi bir Türk veya yabancı, gerçek veya tüzel kişi 5201 sayılı kanunun kapsamı dahilindedir. O nedenle, Türkiye sınırları içinden ve Türk gümrüğü çıkışlı her silah, cephane ve savaş malzemesi ihracatı, ihracat kontrol ve denetim mevzuatı kapsamında önceden kayıt, son kullanım/kullanıcı sigortası, ruhsatlama prosedürleri ve ihracat iznine tabidir. Silah ve cephane tanımına giren mühimmat, Milli Savunma Bakanlığı tarafından hazırlanan ve düzenli olarak güncelleştirilen ve Resmi Gazetede yayınlanan listede bulunmaktadır. Genel olarak, ihracatı veya Türkiye’den tekrar ihtacatı konu eden komisyonculuk faaliyetleri, yukarıda bahsedilen Türk Gümrük Kanunları ve mevzuatı kapsamına girer ve denetlenir. b) Denetimlerin uygulanması : 6136 saylı Kanun yasaklı silah ve mühimmatın satış organizasyonu veya satılmasını transferini, ateşli silah suçlarını, ateşli silahlar nakli, satışı veya yasaklı silah ve cephane satışına aracılık yapmak suçları yasaklar. Bu kanuna göre,Türkiye’de silah ve cephane kaçakçılığı yapan, kaçakçılığa teşebbüs eden ve kaçakçılık iştirakinde bulunan, 5201 sayılı kanunun ihracat kontrol rejimleri hükmüne aykırı imalat yapan, kanundışı imal edilmiş/alınmış ateşli silah transferi, gönderi veya satışını yapanlar, veya bu tür suçlara karışmış kişilere gönüllü iştirak edenlere, yasadışı ateşli silah taşıyanlara, 8 yıla kadar, organize suçlar için de 12 yıla kadar ağır hapis cezası uygulanır. “Kaçakçılıkla Mücadele” ile ilgili 19 Temmuz 2003 tarihli ve 4926 sayılı Kanun da SALW kaçakçılığı ile ilgili hapis ve para cezaları gibi hükümler içermektedir.Türk yasalarına göre, yurt dışında suç sayılmayan benzeri bir faaliyette bulunmuş olan bir Türk vatandaşı aynı zamanda bahsi geçen eylem Türkiye’de suç teşkil ediyorsa, o kişi eyleminden dolayı Türkiye’de sorumlu tutulabilir. 5. Ulusal yasalar ve İhracat/İthalat denetim mevzuatı a) Ulusal ihracat mevzuatı : Türkiye bölgesel ve global düzeyde barış, uzlaşma ve istikrarın yerleşmesi ve güçlenmesi ile ilgili her türlü çabalara tam destek vermektedir. Silah ihracatı ile ilgili genellikle Türkiye’nin izlemekte olduğu politika , Birleşmiş Milletler ve başka uluslararası kuruluşlar tarafından tesis edilen uluslararası normları, antlaşmaları, rejimleri ve düzenlemeleri gözlemlemektir. Türkiye çok taraflı uluslararası ihracat kontrol rejimlerinden yanadır. b) İhracat yetkisi ve işlemleri : Türkiye’de SALW ihracatı ile ilgili prosedürler 5201 sayılı kanunun “Savaş araç gereç ve mühimmatı, silah, cephane ve patlayıcı madde imalatı yapan sanayi kuruluşların denetimi” ile ilgili hükmün kapasamı dahilindedir. Bu kanuna göre, Milli Savunma Bakanlığı ihracat ruhsatı vermeye yetkilidir. Dolayısıyla, Milli Savunma Bakanlığından alıncak bu ruhsat olmaksızın buna benzer silahların ihracatı yapılamaz. İhracat belgesi başvuru prosedürleri Milli Savunma Bakanlığı tarafından yürütülmektedir. MSB yapılacak satışın politik yönlerini Dış İşleri Bakanlığı’na teknik konuları da Genel Kurmay’a danışır. 5201 sayılı Kanun’da adı geçen kontrole tabi malzemeler için hazırlık ruhsatları talimatnamesi yayınlanmıştır. Talimatnamede her yıl Resmi Gazete’de yayınlanan silah, mühimmat ve cephane ihracatı ruhsatı çıkarmak için gerekli prosedürler gösterilmektedir. c) İhracat yetkisi için gerekenler: - Şirket sahipleri ve yöneticilerinin kimliği hakkında bilgi - Şirket sermayesi, hissedarları ve hisse oranları hakkında bilgi - Şirkete çalışan kişi sayısı - Şirketin ilgili oda ve/veya birliğe sicil belgesi, ihracatın yapılacağı ülke hakkında bilgi, ithalatçının adı ve adresi. - İhracatı yapılacak mevcuttaki silah, cephane ve mühimmatın adedi. - Şirketin fabrika, depo, satış ofisleri, temsilcilik ofisleri ve yönetim binasının adresleri. - Üretim ve garanti belgeleri. - İhracat belgesi - İhraç edilecek maddelerin niteliği, miktarı ve satış fiyatı - Satış sözleşmesi - Silah, cephane ve mühimmatın imalatı ve kaynağı hakkında bilgi(sertifika ve ustalık belgeleri) - Son-kullanıcı sertifikası Türk ihracat mevzuatına göre, şirketler silah, cephane ve diğer savaş malzemesi dahil listede bulunan malzemelerin her ihracatı için ayrı belge almaları gerekir. Toplu belge sistemi yoktur. Tüm müracaatlar, istenen belgede yazılan bilgiler, gözönünde bulundurularak, aşağıdaki politik ve askeri açılardan ayrı ayrı değerlendirilir: - alıcı ülkenin BM’in yasaklı veya ambargo listesinde olup olmadığı - Türkiye’nin benimsediği ihracat kontrol uygulamalarının bu ihracata izin verip vermeyeceği - İhracatın bölgesel ve global güvenlik ve istikrarına kapsamlı anlamı Daha önce ihracatı onaylanan bir silah ve mühimmat Bakanlar Kurulu kararı ile askıya alınabilir. d) Gözetim ve denetim: Yukarıda bahsi geçen kanun uyarınca, ihracatları Milli Savunma Bakanlığı’nın onayına bağlı maddelerin listesi her yıl, tekrar incelenip Resmi Gazete’de yayınlanır. Bu kanuna göre, bahsi geçen maddeler beş farklı devlet dairesinin sıkı denetiminden geçerler. Denetimi yapan daireler : Dış İşleri Bakanlığı, Milli Savunma Bakanlığı, Genel Kurmay, Dış İşleri Müsteşarlığı, Gümrük Müsteşarlığı’dır. Dış İşleri Bakanlığı İhracatçılar Birliği kanalıyla yapılan tüm ihracat başvurularının kayıdını yapmakla sorumludur. Kayıt sürecinde Milli Savunma Bakanlığı’nın yayınladığı listede adının olduğu İhracatçılar Birliği tarafından farkedilen bir maddenin ihracat belgesi başvurusu Milli Savunma Bakanlığı’na yönlendirilir. Gümrük Müsteşarlığı’nın ihracat denetimlerindeki fonksyonu; 4458 sayılı Gümrük Kanunu gereği Gümrük Otomasyon sistemi Ekim 2002’de, Gümrük İdaresi Modernizasyonu projesi dahilinde tamamlanmıştır. Bu sisteme göre, seçilen ürünlerin fiziki gümrük kontrolüne yönlendirildiği bir yapı uygulanmıştır. Bu uygulamayla bağlantılı risk analizi çalışmaları Gümrük Müsteşarlığı tarafından başlatılmıştır. Risk analizi ve hedefleme tekniklerinin kullanılmasıyla, gümrük kontrolleri yüksek risk taşıyan ürünlere ve işlemlere yönlendirildiğinden daha hızlı ve etkin bir şekilde yapılmaktadır. Yüksek risk sınıfına giren ürünler “kırmızı hat”’a yönlendirilmekte ve fiziksel kontrolden geçmektedir. Daha az risk taşıyan ürünler “sarı hat”a yönlendirilmekte ve kapsamlı belge köntrolünden geçmektedir. Bu kapsamda, konvansiyonel silahların ihracatında, fiziksel kontroller sadece ürünlerin izin belgeleri ve yetkililerin verdiği izinlerle sınırlı kalmayıp aynı zamanda risk analizinin sonucuna göre değerlendirirler. Doğal olarak, gümrük idaresi bu uygulamadan yola çıkarak ihracat sırasında ürünleri fiziksel kontrolden geçirme hakkını saklı tutmaktadır. Dış Ticaret, gümrük ve kaçakçılıkla mücadele yasaları ihracat sırasındaki gümrük uygulamalarında ihlal edildiği takdirde , Gümrük Müsteşarlığı mevzuatla ilgili cezaları uygulamaktadır. İhracat kayıtları hem dijital hem de matbu dosyalarda muhafaza edilmekteler. Dosyalama ile ilgili talimatname gereğince, izin belgeleri beş yıl süreyle saklı tutulmaktalar. e) Son Kullanıcı belgesi : SALW ihracatının yapılabilmesi için, “Son Kullanıcı belgesi” talep edilmektedir. Bu talep aynı zamanda ihraç edilen silahların üçüncü kişilere nakilleri için de geçerlidir. f) İhlal durumundaki önlemler : Yasadışı ihracat işlemlerinde, failler 5201 saylı kanun gereğince hapis veya para cezası ile cezalandırırlar. g) İthalat yetkisi ve işlemleri : Silah, cephane ve Kontrol listesinde adı geçen diğer şartlı mazemelerin ithalatı Resmi kararnamenin ithalatla ilgili talimatnamenin koşullarına uygun gerçekleştirilir. h) SALW İhracat/ithalat rakamları(2003-2004): İhracat: Kosova(3 parça), İsrael(476 parça), Morocco(450 parça), Suriye(30 parça), (Gürcistan(29 parça), ABD(1 parça) İthalat : Almanya(1199 parça), İrlanda(500 parça), Fransa(241 parça), Avustura(82 parça), Belçika(31 parça), Hırvatistan(25 parça), İngiltere(22 parça), Çekoslovakya(19 parça), ABD(17 parça), İtalya(15 parça), İsviçre(10 parça), İsrail(2 parça), Pakistan(2 parça), Brezilya(1 parça), Danimarka(1 parça), Arjantin(1 parça), İspanya(1 parça), Bulgaristan(1 parça), Ukrayna(1 parça), Yunanistan(1 parça). 6) SALW(Küçük ve hafif silahlar)’ın imhası ile ilgili ulusal işlemler: “Bireysel Silahların Müsaderesi Yönergesi” uyarınca SALW’ın imhası “ezme” yöntemi ile yapılmaktadır. Ezilmiş parçalar ham maddelerine göre tasnif edilip fabrikada eritilmektedir. Bakalit ve ahşap parçalar tekrar kullanılamadığından imha edilir. İmha edilen SALW’ın kayıtları imha işinin yapıldığı askeri fabrikada muhafaza edilir. Ezme yöntemi aynı zamanda yukarıda tarif edilen şekilde müsadere edilen silahlarda da uygulanır. Türkiye’de tahsis edilmiş levazım fazlası SALW bulunmamaktadır. SALW’ın küçük parçalarının imhası da yukarıda tarif edilen şekilde yapılmaktadır. SALW’ın imhası toplum içinde yapılmamaktadır. Bugüne kadar, Türkiye SALW ‘ın imhası için teknik destek talebinde bulunmadığı gibi, teknik destek de almamıştır. 2004 yılında, 19.388 uzun mevzilli tüfek, 5.202 tabanca, 62 bomba ve patlayıcı ve 15.492 cephaneye el konmuştur. 2003 yılında, 28.391 tabanca, 17.577 tüfek, ve 2004 yılında 26.859 tabanca ve 22.124 tüfek imha edilmiştir. Ayrıca, 2005 yılı içinde 4.755 tabanca, 416 adet çeşitli av tüfekleri, 8 piyade tüfeği ve 5.180 adet müsadere edilmiş silahla 1 roket atar imha edilecektir. III. ULUSLARARASI İŞBİRLİĞİ : 1. OSCE (Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı, İnsan Hakları ve Demokratik Kurumlar Bürosu) : Türkiye 1996 yılında, belirli küçük silahların kapsamı dahilinde olacağı bir silah kayıt sisteminin oluşturulmasıyla ilgili bir önerge müsveddesi sunmuştur. Bu sayede ilk defa olarak küçük silahlar ve hafif silahlar maddesi OSCE gündemine alınmıştır. Türkiye, 1999 yılında OSCE Türkiye Zirvesinde üye devletlerin SAWL sorunu ile ilgili acil önlem alma konusundaki fikir birliğini gözlemlemekten mutlu olmuştur. (FSC) Güvenlik ve İşbirliği Forumu’nda yapılan müzakereler sonucunda 2000 yılının Ekim ayında küçük silahlarla ilgili OSCE belgesinin benimsenmesinde Türkiye’nin etkin katkısı olmuştur. OSCE Belgesi kapsamı dahilinde, Türkiye OSCE’ye üye devletlerle SALW uygulamaları ve SALW ihracatı ve ithalatı ile ilgili hukuki konularda fikir paylaşımında bulunmaktadır. Bu konuda, müsadere edilmiş ve imha edilmiş SALW rakamları bilgisi en son 2004 yılında OSCE’ye sunulmuştur. Türkiye aynı zamanda OSCE kapsamı dahilinde bir çok bölgesel SAWL etkinliklerine de destek vermektedir. Örnek olarak, SAWL cephane artığı ve silah stoklarınının güvenliğinin artırılmasıyla ilgili Belarus’da yapılan bir durum değerlendirme toplantısına Türkiye’den bir uzman katılmıştır.Aynı zamanda 2005’de Kazakistan’da SALW stoklarının güvenliği ile ilgili yapılacak atölye çalışmasına da Türkiye’den katılım olacaktır. 2. Wassenaar Düzenlemeleri : Türkiye, konvansiyonel silah ve çift kullanıma konu mallar ve teknolojinin ihracat kontrolleri ile ilgili Wassenaar Düzenlemeleri(WA)nin kurucu üyesi aynı zamanda faal bir katılımcısıdır. 3. NATO: Türkiye, küçük ve hafif silahlar ile ilgili NATO/EAPC Ad Hoc Group çalışmalarına ve SALW ile diğer NAT/PfP faaliyetlerine etkin bir şekilde katılmaktadır. Bu çerçeve dahilinde Türkiye, Ukrayna’daki büyük miktar cephanenin imhası ile ilgili kurulan Savunma Reformu Ortak Çalışma grubuna da mali destekde bulunmuştur. 4. SECI: Türkiye aynı zamanda Bükreş’de Romanya’nın ev sahipliği yaptığı Güneydoğu Avrupa İşbirliği Girişimi(SECI) bünyesinde yürütülen – “Organize Suçlar ve Yolsuzlukla Mücadele Bölgesel Merkezi” projesinin de faaliyetlerine destek vermektedir. Bu projenin birçok faaliyetleri yanısıra amaçları arasında küçük ve hafif silahlar ve patlayıcılar kaçakçılığını önlemektir. Türkiye girişimin merkezine iki temsilci atamıştır. Bunun yanında, SECI’nin Türkiye’deki resmi muhatabı T.C. Başbakanlık Gümrük Müsteşarlığına bağlı Genel Müdürlüktür. V. SALW İLE İLGİLİ KONULARDA SİVİL TOPLUMUN İLGİSİ: Türkiye’de SALW ile ilgili konularda faaliyetleri olan Sivil Toplum Kuruluşları vardır. Türkiye’de kayıtlı en faal STK “Umut Vakfı”’dır(www.umut.org.tr) VI. BM’İN FAALİYET PROGRAMININ YÜRÜTÜLMESİ İLE İLGİLİ TÜRKİYE’NİN GÖRÜŞLERİ : SALW’ın yasadışı ticaretinin etkin bir şekilde kontrol edilebilmesi için “SALW” teriminin anlamının BM tarafından oybirliği ile kabul edilmesi gerekmektedir. Türkiye böyle bir terimin cephane, patlayıcı ve el bombaları’nı da içermesi gerektiğine inanmaktadır. Daha etkin kontrollerin yapılabilmesi için Türkiye konvansiyonel silah tranferinde şeffaflık’tan yanadır. Türkiye BM Konvansiyonel Silah Zabıtlarının daha geniş çapta tutulmasını ve SAWL’ı da kapsamasını savunmaktadır. Türkiye aynı zamanda OSCE ve Wassenaar Düzenlemeleri çerçevesi dahilindeki benzer girişimleri de desteklemektedir. Türkiye bu bağlamda SALW transferi ile ilgili önemli bilgilerin alışverişini de savunmaktadır. Ayrıca, red edilen ihracat ruhsatları için de bu bilgi alışverişinde ayrı bir kategori oluşturulabilir. Ulusal düzeyde, gümrük yetkilileri ile güvenlik kuvvetleri Eylem Planı’nın yürütülmesinde önemli bir rol üstlenirler. SALW maddeleri ile ilgili, etkin bir kontrol mekanizmasının oluşturulabilmesi için, kurumsal bilgi alışverişi ve eğitim programları ile pekiştirilmiş gümrük yetkilileri ile güvenlik kuvvetleri arasında bölgesel işbirliğini gerektirir. SALW tutanak kayıtları mümkün olduğu kadar uzun süreli muhafaza edilmeli ve başka bir BM üyesi talep ettiği takdirde resmi kanallar aracılığıyla paylaşılmalı. İmalatçıların, ihracatçıların, komisyoncuların, nakliyecilerin, ithalatçıların ve SALW son kullanıcı faaliyetlerine müdahale ve kontrol altına alınması yasadışı SALW ticaretinin yok edilmesi için şarttır. Bazı kişi ve kuruluşlar uluslararası denetim rejimlerindeki açıklardan ve ülke mevzuatı ile aralarındaki farklardan dolayı menfaat sağlamakta. Uluslarası ve bölgesel mevzuat arasında uyum sağlanması şüphesiz devletlar asındaki bu boşluktan kaynaklanan SALW kaçakçılığı önleyici önemli bir adım olacaktır. Bu çerçeve dahilinde, Türkiye, son-kulanıcı ruhsatının geliştirilmesi ile ilgili bir fizibilite çalışmasının yapılması aynı zamanda bilgi alışverişi ve doğrulama mekanizmasının geliştirilmesinin faydalı olacağını savunmaktadır. Ayrıca, Türkiye herzaman uluslararası kabul görmüş bir SALW işaretleme yönteminin tanıtımı kosunda ciddi bir değerlendirme yapılmasını savunmuştur. Bu konuda, Türkiye, devletlerin, yasadışı SALW’ın zamanında ve güvenilir bir şekilde teşhis edilmesi ve saptanması için uluslararası bir enstrümanın geliştirilmesi ile ilgili yapılan çalışmalara da destek vermektedir. Türkiye bu enstrümanın geliştirilmesi ile ilgili Bir Sonuca Bağlanmamış Çalışma Grubunun aktif bir üyesi olup bu belgenin yasal bağlayıcılığı olduğuna inanmaktadır. Devletlerin SALW stoklarının fiziksel güvenliğinin sağlanması ve etkin yönetilmesi ile ihtiyaçlarının karşılanması ile ilgili uluslararası ve bölgesel işbirliğinin arttırılması öngörülmektedir. El konulmuş veya stok fazlası SALW’ın imha edilmesi uluslararası kabul görmüş standartlara uygun, verici ülkelerin, uluslararası kuruluşların ve STK’ların teknik ve finansal desteğiyle yapılmalıdır. İşbirliği projeleri ve SALW kaçakçılığı ile savaşma konusundaki bilgi değişimi de bölgesel ve iki taraflı güven ve güvenliği sağlayıcı önlemlere katılmalıdır. VII. SONUÇ : Türkiye Üye devletlerin, yasadışı SALW ticareti ile terörizm, organize suçlar, uyuşturucu kaçakçılığı, doğal ve diğer kaynakların yasadışı istismarı arasındaki karşılıklı yakın ilişkilerin saptanması için yeni stratejiler geliştirmeleri için çalışmaktadır. Üye devletler bu faaliyetlerle ilgili hertürlü bilgiyi sağlamalılar. Türkiye BM kapsamı dahilinde ve diğer uluslararası kuruluşlarla SALW’ın yasadışı ticaretinin yokeldilmesi ile ilgili, yasal ve politik bağlayıcılığı olan kural ve yasaların oluşturulması çalışmalarında aktif bir şekilde katkıda bulunmaya devam edecektir. |